Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan gece, ülkücüler Ankara’ya aktı.
Sabah 07:00’de kurultay’ın yapılacağı ANKARA-ARENA salonuna geldiğimizde, bir kıyamet kalabalığı gördük.
İzmir’den Ankara’ya böyle erken bir saatte ulaşmamızda polisin “alicenaplığının”, CHP konvoylarına uygulanan “sıkı kontrol” şerefinden bizi mahrum bırakmalarının rolü de elbette inkar edilemez. Düzinelerce aracın ne sürücü evraklarına, ne de “ceset torbaları”na bakıldı.
Daha doğrusu, ne İzmir hareket noktaları ve çıkışında, ne de Ankara girişinde bir polis kontrolüyle karşılaştık. Demek ki polisin MHP teşkilatlarına sonsuz bir güveni vardı!
Bu kadar erken saatte, dışarıda böyle bir kalabalıkla karşılaşınca, dedik, herhalde, henüz kimse salono girmedi, salon bomboş olsa gerek!
Salona çıkınca gördük ki, dışarıdakinden daha büyük bir kalabalık var. Oturacak değil, ayakta bile duracak yer kalmamış.
Neyse, biyere sıkışarak kalabalığı biraz da biz artırdık.
Salonda her yaştan insan olmakla birlikte, gençlerin yoğunluğu, açık olarak kendini gösteriyordu.
Gençler, il il yer tutmuşlardı ve il öbeklerinden sık sık, “Edirne Ovası Bozkurt yuvası”, “Bartın ovası Bozkurt yuvası” nidaları yükseliyordu. Hemen bütün illerin adı bu haykırışlarla duyuldu.
Salonda elbette genel başkan adayları lehine tezahüratlar da sık sık yapıldı.
Bazı gazeteler, salona “Koray Aydın yanlılarının hâkim olduğunu” yazmışlar. Böyle bir şeyi yazabilmek için herhalde “fevkaladenin fevkinde gazeteci” olmak lâzım. Kimsenin göremediğini görmek lâzım!
Salonda, Koray Aydın lehine slogan atan tek öbek, kürsünün karşısında, yani en uzak uçta yer tutmuş olan Trabzon gurubuydu.
O bölgeden, Koray Aydın için yapılan her tezahürat, salonun diğer bölümlerinden Bahçeli için yapılan tezahüratla boğuluyordu.
Salona, ezici bir çoğunlukla Bahçeli yanlıları hâkimdi. Zaten bu hakikat, hem Bahçeli’nin konuşmasına verilen açık destekle, hem de Koray Bey’in konuşması esnasındaki aleyhte tezahüratla kendini gösteriyordu.
x x x
DEMOKRASİ VE MUSİKİ ŞÖLENİ
Gençler ateşliydi ve genel başkanlık rekabeti salona yansımıştı.
İlk girdiğimizde salonda tedirgin edici bir karşıtlık havası vardı. Kabul etmek lâzım ki, kurultayın düzenleme işi, mevcut yönetim tarafından yapılıyordu ve bir bakıma Bahçeli yanlıları “saha avantajı”nı etkili olarak kullanmışlardı. Çalınan müziklerde, sahneden kurultayı yönlendiren görevlilerde “taraflılık havası” bariz olarak gözüküyordu. Bu durum tabii ki Koray Aydın yanlılarında, en azından duygusal bir tepkiye yol açmıştır. Fakat bu bir tatsızlığa dönüşmedi.
Dakikalar ilerledikçe, milliyetçilerin ortak olarak sevdiği müziklerin çalınması, oynanan oyunların ortak duygudaşlık yaratması, salondaki havayı yumuşattı... Birlik havası oluşturdu. Tedirginlik gittikçe azaldı. Bunda, kurultaya başkanlık eden Tuğrul Türkeş’in sakin ve tarafsız yönetimi de mutlaka rol oynamıştır.
Dün Ankara’da, tarihî bir demokrasi şöleni yaşadık. Bu parti içi demokrasinin varlığı insana umut aşılıyor. Darısı diğer partilerin başına!
Müzik ve halk oyunları isabetli seçilmişti. Zeybek, horon, mevlevî ve alevî semahı hem bir duygu seli yarattı, hem de canlı bir görsel şölen yaşattı.
Kahramanlık türküleri ve mehter marşlarıyla kulakların pası silindi.
x x x
İKİ ÇELİŞKİ, BİR DEĞİŞMEYEN VASIF
Dünyada, genellikle gençler değişim,
İhtiyarlar ise mevcut durumun muhafazasını ister.
Dünkü kurultayda bunun tersine şahit olduk.
Salondaki gençler, Bahçeli’ye verdikleri destekle durumun devamı talebini dile getirirken, daha çok salon dışından kurultayı takip eden ihtiyarlar, açıkça Bahçeli’nin değişmesi gerektiğini söylüyorlardı.
Bunlar, MHP üyelerinin kayda değer çelişkileriydi.
Bununla birlikte, MHP’de hiç değişmeyen sosyal vasıflar güne damgasını vurdu:
1. Her MHP toplantısında gördüğüm gibi, burada da ak sakallı dedeler, ak saçlı nineler, yürümekte güçlük çeken engelliler göze çarpıyor ve onların coşkusu gözleri yaşartıyordu.
2. MHP toplantılarına gelenlerin hemen tamamı toplumun en gariban insanlarıydı. Onları buraya toplayan saik; sınırsız vatan sevgileri, bir dâvâya gönül vermeleriydi.
3. En mühimi, kurultaya katılan on binlerce kişiden büyük bir çoğunluğunun hiçbir siyasî ikbal ve istikbal beklentisi yoktu.
MHP’lilerin bu nitelikleri hiç değişmiyor ve bu özellikleri, “ülkücüleri”, göründüğünden çok daha etkili ve hesaba katılması geren bir kesim haline getiriyordu.
Bu fedakâr, vefakâr, vatan ve milletini karşılıksız seven “milliyetçi”ler, elbette millet aleyhine gözüken her icraata engel olma potansiyeli taşıyor.
Böyle bir kitlenin mutlaka “kontrol edilmesi”, “enerjisinin yönlendirilmesi” düşünülür ve bunun için mutlaka bir takım “toplum mühendislikleri” devreye sokulur. Bunların açık-gizli yapıldığını biliyorsunuz.
Çünkü herhangi dünyevî beklentisi olmayan bir topluluk, mevcut nüfusuyla kıyaslanamayacak kadar üstün bir “kudret”e sahiptir.
MHP’liler, Kurultay’da ne mesaj verdiği hususu bir başka yazının konusu olacak, inşallah!
Dün Ankara'da mahşerî bir kalabalık vardı.