Bu dünyada herkese yer var.
Yaşlılara, gençlerden daha sağlam oldukları mânâsında “eski toprak” diyoruz.
Çünkü eskiden “toprak” temiz ve sağlamdı.
Artık, bedenin işlevlerini tam olarak yerine getiremediği,
Sık sık güçten düştüğü,
Beklenmedik rahatsızlıkların ortaya çıktığı,
Kanser gibi “amasız” dertlerin gençlerde daha fazla görüldüğü,
Çok genç, hatta çocuk denecek yaşlarda “depresyon”la tanışıldığı bir çağda yaşıyoruz.
Hastaneler dolup taşıyor... Neredeyse bir ayağımız hastanede...
“Canlı” diye bildiğimiz bedenin “çürük” olduğu kesin!
Gel gelelim, yaşarken “çürük” olan o beden, “ceset” haline gelince çürümüyor!
Çok garip bir durum!
Cesedin, normal şartlarda 7 sene içinde çürüyüp, sadece iskeletin kalması lâzım.
Eskiler, bunun böyle olduğunu gözlemlemişler ve demişler ki, “7 sene önce ölenin kabri üzerine yeni cenaze gömülebilir”...
Nitekim, öyle olduğu için, fasılalarla ölen pek çok akraba küçücük bir mezarda koyun koyuna yatabilir. Ben böyle mezarlar biliyorum.
Lâkin artık, yakınlarımızla öyle koyun koyuna yatma imkânından mahrum kalacak gibiyiz.
Çünkü “cesetler çürümüyor”!
Dün, bir arkadaşımın annesinin cenazesine katıldım.
Merhumeyi kabre verdik... Üzerine toprak atılıyor... Atılan toprağın içinde kocaman kocaman siyah poşetler var. Hani, şu doğada bitürlü yok olmayan plastik torbalar.
Düşünün, şehir dışında bir arazidesiniz... Ama oralarda bile tabiatın en korkunç kirleticilerinden kaçınamıyor, kurtulamıyorsunuz.
Cesetler niye çürümüyor?
Sebebini, 01 Aralık 2012 tarihli Milliyet’teki makalesinde Prof. Dr. Barbaros Çetin, şöyle anlatıyor: “Her şeyi öyle bir kirlettik ki artık mezarlardaki cesetlerimiz bile çürümüyor! Canlıları, öldüklerinde moleküllerine kadar parçalayıp biyosisteme geri dönmelerini sağlayacak toprakları, kimyasal atıklarla hızla kirlettik. Biyolojik geri dönüşüm işini yapacak olan böcek, mantar, bakteri v.s’nin işlevselliğini yitirmesine sebep olduk.”
x x x
BAŞKA BİR SEBEP DAHA OLABİLİR Mİ?
Öldüğümüzde, beden toprağa karışmalı ve bizim ömür boyu ondan “gıda” aldığımız gibi, toprak da bizden “gıda”sını almalı!
Ama artık alamıyor... Bunun bir sebebi de,
Yediğimiz, ne idüğü belirsiz gıdalar,
Katkı maddeleri,
Hormon ve GDO’ların bedenimizi “plastikleştirmesi” olabilir mi?
Bu plastikleşme, bir çok hastalığa ve içten çürümemize yol açıyor olabilir mi?
En vahimi, bu plastikleşme bizi hissiz, vicdansız, insafsız hatta merhametsiz ve hamiyyetsiz bir robot haline getiriyor olabilir mi?
Eh, öyleyse, “plastik bir robot”un da tabiatta çürümesi kolay mı?
x x x
KIYAMET
İnsanlar topraklarına iyi bakarlarsa, toprak onları iyi yaşatacaktır. Ama Mezopotamya, Yunanistan, Roma ve sonrasında gördüğümüz gibi, toprağın ihmal edilmesi uygarlıkların sonunu getirecektir.
David R. Montgomery