İNSAN VE AHLAK...

Özgür DENİZ - 02.04.2012

Dinin öznesi kimdir? İnsan. İdeolojilerin öznesi kimdir? İnsan. Milletlerin, devletlerin, ülkelerin, savaşların, tarihin, medeniyetlerin vs. öznesi kimdir? İnsan. Teknolojinin, ekonominin, eğitimin, hukukun, ordunun vs. öznesi kimdir? İnsan. Varlığın öznesi kimdir? İnsan. Hatta insan tekinin öznesi bile, karşısında ki insan tekidir. İnsan tekleri, ortaya koydukları her hareketle ve yaptıkları her seçimle, diğer insan teklerini etkilerler. Öyleyse her şey insanda başlayıp, insanda bitiyor. İnsan iyiyse, temizse, güzelse; her şey iyi, temiz ve güzel oluyor. İnsan kötüyse, çirkinse, kirliyse; her şey kötü, çirkin ve kirli oluyor. Yani, kirlilik, çirkinlik ve kötülük, insana endeksli şeylerdir. Eşyaların doğasında böyle şeyler yoktur. Bu yüzden, bu olguları eşyaya, daha doğrusu maddeye atfedemezsiniz. Böyle bir çıkarım, ahmaklığa dalalet olur. Dini çirkin, parayı kötü gösteren, insandır. Yoksa dinin çirkin ve paranın kötü olması gibi bir yargı, mantık kurallarına aykırıdır. Çirkin ve bozuk görünümlü bir binanın, bu durumunu, kullanılan malzemelere atfedemezsiniz. Hiçbir kanun, nizam, fikir bu düşünceye galebe çalamaz, bu düşünceyi ıskat edemez. Öyleyse insanı, insan etmek kavgası verilmelidir. Peki, insan, nasıl insan olur? Bu soru cevap bulduğu zaman, taşlar yerine oturacaktır, kimse kuşku duymasın bundan. Aynı zamanda, bu sorunun cevabı, yürek ve beyin işgalini de, mutlak olarak sonlandıracaktır. Tabi, gereği ifa edilirse olacaktır bu. Şimdi, insan, etten, kemikten ve kandan mürekkep bir varlıktır. Bu eti, kanı ve kemiği canlandıran ama gözle görülmeyen fakat hissedilen bir öz’de vardır. Etten, kemikten ve kandan mürekkep yapıya genel olarak ten dendiği malumdur. Bu tene can veren ama göremediğimiz olguya da tin dendiği vakidir.

 

Şöyle olayı derinlemesine müşahede edip, tetkik ve tahlile yöneldiğimiz zaman; ruhun, bir nevi göğü temsil edebileceği, bedenin ise yeri temsil edebileceği sonucunu çıkarabiliriz. Ruh sonsuzluğu, sınırsızlığı ve duruluğu ifade eder. Göklerde de bunu sezebiliriz. Beden ise, sonluluğu, sınırlılığı ve kirliliği ifade eder. Yerde de bunu sezebiliriz. İnsanları, kötülüklere yönelten ne kadar arzu ve istek varsa, genel olarak tenseldir; makam hırsı, şehvet arzusu vs. gibi. İnsanları, güzelliklere ve iyiliklere yönelten ne kadar arzu ve istek varsa, genel olarak tinseldir; paylaşmak, sevmek vs. gibi. İşte buradan şu yargıya varabiliriz; ilk evvelde, ruhları eğitmek şarttır. Ruhlar eğitildiği zaman, beden de bundan etkilenecektir. Peki, ruh eğitiminde, esas belirleyici ne olmalıdır? İşte bu, çok önemli bir sorudur. Şimdi, burada belirleyici şey ideoloji olsa, dünyada insanlar kadar ideoloji vardır diyebiliriz. Diğer insanlara göre bir adım öne çıkmış insanlar belirleyici olsalar, dünya da böyle olan belki de milyonlarla ifade edilebilecek insan teki mevcuttur. Eğer, teknoloji, ekonomi vs. olsun derseniz, bu da saçma olur. Zira cansız madde, bedene can veren ruha, muallim olamaz. Öyleyse ruhu disiplin ve denetim altına alacak ve ruha en güzel şekli verecek başka bir şey olmalıdır. Acaba bu, din olabilir mi? Din kimindir? Allah’ın. Peki, insanı kim halk etmiştir? Allah. Peki, din kimin içindir? İnsanın. Dinin öznesi kimdir? İnsan. Bunlar, birer din hakikatleridir. Eğer iman etmişseniz bu böyledir. İman etmemiş iseniz, farklı düşünceler içerisinde olabilirsiniz. Ama iman etmemiş olmak bile, bu gerçeklerden bir zerre koparamaz. Yel kayadan ne koparabilir ki?

