DİRİLİŞ VE YENİDEN YAPILANMA...9...

Özgür DENİZ - 13.06.2012

Sevgili dostlar! Bir canlı organizma, bütün organlarıyla eşgüdümlü büyür ve gelişir. Zira dengesiz büyüme ve gelişme, organizmayı bozar ve uyumlu çalışmasını engeller. Zira sağlık, başarı ve mutluluk dengenin ürünüdür. Misal; bir insanda, kafa ve el birlikte gelişir. Kafa yetişkinin kafası olurken, el bebeğin eli olamaz. Böyle bir durumda hayat diye bir şey olmaz. Bir traktöre, bisikletin tekerini taksanız ne olur? Bacağı kopan bir insana, koyun bacağı takabilir misiniz? Fert ve toplum arasında da böyle bir ilişki vardır. Ne fertsiz toplum ne de toplumsuz fert kabildir. İkisi birbirini tamamlar. Fert toplumu etkiler, toplum ferdi. Toplum, büyük fert ise; fert, küçük toplumdur. Daha önceden bahsettiğimiz, kültür ve siyaset ilişkisi gibi. Bu yüzden, bağımsız bir değerlendirme yapılamaz. Ferdi dikkate almadan toplumu, toplumu göz ardı ederek ferdi değerlendiremezsiniz. İkisini de tanımanız gerekir. Bir kimyager, bir maddeyi analiz edeceği zaman, o maddenin bir parçasını analize tabi tutar ve karara varır. O maddenin tümünü analiz etmez ve etmesi de zordur. Bunun gibi, toplumsal analizlerde de, birkaç fertten yola çıkılır. Zira bütün bir toplumu analiz etmek hem kabil değildir hem de zaman israfıdır. Fert, toplumun nüvesidir. Onu ne kadar tanırsanız, toplumu da o kadar tanırsınız. Fertlerini tanımadan, çözümlemeden, bir topluma sistem dayatamazsınız ve o toplumun hangi yöne gitmesi gerektiğini tespit edemezsiniz.

 

Sevgili dostlar! Yüce Allah, İsra Suresinin 70. Ayetinde diyordu ki; ‘’Biz Âdemoğullarını şereflendirdik.’’ İnsan nasıl bir varlık olduğunun idrakinde olarak hareket etmelidir. İnsan, bu şerefi lekelememelidir. Şerefli konumunu korumalıdır. İnsanın değeri iki denklemlidir. Birincisinde, insandır. İkinsin de ise, sosyal bir canlıdır. Yani hem fert olarak vardır hem de toplum olma bazında vardır. Bir yönüyle tek bir insandır, diğer yönüyle çoğul bir varlıktır. Ferdin hayatı, kendi özel dünyası ve kişisel yeteneğiyle değil, her şeyden önce yaşadığı toplum ile arasında ki ilişkiye göre belirlenen bir süreçtir. Zira toplum dışında, ferdi bir hayatın olması imkânsızdır.  Ama toplum, şerefli bir hayat için, ferde çeşitli güvenceler sunmalıdır. Zira güven içinde olmayan ferdin, toplumda huzurlu olması ve üretimde bulunması zordur. Mesele, fert değil, toplum meselesidir. Gelişmiş ve medeni bir toplum, değeri ne olursa olsun, ferde insanca yaşama koşulları ve güvenceleri sunar. Geri kalmış bir toplum ise, bu güvenceleri sunmaktan acizdir. Gelişmiş toplumlar sevgiye, geri toplumlar korkuya dayanırlar. Korku geriliği, gerilikte korkuyu besler.  

 

Sevgili dostlar! Medeniyete açılan ilk kapı, sorunlara karamsar değil, iyimser bakabilmektedir. Sorunları, çözümü imkânsızmış gibi görmek, algılamak tehlikelidir. Zira böyle bir algı gayretsizliğe sürükler. Ataleti intaç eder. İmkânsızı başarabileceğimizi düşünmekse abestir. Zira imkânsız, zaten başarılması kabil olmayandır ve böyle bir algı, insanı yorar. Bu zihniyet, Müslümanları esir almıştır. Bir şeyi neden yapamadığımız sorulduğunda, cevabımız hazırdır; imkânsız. Bu tehlikenin tam karşısında ise, kolaya ve basite alma psikolojisi vardır. Bu psikolojiyle hareket edersek, olayları ve eşyayı basit ve önemsiz görürüz. Düşmanımız filse, onu karınca gibi algılarız ama sonunda çakılır kalırız. Misal; tarihi bir gerçekliktir; bir zamanlar, Müslümanların, Cezayir’de ki Yahudi azınlığa her zaman hiçe sayarak, hor görerek batkıları söylenir. Yahudilerin, siyaset ve ekonomide çok açık ve bariz olan kuvvetlerini hakkıyla değerlendiremedikleri ifade edilir. Ama Yahudileri, Amerika, İngiltere, Fransa gibi devletlerin desteklerini de bildikleri söylenir. Buna rağmen hep değersiz bir azınlık ve üfürülse uçacak bir hayal gibi algıladıkları anlatılır. Ama maalesef Yahudiler kendileri uçmamışlar ve Müslümanları uçurmuşlardır. Burada alıklık Müslümanlardadır. Yahudi ise kendini olduğundan farklı göstererek kurnazlık yapmışlardır. Ki, haddizatında bu doğaldır. Şeytanla mücadelende, şeytanın her şeyi yapabileceği bilinip dururken, ahmakça beklemek ve şeytanı küçümsemek akılsızlıktır. Binaenaleyh, bir şeyi ne imkânsız ne de basit göreceksin. Bilakis, görülmesi gereken şekilde göreceksin. Yoksa hiçbir zaman ilerleyemezsin ve zafer güneşini selamlayamazsın.

Tarih: 13.06.2012 Okunma: 650

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?