ÖLMEYEN MESLEK YALAKALIK, Hilmi ÇAKIR

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 22.02.2013

Hilmi ÇAKIR
Yalakalığın tarihçesi ile ilgili yeterli kaynağa ulaştığımda konuyu daha derinlemesine irdeliyeceğim. İnanıyorum ki; tarihi süreç içerisinde bu konu araştırılsa Adem ile Havva’ya kadar inebilir. Her çağda, her dönemde ve her coğrafyada mutlaka yalakalık- dalkavukluk yapılmış ve yalakalar türemiştir. Yalakalık: kendi beceri ve kabiliyetleri sınırlı, az veya hiç olmayanların haketmedikleri bir yerlere gelmek, birşeyler elde etmek ve / veya ulaştıkları yerde tutunabilmek için göstermiş oldukları abartılı davranış serisi olarak tanımlanabilir. Yalakalık her meslek grubuna göre davranış değişiklikleri sergiler. Nasıl her canlı kendi yaşam ortamını bulunca çoğalırsa, yalakalık ve yalakalar da bu iş prim yaptığı sürece artacaktır.
Yalakalığı, belki hayatın belirli safhalarında, farkında olmadan veya bilinçli olarak, belirli kişi ve gruplara karşı, yaptığımız olmuştur. Bundan sonra da olabilir. Burada bu tipleri irdelemek istemiyorum. Bunu bir meslek ve yaşam biçimi haline getirmişlerden söz etmek istiyorum. Bu konu, tıp tarafından araştırılsa, yalakalığın belki de bazı insanların genlerinde nesilden nesile taşınıyor olduğu ortaya çıkabilir. Tabii, bu konuda geniş ve derin araştırmalar yapmak gerekir. Yalakalığın, birde sanatsal yönü var. Nasıl herkes keman çalamaz, şarkı söyleyemez ise herkes de yalakalık yapamaz. İstese de yapamaz. Ağzına gözüne bulaştırır. Bugüne kadar, bu işi yapmadıysanız, bundan sonra da denemeyin, hiç tavsiye etmem.
Yalakalık kimlere yapılır? Herhalde sokaktaki dilenciye, seyyar satıcıya yapılmaz. Güce yapılır, güce! Bu güç nedir? Para gücü, makam gücü, mevki gücü, güzellik gücü vs. Eğer bunlardan birine sahip değilseniz, size kim yalakalık yapar? Onun için rahat olun. Eğer, bu güçlerden birine sahipseniz, koruyun kendinizi koruyabilirseniz. Belki de bir müddet sonra bu ortama alışıp, çevreniz tamamen yalakalarla dolacak; hemde siz hiç farkında olmadan. İşte o an kıyametin koptuğu andır. Siz artık temsil ettiğiniz gücün sahibi olamayacaksınız. Size, her şey tozpembe gösterilecek ve durum SARIKAMIŞ harekâtından hiç de farklı olmayacaktır.
Basın yayın organlarımızdaki birçok yazı ve görsel faaliyetlerin, yalakalık ve dalkavukluk üzerine oturtulmuş olduğunu görmekteyiz. Tabii, perde arkasını bilmediğimiz için, bunların arkasında, ne tür menfaat bağlantıları var bilemiyoruz. Sade vatandaşlar olarak sorgulama yeteneğimizi bu konular üzerine yoğunlaştırmadığımızdan, amaçlarına her zaman ulaşabiliyorlar. Bunun sonucunda, O yalakalar, görevini kusursuz olarak yapma rahatlığını buluyor ve faaliyetlerini sürdürüyorlar. Türk Basınında, nice köşe yazarları vardır ki her dönemde kendilerine köşe bulurlar ve sahibinin sesi görevini halka rağmen, kesiksiz yıllarca sürdürürler...
Efendim, TÜRKİYE’de bilim adamı yetişmiyor, yetiştirilmiyor diye yıllardır yakınırız hayıflanırız. Bir kısım üniversitelerimizde, kim hocalara daha iyi yalakalık yaparsa, o üniversitede O kişinin bazı kriterleri yakaladığında asistan veya okutman olarak kalma şansı o kadar artar. Dolayısıyla yükselme şansını da elde etmiş olur. Sonra, birkaç senede, hocanın özel işlerini takip edip, internetten de birkaç yüz sayfa çeviri yapıp tez olarak hocanın önüne koydunmu, çantaları da iyi taşıdıysan, al sana ETİKET. Yüksek Lisans, Doktora, Doçent derken birde bakmışsın Profesör olmuşsun. Zaten, bazı bölümler babadan oğla/damada geçecek şekilde ayar yapılır.. Saltanat, iltifat ve yalakalık bilimin içine girdiyse, liyakatin yerini sadakat aldıysa, bu ülkede bilim adamının yetişmesi mümkün mü? Zaman gelecek, patates bile yetişmeyecek. Burada, gerek üniversite camiasında, gerekse dışarıda gerçek bilimle uğraşan ve taşıdığı ünvanı dolduran, değerli bilim adamlarını bu konunun dışında tutmak hepimizin dikkat etmesi gereken en önemli görevidir.
