Ne garip! Ne günlere kaldık ey halkım! Hayat damarlarımızın oksijensiz kaldığı, kollektif suskunluğun yaşandığı, emperyalizmin kahpece yüreklerden vurduğu, adaletin karanlıklarda kaybolduğu, insanlar arasındaki birlik bağının kopup dostluk köprülerinin yıkıldığı, insanların birbirlerine karşı duyarsızlaştığı, hatta birbirlerini yok etmeye kurgulandığı bir fetret devrini yaşıyoruz sanki. Heyhat! Öyle bir hayatı yaşıyoruz ki, kendi kendine tuzak kurmuş sanki. Niye böyle olduk ki? İnsanlar bu dünyada karşılığını alamayacağını bildiği anda bütün iyiliklerden, bütün güzelliklerden elini, eteğini çekiyor. Ne acı. İllaki yaptığımız şeylerden bu dünyada bir fayda umuyoruz. İnsanlık adına, güzellik adına, aşk adına, özgürlük adına, barış adına, haysiyet adına, vatan adına, millet adına, din adına hasbi olarak bir iyilik yapmaya yanaşmıyoruz. Sanki fanilik hükmünü giymemişiz ve bu âlemde baki imişiz gibi buraya çalışıyoruz. Şahit olmaya geldiğimiz âleme sahip olmaya gelmişiz gibi bir yanılgıya düşüyoruz. Faydacılık benliğimizi nasılda kuşatmış. Vicdanı fırlatıp atmış yerine ise cüzdanı ikame etmişiz. Her şeye haddizatında muvakkat olan bu âlemde mülaki olmayı ilke edinipte umduğumuz olmayınca direncimiz kırılmış, büyük umutsuzluğa gark olmuş, bunalımlara düçar kalmışız.
Heyhat! Muvakkatla mukaddeme yapılan ama muhakkak olana uzanan ölümsüz dostluklar kadim devirlerde kalmış, muhakkak olana bağlılık bitmiş muvakkat olanın esiri olmuşuz. Kardeşliğin temeli muhabbetler münteha bulmuş. Metaya yenilmişiz ve ram olmuşuz. Kişiliğimiz maddemiz olmuş. Şerefi, izzeti, erdemi, fazileti yanlış yerlerde aramaya koyulmuşuz. Hâlbuki bu ulvi erdemleri ancak ve ancak yüksek bir ahlakta bulabilirdik oysa. Uhuvveti bırakıp adavet bataklığına saplanmışız. Hakikati ve adaleti terk edip, kuvveti ve menfaati ölçü ittihaz etmişiz. Kusurlu iken kusurları araştırıp durmuşuz. Meşru dairede kalmakta sabır gösterememiş, ahlak kanunlarını sarf-ı nazar ederek gayri meşruya odaklanmışız. Ölümsüz mimarlar olan aziz annelerimizin bu vatan, bu din, bu millet ve nice ulvi emellerle büyütüp, yetiştirdikleri cennet çiçeklerimizi yabanıl rüzgârlar muvacehesinde savunmasız ve yalnız bırakmış, koruyamamış ve göz göre göre tükenip gitmelerine lakayt kalmışız.
Tevfik Fikret’in ışığı getirip Türk Milleti’ni medenileştirmesi!!! ve tenvir etmesi!!! için Avrupa’ya gönderdiği Haluk’unu tahattur ediniz. Haluk Avrupa’ya gidince ruhsuzluğun buhranıyla yaşayamamış ve kendine bir din aramaya koyulmuş nihayet Hıristiyanlığı intihap ederek papaz olmuştu. Ve bir zaman gelip röportaj için kendisine giden Türkleri, -benim onlarla işim yok, böyle bir şeye lüzum görmüyorum diyerek reddetmişti. Vatanımız ve aziz milletimiz ışıklandırılmayı ve ateşi yakmayı bekleyen dinamik ve ışıl ışıl genç dimağlarla lebalepken niçin ışığı karanlıklardan ve fosilleşmiş çukur kişiliklerden bekleriz ki? Hâlbuki at sahibine göre kişnemeli ve tımarı da sahibinin elinde olmalı değil midir? Bizim olanları niçin bize karşı adavetle doldurup başkalarından medet umarız ki? Felek zaten merhametsiz, dostlar da vefasız ve vicdansız çıkınca inanın çekilmiyor bu hayat. Yarasalar misali gözü ışıktan incinen aydın müsveddeleriyle yaşaması kaderi olan milletime ve ülkeme yüce Allah kolaylık versin. Asla idrak edemiyorum bu halleri. Ne olur sanki ‘’SÖZ’’ün gücünü idrak etsek ve sözü eksen alan bir hayat inşa etsek, o istikamette yaşam sürsek, bize sunulan ömür sermayesini malayani ile iştigal ederek heba etmeyip maksadın tahakkuku uğruna hasredebilsek.
