Not: Lütfen sabırla yazının tamamını okumaya çalışınız. Bugün dünün geleceği idi. Yarında bugünün geleceği olacak. Yarınlarda Dünya'nın adaletli bir yer olabilmesi için benim size ihtiyacım var. Dünya'ya insanlığa yardımcı olabilmem, insanlıkta yarışan insanlara ulaşmam için yardımcı olur musunuz?
4+4+4 ne getirir ne götürür
Yazıma genelhaberler.com yazarlarından istikarlı bir şekilde MHP çizgisini destekleyen yazılarıyla zevkle okuduğum İsmail Hakkı Cengiz beyin bugünkü yazısından 2 paragraf alarak başlayacağım.
Eğitim meselesi
temeldir... Millî bir meseledir.
Onun için;
Bütün sorunları çözün... Söz gelimi maliye, sağlık, ulaşım ve trafik, asayiş sorunlarını çözün; bir
tek eğitim sorunu kalsın... Aslında hiçbir şeyi çözmüş olamazsınız.
Öte yandan, hiçbir
soruna dokunmayın; sadece eğitim meselesini çözün... Eğitim,
her dalda nitelikli insanlar yetiştirsin... Göreceksiniz ki, kısa sürede bütün
sorunlar kendiliğinden çözülecektir.
Şimdi meseleye bir de
böyle bakın: 4+4+4 formülü eğitimi çözmüş oluyor mu?
Keşke çözse de
memlekette mesele kalmasa!
Çok doğru bir tespit.
Üzerinde hemen hemen kendini bilebilen herkesin hem fikir olabileceği mutlak yerinde bir tespit.
Peki bu kadar net tespitler yapılabildiği halde neden eğitim sorunu çözümsüz olarak kaldı. 10 yıllık icraatı olan bir hükümet neden eğitimde yeni reform yapma ihtiyacı hissetti. Ve neden geçmiş hükümetler eğitim konusunun önemine rağmen sorun çözülemedi.
Kişisel bakış açıma geçmeden konuyla hiçbir ilgisi yokmuş gibi görünen 2 adet cümle yazacağım.
1 – Hemen hemen herkesin bir birini “aldatarak” yaşamak zorunda olduğu bir Dünya’da yaşıyoruz. (Aldatmanın pratik ifadesi yalan olarak kültürlerde yer alır.)
2- Yine
istisnasız bütün Dünyada “hırsızlık” kötü bir şey olarak değerlendirildiği
halde günümüzde hırsızlık yapmadan yaşanabilmesi mümkün olmayacak bir hayat
düzeni oluşmuştur.
(Hırsızlık dendiğinde sadece maddi olarak değerlendirmeyiniz. Bence en büyük
hırsızlık zaman hırsızlığıdır.)
Şimdi bu 2 cümlem doğrultusunda İsmail beyin mutlak doğru olarak gördüğüm cümlelerini açmak istiyorum.
Her çocuğun algısını Dünya’ya geldiğinde beyaz bir kağıda benzetelim.
İlk olarak aile bu beyaz kağıda yazmaya başlar. Anne, baba veya çocuğun ilk adımlarını oluşturduğu ve ailesi kabul ettiği bireylerin yazdıkları ile çocuk okula gelir.
Okul düzeyine gelen çocuk kendi beyaz kağıdında yazanlarla içine girdiği çocukların beyaz kağıtlarında yazanları karşılaştırmaya başlar. Okulda eğitim amacı ile görev alanlar ise bu beyaz kağıtları birleştirerek yanlış olanların silinip yeniden yazılmasına aracı olurlar.
Tertemiz olarak yazı yazılmaya başlayan beyaz kağıt ne kadar çok silme ve yazma işlemi ile karşılaşırsa o kadar çok kirlenir. Ne kadar az silinme işlemi ile üzerine yeni bilgiler yazılırsa birey olma yolundaki çocuk o kadar çok bilgi sahibi olur dolayısı ile de fikir sahibi olur.
Şimdi benim bu fikrim ile 4+4+4 eğitime bakar isek neden açıkça evet dediğimin de cevabını çok rahat oluşturabiliriz.
Sayılabilecek bir çok avantaj yanında öncelikle doğru analiz sistemine ulaşacak eğitim sürecindeki bireyimiz ne kadar çok farklı düşünce ile kendi düşüncesini karşılaştırma imkanı bulursa o kadar çok empati yeteneği kazanır.
Cümlemi daha iyi anlaşılması için tamamen bireyselleştirerek örneklendireyim.
