AZİZ NESİN ‘MİLLİYETÇİ’ MİYDİ?

İsmail Hakkı CENGİZ - 25.02.2013

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.



      Evet!

Hem de “dışTürkler”le, onların sorunlarıyla da ilgilenen sıkı bir “milliyetçi”ydi!

Şimdi, Nesin’in dış Türklerle ilgili yazdıklarını okuyalım. Sonra ben görüşlerimi söyleyeceğim.

İşte, virgülüne dokunmadan, Aziz Nesin’in, “IRAK VE MISIR” adlı eserinde, 1983’te yazdıkları:

“RAHMET KEFEN ÇALANA

Bağdat’tan arabayla Kerkük’e gidiyorduk. Yolumuz Tuzhurmatu’dan geçiyordu. Tuzhurmatu eskiden bir Türkmen ilçesiydi. Ama bugün Tuzhurmatu’da Arapların mı, Türkmenlerin mi çoğunlukta olduğu belli değil, Irak’a geldiğimden beri Türkmenlerin yoğun olduğu biyere ilk gelmiştim. Bu yüzden arabadan inip ilçeyi gezerek dolaşmak istedim. Kendi kendime, Pazar yerinin çok dar sokaklarından geçerek halkın konuşmalarına kulak veriyordum. Dükkânları olan satıcılar, birbirleriyle konuşuyorlardı. Karşılıklı iki dükkân sahibinin, uzakta olduklarından ne dediklerini anlayamıyordum ama, bişeylerden yakındıkları seslerinden, konuşma biçimlerinden belliydi. Tam önlerinden geçiyordum, birinin ötekine seslendiği sözü duydum:

‘Rahmet kefen çalana!’

İşte üç sözcük ama romanda bile zor anlatılabilecek bir toplum gerçeğini ortaya koyuyor: Rahmet kefen çalana! Bu üç sözcük şunu diyor: ‘Bundan önceki yöneticiler... Kim o yöneticiler? Muhtar deyiniz, karakol komutanı deyiniz, bölge yargıcı deyiniz, ilçenin kaymakamı deyiniz, belediye başkanı deyiniz, vali yada bakan deyiniz, yada bunların hepsini birden anlatmak isteyiniz. ‘Bundan önceki yöneticiler, öyle hırsızdılar, öyle hırsızdılar ki, hatta mezarları açıp ölülerin kefenlerini bile soyup çalıyorlardı. Ama şimdiki yöneticiler, o kefen çalanları bile bize arattı. Kefen çalanları bile arar, o kefen hırsızlarını bile rahmetle anar olduk. Biz o kefen çalanların kıymetini bilememişiz, hay canlarına rahmet olsun.’

Hırsızlığı bırakınız da baskıyı alınız: ‘Evet, eskiden çok baskı altındaydık, ama, şimdikiler tüy dikti... Rahmet eskilere...’

KERKÜK YOLUNA ÇIKINCA İÇİMİ BİR SEVİNÇ KAPLADI

Ne diyorsunuz? Bu üç sözcükten daha öz bir söz duymuş  muydunuz? Üç sözcüklü bir deyim ki, anlatılmak istenip de anlatılamayan herşeyi, anlayabilecek olanlara anlatıyor. Bir toplum romanını üç sözcükle veriyor. Dükkânının önündeki Türkmenin ağzından bu üç sözcüğü duyunca çarpılmış gibi oldum, donup kaldım bisüre... Arabaya binip, Kerkük yoluna çıkınca içimi bir sevinç kapladı; güzel Türkçemin, anadilimin anlamlılığının, güzelliğinin, yetkinliğinin estirdiği sevinç... Başka hangi dilde olabilir bu denli az sözle bu denli çok şeyi anlatma gücü? Sevincim salt anadilimin gücünden değildi. Irak’ta Türkmenler bunca yüzyıllardanberi toplu varlıklarını koruyabilmişlerse, bunu güzel dilimizin gücüyle başarabilmişlerdir. Bunca yüzyıllardanberi eriyip gitmemeleri, benliklerini koruyabilmeleri, ne Irak’taki iktidarların hoşgörülerinden, ne de Türkiye iktidarlarının Irak Türkmenlerine kültürel alanda olsun birazcık yardım etmiş olmalarındandır. Dilleri, onları yüzyıllardanberi ve bugün de, en güçlü bağ, en dirençli harç olarak birbirlerine bağlayıp toplu yaşatabilmiş.         Ama bugün? Ya bugün? Üç sözcükle, en anlamlı özsözleri yaratabilen Irak Türkmenlerinin     dili bugün yok ediliyor. Dillerinden başka da kendilerinin olan pek bişeylerini bırakmamaışlar Türkmenlerin... Ben size bir dilin öldürülüşü cinayetini haber veriyorum. Evet, cinayet var! bu gidiş böyle giderse, daha on onbeş yıl sonra Türkmenlerin anadili de Arapça olacak, o zaman da ortada Türkmen kalmayacak. (Sayfa 15-17)

