En çok millî formayı giyen...
En fazla gol kurtaran...
En çok golü önleyen...
En fazla gol pası veren...
Rakibe karşı en fazla sayıyı yapan...
Millî takımı en çok tutan... Tabii sadece futbol değil, bütün millî takımlardan bahsediyoruz.
Ana dilimizde en çok kitap yazan...
Ülkeyi dünyaya en çok ve en güzel biçimde tanıtan...
Evet, milliyetçilik böyle bir şey!
Her daim söylediğimiz bu...
Bizim “ırk kökeni”yle,
“Kafatası”yla işimiz yok...
Bizim milliyetçiliğimiz “kültür” milliyetçiliğidir...
“Sosyolojik”, “toplumsal” milliyetçiliktir...
Kendini, “bu milletten sayanların” milliyetçiliğidir.
Milletine en fazla hizmet eden en büyük milliyetçidir...
x x x
Hangi millete?
Türk milletine...
Yazdığın-konuştuğun dil ne?
Türk dili, Türkçe...
Seni dünya nasıl tanıyor?
Türk yazarı...
Giydiğin forma hangi millî forma?
Türk millî forması...
Peki, bütün bunlar böyleyken; “Türk değilim” demenin mânâsı ne?
En çok millî formayı giydikten, o forma altında en fazla golü attıktan sonra, neden “Türk değilim” deme ihtiyacı duydun?
Tersten soracak olursak; “Türk değilim” dedikten sonra, Türk millî formasıyla attığın gollerin bir kıymeti kalıyor mu?
Türk millî formasını en çok giyen kişi olmanın bir anlamı kalıyor mu?
x x x
ÖTE YANDAN
“Türk değilim” dedikten sonra, dönüp, “millî formayı en çok giyen”, “o forma altında en çok gol atan” olduğunu hatırlatmanın mânâsı ne?
Neden “Türk millî forması”na sığınıyorsun?
Çünkü biliyorsun ki gaf yaptın!
Biliyorsun ki, millî değerlerle kavganın sonu hüsran!
Biliyorsun ki, milliyetçiliği karşısına alan kaybetmeye mahkûm!
x x x
YAŞ-LANMA
İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar... Halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar.
W. E. Gladstone