Kendi eğitimimden örnek vereceğim. İlkokula 7 yaşında Erzurum’un merkezi sayılan kale dibinde Ömer Duygun ilkokulunda başladım.
2. sınıf seviyesinde Babam ile Almanya’ya gittim. Orada Alman ilkokulun da 1 sene okudum. Kiliseye götürüldüğümüzü babama söyleyince ertesi haftadan itibaren kiliseye Alman çocukları giderken, aynı ders saatlerinde bize Almanca öğrenmemiz için ders açıldı.
1 sene sonra Türkiye’ye döndüğümüzde babam beni önce 5 sınıfın bir arada eğitim gördüğü Cibali köyü İlkokuluna yazdırdı. 1 ay sonra ise günümüzde kenar mahalle olarak tabir edilen Sanayi mahallesindeki Abdurrrahman Şerif Beygü ilkokuluna yazdırdı. Yeni okulumda 2. sınıfı okumadan 3. sınıfa geldiğimden, tavanda yönleri gösteren işaretlerin ne olduğunu bilmediğim için yıldıza benzettiğim anı hayatım boyunca hiç unutmadım.
Daha sonraki süreçte Ağabeyim İ.H.L. ne gittiği için öğretmenimin Anadolu lisesi sınavlarına gir demesini bile hiç dikkate almadan doğrudan İ.H.L. ne kendim gidip kaydımı yaptırdım. Velin olmadan olmaz dendiğinde ise babamın Almanya’da olduğunu annemin ise okur yazar bile olmadığını beyan ettiğimi hatırlıyorum. Ağabeyimden durumu bildikleri içinde kaydım yapıldı.
Hayat şartları farklı gelişti. Son sınıf düzeyinde babam okumayacaksın benimle çalışacaksın baskısı yapmaya başlayınca evden kaçtım. Son sınıfı da sıkıntı ile 2. Senede bitirerek İzmir’de İ.B.B.F. bünyesinde İktisat okumaya başladım.
İş hayatı, cahil insanlarla sürerken ben aynı zamanda İzmir’in gözde semtlerinden Alsancak’ta okuyordum.
Hayatıma yön veren cümlelerden birisi Murat isimli arkadaşımın bulunduğumuz ilden çok ama çok uzakta olan ailesine atıf yaparak ben Babama söz verdim sigara içemem cümlesi olmuştur.
Yine bir başka arkadaşımın evine gittiğimde baba – oğlun cinsel içerikli bir film seyrederken konuşmaları benim beyaz kağıdımda oluşan bilgilerin tamamını sorugulama mı sağlayan faktörler olmuştur.
Şu anda ise ne olursa olsun hiçbir fikre ön yargısı olmayan, herkesin düşüncesi ve uygulaması karşısında empati yapabilme kapasitesine sahip bir insanım.
Bu süreçler yaşanmasaydı ben nasıl bir insan olurdum. Cevabı çok basit. Halen daha günah diye televizyonun sokulmadığı bir evde babası yaşayan bir ailenin ferdi olarak kardeşlerime de bakarak kendimi tanımlayayım.
Bağnaz belki de cihat adı altında üzerine bomba sarıp birilerini katledebilecek kadar korkusuz ama empatiden yoksun kim ne derse desin inandıkları uğrunda ölümü göze alabilecek belki bir canavar. Belki sadece maddi değerlere önem veren bir iş adamı. Belki basit bir hayat süren düz bir insan.
Evet aynen böyle. Şu an aileme ve ailemin çevresine baktığım zaman benim aynı aileden çıktığıma ve o ailenin bir bireyi olduğuma inanamıyorum.
Peki şu anki Osman Yıldız kim?
Dünyanın Adaletli bir yer olması için bireylerin beyaz kağıtlarına kimin ne yazdığına bakmadan kendi beyaz kağıtlarını oluşturmalarını savunan bir birey.
Bireyler kendi beyaz kağıtlarını okuyup doldurursa dolu dolu olarak Dünya’nın adaletli bir yer olmasını sağlayacağına yemin etmiş bir Don Kişot.
Yel değirmenlerine savaş açtığının farkında olan bir Don Kişot.
Yel değirmenlerinin insanları öğütmesini nasıl önleyeceğine kafa patlatan, neler değişebileceğini yel değirmenlerinin anladığı, fakat bunu insanların anlayabilmesini sağlayamayan bir düşünür.
Fikirlerinden herkesin kendince rahatsız olduğu sözünü hiç ama hiç esirgemeyen bir dengesiz.
Çünkü; herkes hırsızlığı kendine geldiğinde hoş görüyor.