Kardeşlerim yeter artık! Kendimize gelelim, kendimizi ve haddimizi bilelim. İnsancıl, erdemli ve yüksek ahlakı eksen alan bir hayatı intihap edelim. Ve bu yolda söz pusulasının gösterdiği istikamette ilerleyelim ve yeşil din ülkesinin zümrüt bağlarına vasıl olalım. Saadet saraylarında, zümrüt bağların asude ve mutena köşelerinde hayatımızı idame ettirelim. Hep birlikte kardeşlik bahçesinde, gönüllerimize dinginlik veren tatlı ve hoş muhabbetlerle yaşamaktan, hasbi iyilikler ifa etmekten imtina etmeyelim. Bilakis bu ulvi faziletlerden lezzetler almaya bakalım. Çendan, güzel ülkemiz, aziz milletimiz, necip ümmetimiz, yüce dinimiz ve ulvi değerlerimiz ve dahi insanlık, aşk ve onur adına yapalım bunu ne olur. Şimdi sizlere derinlik ihtiva eden, yön tayin edici olan sözlerden iktibaslar sunacağım âcizane sevgili dostlarım, sevgili ülkemin şerefli evlatları. Ama sözleri eksen alarak yaşamalı ve dert dalgalarının insanlık denizinin kıyılarını acımasızca dövdüğü bir devirde hemdert olacak kadar güzelleşmeli, asilleşmeli, güzelleştirmeli ve asilleştirmeliyiz. Münhasıran öğrenmekle iktifa etmeyip, idrak etmeli, anlamalı ve eylemselleştirmeliyiz. Lütfen insan güzelleri. Evet, teorisiz pratik olmaz ama pratiksiz teoride iflasa mahkûmdur. Zira hayatın özü eylemdir. ‘’Amelsiz söz gevşek dayanaktır’’ diyor ve on ikiden isabet ediyor üstat Sadi Şirazi. Tanıksız dava utançla biter unutmayalım. Zira mahşer günü, bizler sanık olurken hayatımız tanık olacaktır.
Sevgili dostlarım! Sizlere ulaştıracağım sözler, Hak ve Hakikatin yaşayıcısı, taşıyıcısı ve kavgacısı olan, en başta kâinat güneşi ve göz bebeğimiz olan yüce peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) den olacağı gibi, mesuliyet ve şahsiyet davamızın yüksek şahsiyetlerinden ve batılın yaşayıcısı, taşıyıcısı ve kavgacısı olan karanlık beyinlerden de olabilir. Sizler burada Allah’ın kılıcı ve aslanı olarak bilinen soylu halifemiz, kâinat güneşinin damadı olan Hz. Ali (ranhm) efendimizin şu derin, keskin ve yüksek sözlerine itibar ederseniz yanlış mülahazalardan arınır ve istikametinizi şaşırmazsınız. ‘’SİZ HİKMETİ ALINIZ, GELDİĞİ YERE BAKMAYINIZ.’’ Zira kâinatın aziz ve izzetli efendisi demiyor mu: ‘’HİKMET MÜMİNİN YİTİK MALIDIR, NEREDE BULURSA ALIR’’ diye.