     ...

     Türlü nedenlerle, Türklerin azınlık olarak kaldıkları ülkelerdeki zor durumlarını, dillerinin unutturulmaya çalışıldığını, uğradıkları kültürel baskıyı, çoğunluk içinde eritilip yok edilişlerini açıklayamıyoruz. Türkmenlere, anadillerini unutturarak, onları Araplaştırmak politikası yalnız Irak’ta sürmüyor. İran’da 12 milyon Azerbaycanlının anadillerini öğrenmeleri yasak edilmiştir. Batı Trakya Türklerine yapılan kültürel baskı daha az değildir. 1966’ya dek Bulgaristan’da sosyalist yönetimin başarılarından olarak kurulmuş olan Türk okulları, Türkçe yayın yapan yayınevi ve Türkçe dergi ve gazeteler sonradan kapatılmış, tek Türkçe gazete de yarısı Bulgarca olarak yayımlanır olmuştur.

Irak’taki sayıları tartışmalı olan, dolaylı zorlamlarla Araplaştırılarak günden güne eritilen Türklerin özellikle en önemli ulusal bağlaç olan anadillerinin yok edilmesine karşı koymak için, ille de Türk olmak, Türkçü olmak, ırkçı olmak gerekmez, insan haklarına saygılı olmak, insan olmak yeter.” (S. 33-34)

Usta böyle söylüyor.

Valla, bir “milliyetçi” olarak biz de bunlardan farklı bişey söylemiyoruz. Hatta naçizane bendeniz, Irak’ı gezip görseydim, oraları, Türkmenleri belki, belki değil muhakkak Aziz Nesin kadar kısa, öz ve çarpıcı olarak anlatamazdım.

Kitabın neredeyse tamamında, Aziz Nesin, Türkmenlerin dertlerinden, onlara nasıl yardımcı olabilecğimizden, kültürel bağları nasıl koruyabileceğimizden,Türk dilinin eşsizliğinden bahsediyor. Yine kitapta, Üstadın, millî menfaatlerimiz konusunda ne kadar hassas olduğunu görüyorsunuz.

Usta’yı saygı ve rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun!

30 sene sonra bugün bir tespitimiz daha var: Irak’taki ve Türklerin azınlıkta olduğu ülkelerdeki “benliklerini kaybettirme politikaları” şiddetle sürüyor. Evet, Nesin’in karamsar tahmini gerçekleşmedi, çok şükür... Türklük bitmedi fakat 30 sene öncesine göre; o ülkelerin nüfusuna oranları azaldı... Yine 30 sene öncesine göre baskılar daha fazla arttı ve o günlere nazaran bugün çok daha zor durumdalar.

Başta Türkiye olmak üzere, medenî dünyanın ilgisini, yardımını bekliyorlar...

Bu baskılara karşı koymak için, Üstad’ın söylediği gibi; “ille Türk, Türkçü olmak gerekmez, insan olmak yeter”!

x   x   x

Aziz Nesin’i seviyordum.

Yukarıdaki yazdıklarını okuduktan sonra, şimdi daha çok çok çok seviyorum.

O sadece büyük bir edebiyatçı ve mizah yazarı değil, aynı zamanda şuurlu bir millet, Türkçe ve vatan severdi...

Bu millet Aziz Nesin’i tanımıyor... Tanıdığı zaman çoook sevecek!

x   x   x

GÜNÜN ÇİZGİSİ, LEMAN’dan, 20 ŞUBAT


NOT: Resim gözükmüyorsa, firefox’tan açmayı deneyin

Tarih: 25.02.2013 Okunma: 806

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?