Çünkü; herkes aldatmayı kendisi yapınca doğru görüyor. Çünküleri uzatabilirim.
Genelhaberler.com da yazı yazmaya başladığımda yazdığım yeminimi bu satırları okuyan herkesin okumasını tekrar istiyorum.
Ve diyorum ki; 04/10/2007 tarihinde yazdığım Yeminim yemininiz olmalı başlıklı yazımı önce okuyunuz. Sonrada;
YEMİNİM YEMİNİNİZ OLMALI
Dünyaya Adalet istiyorum
04.10.2007
Çok hızlı başlayan karar sürecinden sonra bu yazı 2.
yazım. Ve ben bu yazımda yine bir ilki gerçekleştirerek kendimi, yazacağım
satırları bağlamak, sınırlarımı belirlemek istiyorum.
Çok basit aletlerin bile anlaşılamayan en küçük yönü
varsa kullanma kılavuzları olur. Bende benim bir nevi kullanma kılavuzum olacak
yazımı öncelikle yazacağım.
Evet aşağıdaki yazı benim Dünya ile Vatanımla ve
Milletimle yaptığım sözleşmemdir. Yeminimdir.
Vatandaşlık Sözleşmem, YEMİNİM
1- Bayrak
Alı al, Hilali hilal bayrağımın ilelebet bulunduğum her
ortamda gönderde olmasıyla gurur duyuyorum. Hayatımın devam ettiği her
noktasında bayrağımın dalgalanmasını engelleyecek her tür davranışın karşısında
olmaya yemin ediyorum. Bayrağım uğrunda başta kendi canım olmak üzere tüm
varlığımı her noktada feda etmeye her zaman hazırım.
2- Vatan
Kapıkule'den Silopi'ye, Sarpt'tan Cilvegözü'ne Sinop
burnundan Anamur'a kadar vatanımın her noktasının değeri, içinde yaşadığım dar
mekanlar kadardır. Bastığım topraklarla çizilen sınırımızdaki her nokta aynı
değerdedir. Ve vatanımın hiç bir noktasının diğer hiç bir noktasına üstünlüğü
yoktur. Olmasını da istemem.
3-Kıbrıs ve Türk'lerin yoğun yaşadığı yerler.
Mümkün olursa buralarda da Bayrağımın dalgalanmasını
isterim. Bayrağımın dalgalandığı her noktanın ilelebet değişmesini istemem.
Kıbrıs'ta ve Kardeş Türk Devletlerinde şu anda bayrağım kardeş devletlerle
beraber dalgalanmaktadır. Dalgalanmaya da devam etmelidir.
4-Millet
Büyük dahi Atatürk'ün dediği gibi "Ne mutlu Türk'üm
diyene" diyebilen herkesi milletim olarak kabul ediyorum. Türk'üm diyen
bir kişinin dini, dili ve ırkı önemli değildir. Ama Türk'lüğün sembolü
Türkçe'mle konuşan insanlarla daha rahat anlaşabileceğimi biliyorum. Türkçe
konuşup ben Türk'üm diyen herkesi milletim olarak kabul ediyorum.
5-Din ve laiklik
İnancımın ne olduğuna bakmaksızın, Ben Türk'üm veya
insanım diyen herkesin inancı ne olursa olsun inancına saygı duyacağıma
bayrağım ve vatanım üzerine yemin ediyorum. Hiç bir şekilde kişileri inancından
dolayı kınamayacağıma, onları hor görmeyeceğime yemin ediyorum.
İstersem mümkün olan ortamlar da bana inançlarını
anlatmaya çalışacak kişileri dinleyeceğimi, kendimce gördüğüm farklı noktaları
anlatacak kişilerle paylaşacağımı ve ne olursa olsun objektifliğimi
kaybetmeyeceğime de yemin ediyorum.
6- Devlet
Devletim Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Devletimin
yönetim şekli demokrasidir. Demokrasinin gereği olan seçimler yapıldığı
müddetçe, kabul edilen yasalar ne olursa olsun demokratik sınırlar içinde
kalacağımı, hak ve hukuk kavramlarını kişisel düşüncelerimle değil objektif
olarak değerlendireceğimi taahhüt ediyorum. Bu durumun karşısında fikir
geliştirecek kişiler kim olursa olsun onlara bu durumu hatırlatacağıma da yemin
ediyorum.
7-Hukuk
Devletimin adalet dağıtım sistemi hukuk iledir. Yargı
bağımsızdır.