‘’fasıklardan gelen habere itibar etmeyiniz’’ Kur’an-ı Kerim
‘’üstün akıllılardan başkası da derin düşünemez.’’ Kur’an-ı Kerim
‘’bu kitap akledenler için bir hidayet kaynağıdır.’’ Kur’an-ı Kerim
‘’her nefis ölümü tadacaktır.’’ Kur’an-ı Kerim
‘’O’ndan geldik yine O’na döneceğiz.’’ Kur’an-ı Kerim
‘’haber müşahede gibi değildir.’’ Hadis
‘’güneş gibi açık olmayan hiçbir şey üzerinde nihai kararını verip doğruluğuna şahadet etme.’’Hadis
‘’Kimsenin görmesini istemediğin bir işi yalnızken de yapma.’’ Hadis
‘’bir an bilgiyle meşgul olmak, bir an kitaba, yazıya bakmak altmış yıllık nafile ibadetten hayırlıdır.’’ Hadis
‘’haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.’’ Hadis
‘’dünyada kalıcı değil, bir yolcu gibi yaşamalı, öleceğini asla utmamalı.’’ Hadis
‘’lezzetleri acılaştıran, zevkleri yok eden ölümü çokça anınız.’’ Hadis
‘’kıyamet gününde bilginlerin kanı şehitlerin mürekkebiyle tartılacaktır.’’ Hadis
‘’komşusu açken tok yatan bizden değildir.’’ Hadis
‘’kardeşinin derdiyle dertlenmeden, kardeşinin derinde çare aramadan deliksiz uykuya dalanlar bizim mescidimize yaklaşmasınlar.’’ Hadis
‘’işçilerinizin hakkını alınlarının teri kurumadan veriniz.’’ Hadis
‘’mümin gıpta eder, münafık kıskanır’’ Hadis
‘’aşk ölüm kadar güçlü, kıskançlık mezar kadar acımasızdır.’’ Hz. Süleyman
‘’dünya bir köprüdür, üzerinden geç tamiriyle uğraşma’’ Hz. İsa
‘’bir şeye ısrarla bak sana sırrını açacaktır.’’ Tevrat
‘’kapıyı çal açılacaktır.’’ İncil
‘’kendinde olmayan bir mahareti başkalarında görünce hazmedememe kompleksten doğan bir durumdur. Kompleks, sığlık, zayıflık ve basitlik alametidir.’’ Ali Şeraiti
‘’insanların en alçağı; başkasının kazandığı ilgi ve sevgiyi çekemeyenlerdir.’’ Kelile ve Dinme
‘’büyüklüğün gereği alçakgönüllülüktür.’’ Kelile ve Dinme
‘’yüksekliği aradım alçakgönüllülükte buldum’’ Hz. Ali
‘’kendinden emin olmayanlar, başkalarının varlığını tehlikeli bulurlar.’’ İhsan Fazlıoğlu
‘’küçük insanların gururu büyük olur’’ Anonim
‘’acıyı paylaşmak her kişinin, sevinci ve başarıyı paylaşmak er kişinin işidir.’’ Özgür Deniz
‘’insan ne için yaşıyorsa, onun büyüklüğü ve önemi kadar yükselir.’’ Mevlana
‘’toplumun insanları yalnızlık ve yanlışlık arasında tercihe zorladığı bir çağda asil bir direniz onurlu bir tercihtir.’’ Kenan Kalecikli
‘’fikir sahibi olmaya mal sahibi olmaktan fazla ihtiyaç duyduğumuz gün gerçek zenginliğin sırlarını bulacağız.’’ Peyami Safa
‘’senden iyilere yerini vermesini bil.’’ Terence
‘’kendini bil oğlum’’ Sokrates
‘’hayatta hiçbir başarı gösteremeyenler, başkalarının başarılarını küçültmekle teselli olurlar.’’ Cemil Sena Ongun
‘’büyük olmak büyük bir şeydir, ama insan olmak ondan da büyüktür.’’ Bir Âlim
‘’iyilik yayılır, kötülük boğulur’’ Özgür Deniz
‘’okul, çocuğa, insanlığa saygıyı, ülkeye ve millete sevgiyi, şerefi ve bağımsızlığı öğretir.’’Atatürk
‘’bu siyah toprakların altında defineler, üzerinde ise asil ve kahraman bir millet yaşıyor.’’ Atatürk
‘’biz öğrenmiş olmak için öğrenmiyoruz, hayata tatbik için öğreniyoruz.’’ Karl Marks
‘’hayatının bir anlam kazanmasını istiyorsan, kendini hayatına bir anlam ve amaç katacak şeyler yapmaya adayacaksın.’’ Morrie
‘’Osmanlı insanlığın son adasıdır.’’ Ahmet Cevdet Paşa
‘’günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyorlar ama hiçbir şeyin değerini bilmiyorlar.’’ Oscar Wilde
‘’sadelik, iyilik ve doğruluk olmayan yerde büyüklük yoktur.’’ Tolstoy
‘’ahlak kurallarını çiğnemeyin zira öcünü çabuk alır.’’ Tolstoy