Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Hiç “ayrımcılığa” uğradınız mı?
Size hiç “ayrıcalık” yapıldığını hissettiniz mi?
Peki, siz, kimseye “ayrımcılık” veya “ayrıcalık” yapmış olabilir misiniz?
Bu suallerin hepsinin cevabı, büyük bir ihtimalle “evet”tir.
Hemen hepimiz ayrımcılığa uğramış, bize de ayrıcalık yapıldığı olmuştur.
Biz de, başkalarına hem ayrımcılık, hem de ayrıcalık yapmış olabiliriz.
Evde, okulda, işyerinde, sokakta, partide, düğünde-dernekte... Vs.
Bilinçli-bilinçsiz... Kasıtlı veya tamamen iyi niyetli olduğumuz halde...
En yakınlarımız, ana-babamız bize; biz kendi öz evlatlarımıza yapmışızdır.
x x x
Kurban Bayramı’ndan birkaç gün önceydi...
Üyesi olduğum bir cemiyette bir “ayrımcılığa” ve aynı anda bir “ayrıcalığa” şahit oldum.
Düşüncelerimi, cemiyete başkanlık eden zata, yazılı olarak ayrıntılarıyla bildirdim. Böyle bir uygulamadan vaz geçilmesini önerdim.
Kendisinde hakikaten, “sabır”, “sükunet”, “hakkaniyet”, “etkili dinleme” gibi üstün “liderlik” özellikleri gördüğüm, hatta kendisine “insan-ı kâmil” diyebileceğim “başkan”dan cevap alamadım.
Üç gün önceki beraberliğimizde, cevabını verdi: Cemiyeti “heyet”in yönettiğini fakat kabahat varsa kendisinin olduğunu söyledi. Ben de “O vakit, heyet ayrımcılık yapıyor” dedim. Kabul etmedi... O hakkaniyetli “lider” ve heyet, “ayrımcılık ve ayrıcalık” yaptı.
x x x
Ben uygulamaya “isyan” duygusu içindeyken, 8 Kasım Perşembe akşamı, TV2’de, “İç Güveysi” adlı bir film seyrettim: Filmde, “Amerika’nın Kemal Sunal’ı” diyebileceğimiz bir başrol oyuncusu var. Kayınpederinin şirketinde çalışıyor ve şirkette staj yapan bir öğrenciye de danışmanlık ediyor. Sahnenin birinde öğrenci, “Bu yapılan ‘ayrımcılık” diye şikayetçi oluyor. Amerikalı Kemal Sunal, “Bu dünya ‘ayrımcılıklar’ dünyası” cevabını veriyor.
Benim kafamda da bir “ampul” yanıyor!
Haa, demek ki “ayrımcılık ve ayrıcalık”tan kaçış yok.
“Mutlak adalet” bu dünyaya ait değil!
Yasalarda geçen, hatta Anayasa’ya giren “Ayrımcılık yapılamaz”, “ayrıcalık uygulanamaz” gibi ifadeler kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm.
Yaşadığımız sürece ayrımcılığa da uğrayacağız, bize ayrıcalık yapıldığı da olacak.
Elbette daha çok ayrımcılığa uğrayacak, arasıra da ayrıcalık yapıldığını hissedeceğiz.
İpin ucunu bırakalım, “ayrımcılık ve ayrıcalık”ları kabullenelim, demiyorum.
Bunlarla mücadele edeceğiz, peşini bırakmayacağız.
Amma velâkin toplum hayatını ve ruhları zehirleyen bu iki illetten yüzde yüz kurtulamayacağımızın da idrakinde olacağız.
Ayrımcılığa uğradığımız vakit tepki gösterelim ama fazla da bartmayalım.
İnsanlar, o andaki ruh halleri, durumun gereği, kişileri sevimli veya itici bulmalarından ötürü, kasti olduğunu düşünmeseler, kabul etmeseler bile bu iki illetin tuzağına düşebiliyor.
Yukarıda, söz ettiğim “lider”in, ayrımcılık yapması, gözümde onun değerini düşürmüyor. İnsanî bir “zaaf”ı olarak görüyorum. Fakat hiçbir şey olmamış gibi de yapamıyorum.
O “başkan”a ve o “heyet”e daha mesafeli duruyorum. Yakın olmak içimden gelmiyor.
x x x
ŞEMS-İ TEBRİZİ’NİN 40 KURALI
38. “Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?” diye sormak için hiçbir zaman geç değildir.
Kaç yaşında olursak olalaım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.
Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa yazık. Her an, her nefeste yenilenmeli.
Yepyeni bir hayata doğmak için ölmeden önce ölmeli!
Aktaran Nevzat Dağlı... Devam edecek...
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, forum.bordomavi.com'dan
NOT: Resim gözükmüyorsa, firefox’tan açmayı deneyin.