‘BÖLÜCÜBAŞI’NDAN, ‘BÜTÜNLEŞTİRİCİ’ ÇAĞRI: RÜYAM

İsmail Hakkı CENGİZ - 25.03.2013

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.



İnsan gözlerine, kulaklarına inanamıyor!

35 yıldır, “ülkeyi bölmeye çalışıyor” diye bildiğimiz Abdullah Öcalan, ülke bütünlüğünün, “üniter” yapımızın kaynağı, temel çıkış noktası olan “Misak-ı Millî”ye sarıldı.

Dahası; “Misak-i Milli'ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak’ta ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir ‘Milli Dayanışma ve Barış Konferansı’ temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum.” dedi!

Bu davetin ne anlama geldiğini anlayabilmemiz için, Misak-ı Millî’yi iyi anlamamız şart!

“Misak-ı Millî 'nin ana hatları Erzurum Kongresi (23 Temmuz - 7 Ağustos 1919) ve Sivas Kongresi'nde (4-11 Eylül 1919) biçimlendi. İstanbul Hükümetince, 28 Ocak 1920’de yapılan bir kapalı oturumda kabul edildi.” (Wikipedia)

Çok ince dikkat: Misak-ı Millî, Ankara ve İstanbul’un ortak metni...

Misak-ı Millî (Millî Yemin)’nin çok önemli hususiyetleri var:

Birincisi; Millî Yemin’de adı geçen yerler, Türklerin çoğunlukta olduğu kabul edilen yerler...

İkincisi; Yemin’in kapsamı içinde olan bazı yerlerde halkın çoğunluğu Kürt olduğuna göre, o günlerde, Kürtler, Türklerden ayrı sayılmıyor, hatta Türk kabul ediliyorlar.

Üçüncüsü; Kurtuluş Savaşı, “Millî yemin”de adı geçen yerleri kurtarmak için yapılıyor. Bunların bir bölümü kurtarılamıyor ama “kurtarmak” amaç olarak yaşıyor!

Öcalan’ın, Misak’-ı Millî’den şimdi söz etmesinin önemi de bilhassa, bugün sınırlarımızın dışını kapsıyor olmasından kaynaklanıyor. Öcalan’ın söz ettiği bölgeler; Kerkük, Musul’u da içine alan, Kürt ve Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgeler...

Peki; bu bölgeler Türkiye Cumhuriyeti sınırları içine girerler mi?

Bu benim yarım asırlık rüyam!

Bu rüya gerçekleşir mi?

Bunu çok isterim. Petrol için değil, o coğrafyadaki çilekeş kardeşlerimin insanca bir hayata kavuşabilmeleri için... Fakat gerçekleşmesinin imkânsıza yakın olduğunu da bilirim.

Çünkü bugün, görünüş ne olursa olsun, o bölgeleri emperyalist güçler kontrol etmekte ve kat’iyen bırakmak istememektedirler.

x   x   x

RÜYAYA DEVAM!

Misak-ı Millî’nin ruhunda da görüldüğü gibi, tarihimizde, bir Kürt-Türk ayrımı yoktur.

O kadar ki, sınırlarımızın dışındaki Kürtleri bile dışlamamışız. Bunun en iyi örneği, bir vakitler Barzani ve Talabani, ülkeleri olan Irak’tan bile dışlanınca, onlara Türk pasaportunu tereddütsüz  verdik. Bu iki Kürt lider, dünyayı, yıllarca Türk pasaportu ile dolaşmıştır.

Size pasaport milliyetçiliği öneriyorum:

Dünyada insanlar, sahip oldukları pasaportlara göre muamele görüyorlar. Elinizdeki mevcut pasaporta göre; kapılar ve sınırlar ya açılıyor  veya yüzünüze kapanıyor.

Misâl; AB ülkeleri, Amerika, Kanada, Avustralya birbirlerine memleket içinde seyahat eder gibi gidip gelebiliyorlar. Ama bir “Doğu-Ortadoğu” ülkesinin pasaportunu bunlara gösterdiniz mi, kapılar suratınıza kapanıyor, “vize işkenceleri” başlatılıyor.

Bunu görür, bunu anlarsak Türk’ün, Kürt’ün, Acem’in, Arap’ın birbirinden farklı olmadıkları, dünyanın bu coğrafyadaki herkesi aynı kefeye koyduğunu idrak ederiz. O vakit birbirimizle gerçek anlamda sıkı sıkıya kenetlenebiliriz.

Kenetlenebilir miyiz?

x   x   x

RÜYADAN UYANIYORUM

Kenetlenebilirdik; Misak-ı Millî’nin söz edildiği, yüzbinlerin toplandığı, Diyarbakır’ın devasa alanında, Türk bayrakları da dalgalanabilseydi.

x   x   x

GÜNÜN ÇİZGİSİ, LEMAN’dan, 20 Mart


NOT: Resim gözükmüyorsa, firefox’tan açmayı deneyin

Tarih: 25.03.2013 Okunma: 752

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?