Kalbiyle, sözüyle, davranışıyla yaşam biçimiyle gerçekten inançlarına göre yaşayan insanları burada tenzih ederek bir konuya daha değinmeden geçemiyeceğim. Toplumda yalakalık öyle boyutlara ulaşmış ki; menfaat ve çıkar uğruna, Allah’a ibadet görünümünde, insanlar, birbirine karşı, kim daha fazla müslüman yarışına girmiştir. Hatta hayret uyandıracak seviyede, kalplerinde hiçbir değişim olmadan, dış görünümlerinde, ani değişiklikler yaparak, sadece günlük çıkarlarını tatmin etmek ve çevresinde saygınlık görmek için; Tanrıya karşı bile yalakalık yapar hale gelmişlerdir. Çok iyi tanıdığınız bir insanı, bir müddet sonra, tanıyamaz hale geliyorsunuz. Böyle bir değişim, acaba, dünyada başka hangi ülkede var, çok merak ediyorum. Bu ülkede, öyle insanlar görüyor ve tanıyorsunuz ki; şu mısralar birden aklınızdan geçiveriyor ‘’El etek öperek yerde sürünen, gözü göklerde sürüngenler gördüm.’’ Bu tipler, toplumumuzda her geçen gün sayıca hızla artmaktadır. Tıpkı bulaşıcı bir hastalık gibi...
Sporda bile, yalakalığı görebilirsiniz. Haketmedikleri halde birilerinin kayırmasıyla bir yerlere gelen, spor adına katliam yapan nice insanlar vardır. Mevki, makam ve para gücüne sahip biriyle, karşılıklı müsabaka yapanların bir kısmı, sahibine topu en kolay nasıl sahip olacaksa; o şekilde kullanır ve sonunda da ‘’Ne güzel oynuyorsunuz, Ne güzel karşılıyorsunuz’’ diye hitap ederek yalakalığını tamamlar. Kısacası bu işin sınırı ve yeri yoktur. Nerede ve ne şekilde yapabilirseniz...
Hatalı da olsa bir genelleme yapacak olursak; yalakalığın güneşin doğuşuna doğru gidildikçe arttığını değerlendiriyorum. Doğuya doğru gidildikçe, beceri ve kabiliyetlerin yerini; O MEŞHUR SÖZCÜK almaya başlıyor. Türk Cumhuriyetlerinin birinde bulunduğum sürede bunu daha iyi gözleme fırsatı buldum. Hatırı sayılır bir kişiden söz edilecekse, en az iki-üç satır O kişiye verilen ünvanlardan söz edilir. Ondan sonra konuya girilir ki burada da korkunç bir abartı vardır. Hatta bunu mezarlıklarında bile görebilirsiniz. Bizde de birileri biryerlere gittiğinde onlarca kurban kesilir yaa! hafızalarınızı şöyle bir tazeleyin bakalım...
Belki, çok kuvvetli bir dayanağı olmasada; Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasında, dalkavukların büyük payı olduğuna inanıyorum. Kişilerin yalakalığının yanında, ayrıca kurumlar arasında da, yalakalıklar yapılabilir. Hatta, bu devletler arası menfaat oluştuğu zaman uluslararası yalakalığa kadar uzanır. Bir ülkenin, diğer devlete ihtiyacı olduğu zaman, O ülke yöneticileri tarafından, diğer ülkeye, büyük laflar edilmeye başlanır. ‘’Stratejik Ortak vs.’’ Senin devlet büyüklerinden, övgü ile söz edilir; hatta, milli ve dini bayramlarımız, çok abartılı bir şekilde kutlanır. O, malum ülkedeki üniversiteler, senin devlet büyüklerini çağırarak, fahri doktora ünvanı verirler. O ülkenin, en büyük nişan ve madalyaları, bir vesile yaratılarak ilgili kişilere verilir. Aynı zamanda, güdümlü basın yayın organları yoluyla, bunlar günlerce, gündemde tutularak, psikolojik saharekât uygulanır. Malum ülke de elde etmek istediklerini kolayca elde etmiş olur. Günümüzde böyle olduğu aşikar ama tarihi iyice inceleyin Osmanlı’nın yıkılışındaki yalakalığın boyutlarını etraflıca göreceksiniz.
