TÜRK EVLADI, ASLA ATEİST OLAMAZ...1...

Özgür DENİZ - 06.04.2012

Ateist kavramının alışılagelmiş anlamı; dinsizliktir, Allahsızlıktır. Felsefe yapmayı, edebiyat parçalamayı bir kenara bırakalım. İşte, ateistte inanır aslında safsatalarını da atalım bir kenara. Kavramı andığımız zaman ilk algılamamız; dinsiz, Allahsız kişilik şeklinde olur. Bilinen ve bildiğimiz haliyle, imansızlık, inançsızlıktır. Tetkik etmek isteyene, bütün bilgiler tek tıkın ucundadır. Biz, şahsi algılamalarımızı serdetmekteyiz. Ki, tetkik edilse ne olacak? Zira pratikler ortadadır. Bizden bu kadar. Ki, hayatın içinde de, söylediğimiz anlama denk gelecek şekildedir, ateist pratik. Öyle, ateistte inanır, onunda fikri vardır, o da bir teoriden beslenir gibisinden söylentiler anlamsızdır, saçmadır. Zira ateistin tek bir teorisi ve fikri olabilir; ahlaksızlık. Çünkü Allahsız olan, muhakkak olarak, ahlaksızlığı zaten seçmiş demektir. Bu yolu bilinçli olarak tercih etmiş olan bütün ateistlere bakınız, istisnasız hepsi ahlaksızlığı meşru görürler ve yayılmasını arzularlar. Biz, hayata baktığımız zaman, hoş görünen, güya kibar konuşan, özgürlükten dem vuran, aklınca fikri müsademeye tevessül eden ateistlerle karşılaşabiliriz ve onlar hakkında yanlış kanıya varabiliriz. Oysa onların zehirleri dillerinin altındadır ve sezdirmeden akıtırlar zehirlerini. Onlar, sürekli ahlaksızlığı beslerler, sözleriyle ve davranışlarıyla. Bizim ülkemizde güya en kibar ve özgürlükçü görünen ateist Ahmet Altan denilen şahıstır. Ama aile içi ilişkiyi savunmaktadır. Fakat milletimiz ona bakınca güya kibar, güya özgürlükçü, güya insan hakları savunucusu bir kişilik görmektedir ama olayın arka planını kaçırmaktadır, söylediklerini dikkate almamaktadır. Oysa o zevat, zihinleri derinden derine zehirlemektedir. Hatsa ruhların çoğalmasına hizmet etmektedir. Ki, oğlunun bir olayda ki durumu, herkesin malumudur.

 

Şimdi burada birisi çıkıpta şöyle demesin; peki, Müslüman olupta ahlaksız olan yok mudur? Burada bir zihin bulanıklığı söz konusudur. Şöyle ki; Müslüman olanın ahlaksızlığı, inandığı dinden değildir, kendindendir. Ama ateistin ahlaksızlığı, kendinden değil yuttuğu ve sindirdiği ateizm zehirindendir. Biz bu yanılgıyı çok yaşıyoruz. Fikrin bozukluğu ayrıdır, insanın bozukluğu ayrıdır. Adamın fikri bozuksa, kendisi de zaten bozuk olacaktır. Ama fikri düzgün olduğu halde şahsı bozuk olanlarda olabilir. İkisi çok ayrı şeylerdir. Şimdi, ateizm, ahlaksız davranışları tensip eder ve müntesibi de bunu uygular. Ama İslam, asla, ahlaksızlığı tensip etmez, müntesibi ahlaksız olursa şayet, bu İslam’ın sorunu değildir. Biz, fikirleri, müntesiplere göre değil, fikrilerin ne olup olmadıklarına göre tercih ederiz. Tercihini, müntesiplere göre yapanlar, fikir kavramının ne olduğundan bihaber olan zavallılardır. Bir defa, fikrin namusuna sadakatli olan insan, bir fikri tetkik ve tahlil eder, sorgular ve üzerinde tefekkür eder, sonra da eğer aklı ve kalbi onaylarsa kabul eder. Bilakis, doğru olan, aklın ve kalbin onayladığı bir fikri, bir müntesibin yanlışı yüzünden reddetmek, mutlak ahmaklığa dalalet olabilir ancak. O kişi da, asla bir fikir insanı olarak görülemez. Çünkü böyle bir hareket, ancak çocukluk belirtisi olabilir. Müslüman’ın yanlışını, İslam dinine hamledenlerin niyeti asla sahih değildir, onlar haindirler. Ve insanları, İslam’dan uzaklaştırmak için bunu yapmaktadırlar.

 

Dünyada, güya büyük diye bakılan ve bilim insanı olarak görülen kişilerin ateist olması, ateizmin güzel olması anlamına gelmez. Haddizatında, bu tür şeylerin arka planında büyük oyunlar vardır. Zira insanların karşısına, bu tür kişilerin ateist olarak çıkarılması; o kişilerin, insanların ateizme sürüklenmesi için kullanıldığı anlamına gelir. O kişiler, şeytanlaşmış tiplerdir. Bilim alanında bir şeyler üretmek ayrıdır, insan olmak ayrıdır. Bilim alanında bir şeyler üretebilirsiniz ama aynı zamanda insanlığı da uçurumun eşiğine sürükleyebilirsiniz. Ki, bugün geldiğimiz nokta da malumdur ve bu noktaya gelmemizde, bu tür insanların büyük suçları vardır. Peki, insanlık öldükten sonra, bilimin ne anlamı vardır? Olayı, akıllıca tetkik etmek icap eder. Hatta o kişilerle oturup konuşsanız belkide inanmaktadırlar ama buna rağmen inkâr etmek zorunda kalmaktadırlar. Zira bazıları, gerçeği bildikleri halde reddederler. Çünkü gerçek, çıkarlarına darbe vurmaktadır. Ya da, güya büyük diye zihinlerimize zerk edilen kişiler ateizmi tercih etti diye, bizde tercih etmek zorunda mıyız? O zaman Peygamberimiz ne güne duruyor? Ki, O, insanlığın medarı iftiharıdır, varlık âleminin biricik gözbebeğidir, en mümtaz şahsiyettir. Ve İslam dinini, bize getiren Önderimizdir (sav). Şimdi, biz, böyle bir insanın-peygamberin (asm) getirdiğini almayacağız ama gidip insan bile olamamış yaratıkların pisliklerini yutmak için delireceğiz. Delilik, sadece aklını kaybetmek değildir!

 

Tarih: 06.04.2012 Okunma: 696

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Necmettin Vatan Tüzlin

31.01.2012 - 13:45

Değerli hocam ne kadar da haklısınız, biz anca kendimizi avutuyoruz. Sizi beğeniyle takip ediyorum, saygılar...

Necmettin Vatan Tüzlin

31.01.2012 - 13:45

Değerli hocam ne kadar da haklısınız, biz anca kendimizi avutuyoruz. Sizi beğeniyle takip ediyorum, saygılar...