 

Gelelim sadede; eğer insanı Allah halk etmişse ve din de Allah’ın ise, burada yüce bir hakikat gizlidir. Şöyle ki; insanı yaratan Allah, bir gaye için yaratmıştır şüphesiz. Ama bu gaye de, ölçüsüz ve nizamsız gerçekleştirilemez. O zaman, insan, bu gayesine, bir ölçü ve nizam dâhilinde ulaşmaya çalışacaktır. İşte din, bu ölçü ve nizamın bütününü tazammum eder. Allah, dini, bu yüzden göndermiştir. Ve din bir yerde fıtrat demektir. Çünkü din de, fıtrata mugayir bir şey bulmak kabil-i mümkün değildir. Öyleyse, ruhları terbiye ve tezkiye etmek, ancak ve ancak, din yoluyla mümkündür. Çünkü ruh ile din, mütenasip bir bütündür. İnsanı, insan kılmanın mutlak aracı da din’dir. Binaenaleyh, insanların, kâmil insan olmaları ve temiz, güzel, iyi olabilmeleri; tek bir dini, tek bir kişiyi, tek bir kitabı takip etmelerine merbuttur. Bunun başka bir yolu yoktur ve asla da olmayacaktır. Bu, hakikatlerin hakikatidir.

 

Din, güzel ahlaktır. Din, nasihattir. Din, samimiyettir. İnsan; samimi olmalıdır, peygamberin ve kitabın uyarılarına, nasihatlerine kulak vermelidir, Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmalıdır. Ahlak olmadığı zaman, olabilecek hiçbir şey yoktur. Ahlaksız insan, her şeyin çirkinleşmesine sebep olacaktır. İnsan, ahlak eğitimine tabi olmalıdır. İnsan, en yüce ahlak ile ahlaklandığı zaman, insanın temsil ettiği ve sahip olduğu her şey güzel olacaktır. Böylece, dünya da güzel olacaktır. Para, ahlaklı insanın elinde göle; ahlaksız insanın elinde ise bataklığa dönecektir. Ahlaklı insanda din güzel görünecek, ahlaksız insan ise kendisi gibi dininde çirkin görünmesine neden olacaktır. Ahlaklı insan, milletinin temsilini ideal boyutta yapacaktır, ahlaksız insan ise milletinin itibarını, şerefini ve şanını düşürecektir.

 

Son tahlilde; insanı, insan kılacak yegâne olgu; ahlaktır. Burada adaleti anmadan geçmek olmaz ama zaten ahlaklı insan, mutlaka adil olacaktır. Ahlak; bütün güzelliklerin, iyiliklerin, hayırların, temizliklerin başıdır. Ahlakın kaynağı da; mutlak olarak ve itirazı mümkün olmayacak şekilde; din’dir. Bunu algılayamayanlar ve idrak edemeyenler, cehaletlerine yansınlar.

 

 

İLAVE

 

BİR:

 

İdeolojiler, dinler, teknolojik gelişmeler insanları değil; insanlar bu olguları belirlerler. Herhangi bir ideoloji mensubu olmak, dindar olmak; insanı, insan kılmaz. Bilakis, insanlar, ideolojilerini ya da dini, ya güzel ya da çirkin temsil ederler. Bu yüzden belirleyici olan unsur; insandır. Benim ideolojimden olan insan güzeldir, dindar olan insan iyidir; böyle bir şey yoktur arkadaşlar, olamaz. Hayatta, bunu kati olarak yalanlar. Ha burada şu da vardır tabi ki; aynı zamanda ideolojilerde kirlidir ve kirletir ama bu da insana bağlıdır bir yerde. İnsan, ideolojilerin muhtevalarını idrak etmelidirler ve kendilerini ideolojilerin tuzaklarına karşı muhafaza etmelidirler. Din, bir tanedir; ideolojiler ise insanlar adedincedir. Peki, hakikat tek midir yoksa insanlar adedince midir? Zekâna ihanet etme ey insan teki! Bu soruya vereceğin cevap, bir yerde, senin, zekâna olan saygının da ispatı olacaktır.

 

İKİ:

 

Din: Allah’ın belirlediği, özünü biçimlendirdiği bir olgudur.

 

İdeolojiler ise: İnsanların belirledikleri ve muhtevasını biçimlendirdikleri olgulardır. Hıristiyanlık ve Musevilik gibi din olarak algılanan olgularda filhakika birer ideolojidir. Çünkü insanlar tarafından biçimlendirilmişlerdir. Bu yüzden, bunları, din kategorisine almadım. Evet, elbet din idiler ama hem hükümden düştüler hem tahrif ve tahrip edildiler, insan eliyle. Ve Allah katında tek bir din vardır; o da, İslam’dır.

 

Tarih: 02.04.2012 Okunma: 703

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?