Ahmet SEVGİ/YENİÇAĞ [email protected]
Bazı
şairlere göre şiir bir “gözyaşı” dır. Nitekim Mehmet Akif de
“SAFAHAT” ın epigrafında:
“Şi’r için gözyaşı derler; onu bilmem yalnız,
Aczimin giryesidir bence bütün âsârım!” der.
...
Geçtiğimiz
günlerde “Aczimin Giryesi” başlığı altında fikir yönü öne çıkan
(didaktik) bazı beyitlerimizi yayımlamıştık. Bugün de onun devamı
niteliğinde, şiir-gözyaşı ilişkisini tedâî ettirecek birkaç dörtlük
sunuyoruz...
GÖZYAŞI
Ağlayarak ayak bastım bu fânî dünyaya,
Sırtımdaki yükün ağırlığını sezerek.
Bin yıl sürse de yolculuğum dâr-ı ukbâya,
Gözyaşım akacak hep dervişâne gezerek.
ÖZÜNDE ARA
Yûsuf olmak, Leylâ olmak elinde değil,
Lakin gözyaşı dök, Yâkup olabilirsin.
Nefsi öldür, Mecnûn ol ve özünde ara,
Yûsuf’u da Leylâ’yı da bulabilirsin.
...
DERTLERİMİZ
Çektiğimiz dertleri oturup yazmak istesek,
Kalem hayretten küçük dilini yutar, yazamaz.
Bari halka anlatalım da ibret olsun deriz,
Söz boğazımızda düğümlenir, kimse çözemez.
İNSAN VE AHLÂK
İnsan bazen yücelir, başı göğe değer,
Bazen de öyle alçalır ki görsen eğer,
Bir an insanlığından utanarak dersin:
Güzel ahlâkmış insanı yücelten meğer.
NİŞANIN İKİ TAŞ
Şöhretin yayılsa, duyulsa bütün âleme şânın,
Başın göğe değse yahut meşhuru olsan cihânın,
Değil mi ki aslın toprak, yine ona döneceksin.
İki taş olacak -o da olursa- âhir nişânın.
|