Eskilerin kullandığı bir deyim var. “Kısa kes aydın havası olsun” derler. Lafı fazla uzatmayacağım. Gerçekten ülkemizin içinde bulunduğu mevcut şartlarda, TBMM’de görüşülmekte olan “Büyükşehir Yasası” çok mu gerekliydi? Belki küreselleşen dünya ve Türkiye’deki küreselleşme heveslileri için düşünülecek olursa “evet”. Ama ülkenin içinde bulunduğu gerçekler açısından bu sorunun cevabı sonuna kadar “hayır” dır.
2014 yerel seçimlerinde belediyeleri tümüyle kazanmak isteyen iktidar açısından olaya yaklaşmak isterseniz bu yasayı çıkarmak bir zorunluluktur. Zira bazı kent merkezlerinden alınamayan halk desteği kırsal alandan tamamlanmaya çalışılacaktır. Bu bakımdan yapılan çalışma ve düzenleme doğrudur. Zira eskiden de hükümetler ne zaman başları sıkıntıya düşse seçim kanunları ile oynar, halkın sandığa o şekilde gitmesini isterlerdi. Geriye dönüp bakıyoruz ki o iktidarlardan eser yok şimdi.
Büyükşehir Yasası ile mevcut 16 Büyükşehir nüfusları 750.000’i geçen 13 şehir daha ilave ediliyor. Böylece büyük şehir sayısı 29 olacak. Ancak yeni veya eski Büyükşehirlerin çoğunda olduğu gibi Mersin’in metropol kent olma özelliği yoktur. Ülkemizde İstanbul ve Kocaeli olmak üzere iki tane metropol kent vardır. Belki buna Bursa’yı da ekleyebiliriz.
Mersin kozmopolit bir kent olarak bilinir. Ancak Mersin’de yaşayan insanlara nerelisin diye sorsanız, hep kendi illeri ve ilçelerini hatta beldelerini söylerler. Mesela Mersin’de yaşayan bir Anamurluya, bir Silifkeli veya Tarsusluya Mersinliyim dedirtemezsiniz. Anamurluyum der, Silifkeliyim, Tarsusluyum, Gülnarlıyım, Ermenekliyim der. Bu durum Mersinde hala “oba” veya “kasabalılık” kültürünün ayakta olmasının bir sonucudur.
2009 yerel seçimleri sırasında Anamur’da halk arasında çokça tartışılan konulardan biri de adayların Anamur’da yaşayıp yaşamadıkları, hatta doğma büyüme Anamurlu olup olmadıkları idi. Mesela Anamur Belediye Başkanı Mehmet Türe’nin Bozyazı’ya bağlı Dereköy’den olması iki yönlü işlemiş bir kısım insanlar Anamurlu değil diye oy vermemiş, bir kısım insanlar da “bizim obadan” diyerek parti farkı gözetmeksizin oy vermiş, oy vermekle kalmamış kazanması için büyük çaba harcamıştı.
Büyükşehir yasasının mevcut haliyle çıkması sonucu belde belediyeleri tamamen ortadan kalkacak, ilçe belediyeleri de yetkilerinin çoğunu kaybetmiş olacaklar. Elindeki tüm yetkileri alınmış belediye başkanları bu şartlarda ne yapabilecekleri ve hemşerilerine nasıl hizmet götürecekleri koskoca bir soru işaretidir.
İlçe Belediye Başkanları Büyükşehir belediye başkanıyla anlaşabildiği ölçülerde, mahalle aralarına park yapacak, ara sokakları düzenleyecek, mezbahaya bakacak, mezarlık hizmetleri yapacak, kültürel ve sosyal hizmet merkezleri açacaklar.
Düşünebiliyor musunuz? Büyükşehir yasasıyla tüm ilçelerin gelir kaynakları anakent idaresine geçecek. İlçenin, beldenin ve köylerin tüm ihtiyaçları merkezden belirlenip ona göre harcama yapılacak. Mevcut yapısıyla bile, merkeze bağlı ilçelere bile hizmet etmekten uzak Büyükşehir belediyelerinin tüm ilçelere nasıl hizmet götüreceğini tahmin etmek zor değil. Ama gelin görün ki ne ilçe ve belde belediye başkanlarından ne partilerin yerel yöneticilerinden bu konuda ses seda yok. Bizim gibi birkaç köşe yazarı ortaya çıkacak sorunları dile getiriyor hepsi o kadar.
Anamur’un ülkemizde illere en uzak ilçe merkezi olduğu hep söylenir durur. Birçok sakıncalarına rağmen gündemdeki Büyükşehir yasasının çıkması gerekiyorsa, hizmet kalitesinin artması bakımından Anamur gibi Büyükşehir merkezlerinden uzak kentlerin il yapılması bir çıkış yolu olabilir. Yoksa Mersin merkezden Anamur’un Lale, Karaağa, Sugözü gibi mahrumiyet alanlarının ortaçağ karanlığına iteklenmesinden başka bir şey olmayacaktır.
TBMM’de görüşülmekte olan Büyükşehir Yasasının Türkiye Cumhuriyetinin bölünme yasası olacağı muhalefet milletvekilleri tarafından dile getiriliyor. Yazın bir toplantı sırasında iktidar partisinin yerel yöneticilerine aynı endişelerimizi ifade etmiştik. Onlar da bu konunun üzerinde önemle durulmakta olduğunu açıklamışlardı. Bütün iyi niyetli çabalara rağmen bu yasa meclisten geçer ve yürürlüğe girerse tek umudumuz büyük şehirlerimizde hala yaşamakta olan hemşerilik, memleketlilik, ana-baba yurdu gibi inançların birlik ve beraberliğimizi korumasıdır. Ancak bu kavramlar da ortadan kalkarsa işte o zaman kentler bölünür, ülke bölünür. Siz adına küreselleşme, şehirleşme, büyükşehir, küçükşehir, ne derseniz deyin, olup bitenlerden ben çok endişeliyim. Umarız ki ben yanılıyorumdur.