Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür
Tabii pek çok işlevi olabilir de biz istihbaratın vatandaşı ilgilendiren bölümünü konu edeceğiz.
İstihbaratın en yaygın tarifi ve anlamı “haber almak”, “bilgi almak”tır.
İstihbarat kurumu neyi haber alacak?
Ülkeye ve vatandaşa yönelebilecek her türlü yıkıcı, bölücü, zararlı faaliyeti, daha meydana gelmeden önce, daha planlama safhasındayken haber alacak.
Kim (kaç kişi), nerede, nasıl (hangi vasıtalarla), ne zaman, ne maksatla, ne yapacak sorularına cevap verecek şekilde, muhtemel faaliyet hakkında bilgi alması istihbarat teşkilatlarının en önemli ve öncelikli görevidir.
İstihbarat kurumu bunu yapabilir mi?
O büyük teşkilat bunun için var.
Kaldı ki, başarabileceğine dair örnekler mevcut.
* * *
Daha birkaç gün önce Halkalı-Sirkeci banliyö treninde, bir yüksek hesap uzmanı vatandaşımız gaspa uğrayıp, öldürülmüştü.
Olayda faile ait hiçbir ipucu gözükmüyor, hatta hesap uzmanının kaza kurbanı bile olabileceği üzerinde duruluyordu.
Hadise 2 gün içinde çözüldü. Polis, olayın failine, üstelik vaka mahallinden hayli uzak bir yerde, Edirne’de ulaştı.
Belli ki, polisin Sirkeci-Halkalı hattında bildiği, tanıdığı “çok kimse” vardı. Muhtemelen takip halindeydi. Fakat polisin “bildikleri” vatandaşımızın canını kurtaramadı. Bu örnek, istihbarat kullanımında geç kalındığını gösteriyor.
* * *
Bu yılın başlarındaydı. Polis, Mecidiyeköy metro istasyonunda bir şüphelinin üzerine atlıyor ve taşıdığı patlayıcıyla birlikte ele geçiriyor.
Konuyla ilgili olarak yapılan açıklamada; teröristlerin haftalardır takip edilmekte olduğu bildiriliyor.
Demek ki, “teşkilatın” böyle bir yeteneği, hadiseleri önleme gücü var.
Peki, öyleyse; Güngören patlaması, Üsküdar’daki havan saldırısı, Refahiye’deki petrol boru hattı sabotajı ve Kemah’taki mayın patlaması neden önlenemedi?
Benim öteden beri ileri sürdüğüm bir tez var: Eğer bütün görevliler, kendilerine düşen işleri hakkıyla yaparlarsa, kimse görevini savsaklamazsa, başımıza gelen aksaklıkların pek çoğunu yaşamayız. Hiç sıkıntı olmaz, demiyorum; çok azalır diyorum.
Meselâ; son yaşadığımız 4 patlamadan hiç olmazsa 3’ü önlenebilirdi.
İhmal var. En azından zincirin bazı halkalarında…
* * *
Üstatlardan
UYAN
…
Bütün mezellet_i aczinle ey zavallı vatan,
Yeter bu bab-ı felaket, zaferlerinle uyan.
Ey eşsiz ülkenin işsiz gezen çocukları siz,
Yeter, atâleti terk eyleyin ve birleşiniz.
1912, Emin Bülent Serdaroğlu