Yargı kararlarını verirken; tarafların dinine, diline,
ırkına, ünvanına, cüzdanına ve cinsiyetine bakamaz. Yargı önünde herkes
eşittir. Hiç bir şart altında bu eşitliğin bozulmasını kabul edemem. Sadece
İnsanlığı ile önder olmuş olan kişilerin, davalarında milletimin üstün
tutulması hoşgörü sınırlarım içinde kalır.
Milletimin ezilmesine sebep olacak davalar ise her zaman
tepki koyacağım davalar olacaktır.
Milletimin her zaman insan olma erdemi içerisinde hukuk
karşısında da eşit olmasına taraftar olacağıma da yemin ediyorum.
8-Birey
Vatanımda veya Dünyanın neresinde olursa olsun yaşayan
her bireyin insanca yaşama hakkı vardır. Yine din, dil, ırk ve cinsiyet dikkate
alınmadan her birey insanca yaşama hakkını elde edebilmek için çalışma, sahip
olma ve önemsenmeye çalışma hakkına sahiptir. Bireylerin bu çalışma haklarını
kullanma noktalarında ne konumda olursam olayım hiç bir bireyin çalışma
hakkının engellenmesine taraf olmayacağıma tam aksine herhangi bir noktada
bireyin insanca yaşama ve çalışma hakkına engel olmaya kalkanlarla kim olursa
olsunlar mücadele edeceğime de yemin ediyorum.
9- Akıl
Bulunduğum her noktada gözlemlerimi kendi aklımla
değerlendireceğimi, aklımla çelişen noktaları ne olursa olsun dillendireceğimi
ve aklımla çelişen noktaların sebeplerini ortaya çıkarmak için mücadele
edeceğimi beyan ediyorum. Akıl noktasında dünyanın iletişimdeki gelişmiş
teknolojisinin sağladığı mümkün olan tüm imkanları kullanarak gerçeği
yansıtmadığı halde 2 yüzlülükle insanları aldatmak için kullanılan her tür argümanı
adı ne olursa olsun deşifre etmeye çalışmaya da yemiğn ediyorum.
10-Eşitlik
Kendim için uygun bulduğum, istediğim her şeyi 2.ve3.
kişiler içinde uygun bulup onlar içinde isteyeceğime,
Kendim için uygun bulmayıp istemeyeceğim her şeyi de
2.ve3. kişilerin de istemeyebileceğini düşünüp onlar içinde istemeyeceğime,
Kısaca
Kendime yapılmasını kabul edemeyeceğim hiçbir davranışı,
olguyu başka kişilere yapamayacağıma da namusum ve şerefim üzerine yemin
ediyorum.
İşbu yukarıdaki 10 maddeyi vatanımın ve milletimin birlik
ve dirliği için kaleme aldığımı beyan ederek altına hür irademle imzamı
atıyorum.
Ve yazacağım her yazının genel çerçevesinin bu sözleşmem
de yer verdiğim maddelerin bakış açısıyla olacağını yazacağım satırları okuyan
herkese taahhüt ediyorum. Ola ki her hangi bir yazımda yanılgıyla sözleşmeme
ters düşen satırlar kaleme alırsam ve bu satırlarımın yanlış olduğu, sözleşmeme
uymadığı bana bildirilirse bir sonraki yazımda derhal konuyu yazıma alarak
yaptığım hatayı göremeyenlerle de paylaşmayı taahhüt ediyorum.
Köşemde DÜNYAYA ADALET İSTİYORUM. Yazılarımı okuyan
herkesten de ÖNCE KENDİ GÜVENDİ?İ KAYNAKLARI KULLANARAK ARAŞTIRMAK KAYDIYLA
kendi aklına ve gözüne inanmasını talep ediyorum.
Saygılarımla
Noktasına virgülüne dokunmadan aldığım yukarıda yer alan yeminde yanlış olanları gelin beraberce değiştirelim. Gelin beraberce vatandaşlık sözleşmesi oluşturmak için mücadele edelim. Gelin hep beraber 4+4+4 şeklinde ifade edilen eğitim sistemi yapılanmasında eğitim görecek yavrularımızın beyaz kağıtlarına doğru şeyler yazılması için önder olalım.
Gelin Dünya’ya silahsız, kansız hiç ama hiç kimsenin canını yakmadan her geçen gün çığ gibi büyüyecek beyaz sayfalarımızla adaleti getirmek için mücadele edelim.
Gelin bugün sizin beyaz sayfanızda yazılı olanlarla benim beyaz sayfamda yazılı olanları karşılaştıralım. Yanlış olanları silelim. Doğruları hep beraber yazalım.
Saygılarımla