Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Suriye’de savaşan tarafların, ellerindeki esirleri, karşılıklı serbest bırakmaları, dünyaya “Büyük Takas” diye duyuruldu...
“Takas” her yönüyle ilginç...
Ayrıca, içinde gayet komik bilgiler ve soru işaretleri barındırıyor!
“Takas”, “İsyancılar”ın elindeki 48 İranlı’ya karşılık, Suriye’nin elindeki 2 bin 130 kişinin değiştirilmesi şeklinde gerçekleşti.
Aradaki anormal sayı farkını sonra konuşalım...
Önce, şu “48 İranlı” Suriye’de ne yapıyormuş onu bir öğrenelim:
İsyancılar, bu 48 İranlı için, “Esad rejimine yardıma gelen Devrim Muhafızları” derken, İran yönetimi, “Onlar Hacı” şeklinde bir açıklama yapmış. (Milliyet, 10/01)
Hımmm, demek İranlılar, Hac farizasından sonra, hemen ülkelerine döneceğine, “Dubakalım, Suriye’de neler oluyor? Bigörelim, sonra İran’a döneriz!” deyip, komşuya şöyle bir uğradılar! “Muhalifler” de onları “Devrim Muhafızı” zannedip esir aldı!
Öte yandan, Suriye’nin serbest bıraktığı kalabalık esir grubu içinde 4 de Türk var.
Peki, bu Türkler kim:
İran, “Halep yakınındaki bir havaalanına sızmaya çalışan pilotlar” diyor. Tabii bu da hiç inandırıcı değil... Öyle olsaydı, Suriye, onları TV’ye çıkarır, “pilot” olduklarını ilân ederdi.
Bununla beraber, milletlerarası ilişkilerde her türlü perde arkası girişim ve pazarlık yapılabildiğinden, kafalardaki soru işaretleri silinmiyor!
x x x
BU NASIL PAZARLIK, 1’E KARŞI 44?
“Büyük Takas”taki en dikkat çekici taraf, sayılar arasındaki anormal farklılık...
İsyancılar, sadece 48 kişiyi serbest bırakırken, Esat, tam 2.130 kişiyi bırakıyor.
2.130’u, 48’e bölerseniz, 44 küsur bulursunuz.
1 İranlı’ya karşılık, 44 kişi serbest bırakılmış.
Yani, bir İranlı, 44 İsyancı’ya mı bedel?
Bu orantısızlık, aklıma İsrail’le Filistin arasındaki bir takası getirdi.
Hatırlayacaksınız, bir yıl kadar evveldi, İsrail, Hamas’ın elindeki Gilad Şalit adlı askeri için tam “bin Filistinli” esirin serbet bırakılmasını kabul etmiş ve bırakmıştı.
Böyle bir “takas” iki gerçeği ortaya koyuyor:
1. Az sayıda esir alan tarafın her bir esiri, hasım taraftaki esirlere göre çok daha kıymetlidir.
2. Çok sayıda esiri serbest bırakan taraf “mutlak üstün”dür. O üstünlüğün “özgüveni”yle, elindeki orantısız sayıdaki fazla esiri serbest bırakmaktadır.
Zaten, elindeki esir sayısının fazlalılığı da, hasım taraftan çok kolay “esir” alabildiğini kanıtlamaktadır. Muhtemelen buna güvenerek, elindeki fazla sayıda esiri bir çırpıda serbest bırakabilmektedir.
İsrail’in, Filistin’e karşı mutlak üstünlüğüne hiç kuşku yok.
Fakat Suriye’de vaziyet öyle mi?
İki senedir, “akşama-sabaha gitti gidecek” denilen, hatta benim de daha iki gün önceki yazımda “üflesen yıkılacakmış gibi gözüken” diye vasfettiğim Esat, pek o kadar da zor durumda değil mi acaba?
Yazılıp-çizilenden çok daha dik durumda mı?
Bu 48’e karşı, 2 bin 130 esiri serbest bırakma “özgüveni” nereden kaynaklanıyor?
x x x
ANMA
Ocak 1953’te kaybettiğimiz Neyzen Tevfik’i, ölümünün 60’ncı yıldönümünde, aşağıdaki iki kıt’asıyla anıyorum. Ruhu şad olsun!
MEŞİME-İ ÜMİT*
Sevir’deki
muâhede, siyaset,
Çoktan çöktü, bunu bilmek mâharet.
Kerâmete kıç attıran ferâset
Postası her sefer gelip geçiyor.
Neyzen! İnsanların her bir katında
Gönül gözü az, gencinde, kartında,
Üniforma sandığımız sırtında
Pıhtıdan bir semer, gelip geçiyor.
Tıp Fakültesi Hastahanesi, 1920
(*) : Yeni doğan veya son ümit...
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, suriyegercekleri.com'dan
NOT: Resim gözükmüyorsa, firefox’tan açmayı deneyin