Her meslek dalında, yalakalığın boyutu ve çapı değişiktir. Bazı meslekler, yalakalığa çok yatkındırlar. Mesleklerin, kendi içinde, bu konuda geliştirilmiş davranış biçimi, yazışma kuralları, jest ve mimikleri mevcuttur. O mesleğin, dışında olanların, bunları anlaması çok güçtür. Ancak ve ancak, o mesleğin içinde uzun yıllar yaşadığınızda, bunları ayırt edebilirsiniz. Burada, bu meslekleri sıralamak istemiyorum. Biraz düşününce, sizler bulabilirsiniz.
Bu işi, yerinde ve zamanında kullananlar, mutlaka toplumda bir yerlere gelmişlerdir. Çevremizde, bunun sayısız örnekleri vardır. Bu yalaka tipler, aynı zamanda ağdalı kelime ve cümleleri çok iyi kullanırlar. ‘’Zati aliniz’’ diye başlayıp, cümleyi öyle bitirirler ki, siyahı beyaz, beyazı siyah gösterebilecek kadar becerileri vardır. Bu becerileri sayesinde, ulaştıkları yerde kalabilmek için; çevresine ve üstlerine, aynı davranış biçimini arttırarak devam ederlerken; bu esnada sürekli menfaat çemberi kurulmuş olur. Elde ettikleri mevkiden, yedi sülalerine kadar, çıkar sağlayacak şekilde, faydalanma yöntemlerini geliştirirler. Tabii, kendisi bunu yaparken, onu oraya getirenleri unutmak olur mu? Onlarda aslan payını alırlar. Böyle bir çark döner gider. Bu kısır döngüyü kolay kolay kimse kıramaz. Bu konuyu daha fazla açmak istemiyorum. Yalakalık çemberi bazen o kadar genişler ki ülke sınırlarını dahi aşabilir. Yalakalığa neden karşı çıkıyoruz? Çünki; bu kelimenin özünde haksızlık olduğu, gelişimi ve değişimi geciktirdiği, bilimsel çalışmalarda toplumu geri bıraktığı gerçeklerin ortaya çıkmasını engellediği, yönetim kademesinin gözünün önüne perde çektiği, haketmeyen kişilerin layık olmadıkları yere gelebildikleri, namusuyla-şerefiyle, onuruyla, hilesiz-hurdasız çalışanları küstürdüğü için, buna karşıyız. Sizler, bunu daha fazla açabilirsiniz.
Tarihimizde, yalakalığa ve dalkavukluğa, kellesi pahasına da olsa karşı çıkmış şahirlerimiz ve yazarlarımız mevcuttur. Bunlardan İzmirli Şair Eşref’i, Ziya Paşa’yı, Neyzen Tevfik’i ve Nedim’i tanımıyanımız yoktur. Yakın tarihimizde bu şairlerimize ve yazarlarımıza hasret kaldık. Toplumu uyandıracak, dalkavuk ve yalakaları su yüzüne çıkaracak, toplumda tepkiyi yükseltecek kalemlere o kadar ihtiyacımız var ki...
Nasıl ki; bataklıklar kurutulmadıkça sivrisinekler bitmez. İnsanlar arasındaki, menfaat ilişkileri ve daha çok kazanmak, daha iyi yaşamak, haketmeden, emek sarfetmeden veya daha az emekle, gayretle bir yerlere ulaşma sevdası, insanoğlunda bitmediği sürece, bu meslekte ölmeyecektir. Ne tesadüftir ki; rakamlar bile yalakalıktan yanadır. Alfabenin, 29 harfine, 1’den başlayarak 29’a kadar puan verdiğinizde, harflerin puan değerlerini topladığınızda ‘’YALAKALIK’’ puanı 100, ‘’ÇALIŞMAK’’ puanı ise 85 de kalmaktadır. Çalışmadan, üretmeden, yorulmadan yalakalıkla geçinenlerin puanı kafadan 100 olmaktadır. Ne dersiniz? Bizde bir yerlerden başlasak mı acaba? Galiba biraz geç kaldık...
Tarih: 22.02.2013 Okunma: 830

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?