Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Bir kere, bütün yandaşlar bir değil... Aralarında hakikaten farklı yazanlar çıkabiliyor.
Sonra “Bilgisiz fikir olmaz”. Madem yazıyorsun, başkalarını da okuyacaksın.
En çok satan yandaş gazete Sabah’a bakalım:
Sabah’ın kapağında her gün gözüken iki kişi var; Mehmet Barlas, Yavuz Donat. Ülkenin en kıdemli gazetecileri... En az yarım asırdır yazıyorlar.
Bu yazarlara “yandaş” demek pek doğru değil... Bunlar “pembe” yazarlar. İlla birisinin peşinden gitmezler. İktidar kimse onun bakış açısıyla yazarlar... Muhalefete de fazla çatmazlar...
İlgi alanları “iyi haberler”dir.
Misal; bu iki kıdemli yazarın iki gündür yazdığı konular; “muz, çilek, altın çilek, bu ürünlere Başbakan ve Cumhurbaşkanının verdiği destek... Resim sergileri, medyadaki öfke ... Vs.”
Bunlar için kitlelerin fukaralığı, işçi-emekli-memur eylemleri, işten çıkarılanların, aylardır ücret alamayanların sorunları, terör gibi ana meseleler hiiiiç ilgi çekici değildir. Geçelim.
Sayfayı çevirince, Engin Ardıç’ın “köşesi” karşılıyor sizi... Bu muhteremin kelemi iğnelidir. İğnesini kıracak güçte olanlara batırma cesaretini gösteremez. Askerin “dişli” olduğu günlerde, o vakitler köşe sahibi olduğu gazetede, resmen, “Askere çatıp da başımı mı ağrıtayım?” diye yazmıştı. Şimdi iğnesini rahat rahat batırıyor.
Ardıç, bugün (25 Mayıs), askeri kışkırtan, mahkemeye de bir yazarı hedef gösteren bir yazı kaleme almış.
Dünkü yazısının konusu “Yeni Anayasa” idi. Yazıda iktidar övülüyor, muhalefet, bilhassa CHP iyice hırpalanıyor ve suçlanıyor. Ardıç, o yazıda bir hakikati de dile getirmiş: “Anayasalar uzlaşmayla falan hazırlanmazlar, o dönemde toplumda kimin borusu ötüyorsa anayasayı da o yapar.”
Ardıç’ı okuyunca, “İktidardakiler, kendileri lehinde kamuoyu oluştursun diye bu adama ’KÖŞE’ veriyorlar” hissine kapılıyorsunuz.
Sayfayı bir daha çevirince şenlikli bir “köşe”yle daha karşılaşıyorsunuz: Emre Aköz!
Bu zat, resmen bir Bakan’ı, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’i eleştiriyor. Hem de iki gün arka arkaya... Bir yandaş gazetede zor görülebilecek bir hadise. Ayrıca Aköz, dünkü yazısında “Fenerbahçe-Cemaat” tartışmasını işlemiş... Ama kimi övüyor, kimi yeriyor anlaşılmıyor. Okuyun, eğlenirsiniz.
Sabah’ta, muhalefeti öven bir yazara bile rastlayabilirsiniz: CHP Genel Başkanı ile gazeteciler bir kahvaltıda buluşmuşlar, Sabah’tan katılan MahmutÖvür de izlenimlerini aktarıyor. Dünkü köşesinde Övür, CHP için, “son iki yılda ilk defa CHP'de hayata dokunan siyasi bir hazırlığa tanık oluyorum.” diyor. Demek ki gazetecilerle diyaloğun faydası oluyor. Muhalefet bunu daha sık yapmalı.
Gelelim Hınçal Uluç’a... 2008’e kadar, AKP’nin en keskin muhalifi olan olan, bu yarım asırlık gazeteci neler yazıyor dersiniz?
Uluç’a “köşe” değil resmen bir “sayfa” tahsis ediyorlar. O da sayfayı çoğu ıvır-zıvır olan konularla dolduruyor.
Bugünlerde, Adalet Bakanı’na çatıyor. “Adalet Mülkün temeli ama nasıl?”
başlıklı son yazısında, gerçekten çok önemli bir meseleye parmak basıyor. Velâkin
konuyu iyice sulandırarak... Yazılar o kadar uzun ki, ortasından keserek
veriyorum: “Şimdi benim geniş bir maç
gurubum var. Maç gecesi bana gelirler, yer içerler.. Fatoş harika yemekler
hazırlar. Bir defasında bir değişiklik yaptım.
Kadıköy'de bir kasap buldum. Fırına konan plastik torbalar içinde et ve tavuk
kokoreç hazırlıyor. Senin için, torbayı fırına koyup, düğmeye basmak ve 55
dakika beklemek.
Çocuklar parmaklarını yediler...”
Dedikten sonra, Deniz Seki’nin mahkumiyetinin haksızlık olduğu kanaatini dile getiriyor.
Ardından asıl vahim bir mahkumiyet kararına geçiyor... Bir sürü mütalaadan sonra konuyu yazıyor: “Boynunda poşu olduğu için otobüs beklediği duraktan alınan üniversiteli genç 2.5 yıl tutuklu kaldı. Okul kaynadı bu arada. Sonunda 33 yıla mahkum oldu. İndirimler yapıldı. 11 sene 3 ay yatmasına karar verildi.”
İyi de hocam, sizin vereceğiniz mesaj da o laf kalabalığı arasında kaynadı gitti!
x x x
Sabah gazetesinden, bir köşe yazısı çerçevesinde anlatılabilecek izlenimlerim böyle. Yani “yandaş” deyip geçmemek lâzım... Okumak lâzım, görmek lâzım.
İlginç bir izleninim de şöyle: Sabah gazetesinde, “memur eylemi”nden hiç bahseden yazar yok. Haber de gazete içinde adeta kaybolmuş.
Fakat kardeş yayın
kuruluşu olan atv’de, 23 Mayıs
akşamı, hem birinci haber olarak, hem de uzun uzun verildi. Hakkını teslim
etmek gerek.
x x x
LEMAN’DAN
NOT: Resim gözükmüyorsa firefox’tan açmayı deneyin.