Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür
Yeni doğan bir bebeği düşünün... Anne-babası, hastane personeli, çevresindekiler, hattâ bütün dünya üzerine titrer. Bir "eşref-i mahlûkat" dünyaya gelmiştir. Çok değerlidir. Herkes bebeğin çok değerli olduğunu kabul eder ve bunu ona hissettirir.
Fakat ne hikmetse, bebeğin bu değeri büyüdükçe azalır. Çok genç yaşlarda ya "çevre" onu suçlu yapar veya suçlu değilse bile "suçlu muamelesi" yapılır. Tabiî ki böyle bir durumda insanın da kendi gözündeki değeri düşmeye başlar.
Kendi gözünde, kendi değerini kaybeden insandan ne bekleyebiliriz?
Yozlaşma.
İnsanın kendi gözündeki değeri düştükçe yozlaşması da artar. Aslında o kendinden bekleneni(!) vermektedir. Elbette hem bireyin yozlaşmasının artması hem de yozlaşanların sayısının çoğalması toplumdaki yozlaşmayı getirir. Böylece, yaradılışımızda varolan kaliteden sürekli olarak uzaklaşırız.
Kaliteye ulaşacak, sürekli iyileşecek ve gelişeceksek bu yozlaşmanın durdurulması, bir gerçeğimiz olan "değerli olduğumuz bilinci"ni yeniden kazanmak zorunludur.
Peki, "değer bilinci"ni nasıl yeniden kazanabileceğiz?
Çocuklarımızın, çalışanlarımızın her birine, Doğan Cüceloğlu'nun ısrarla üzerinde durduğu "var oluşunu, doğal olduğunu, sevilmeye lâyık olduğunu, değerli ve güvenilir olduğunu" öğretebilmeliyiz. Kişi bunları öğrenmelidir ki, kendisi de diğer insanların varlığını kabul edebilsin, onları sevebilsin, onlara değer versin ve güvenebilsin.
Her çalışana özel ve kişisel bir görev vermek, onlardaki değer bilincinin artmasına katkıda bulunacaktır. Tabiî, çalışmayanları da iş sahibi yapmanın bir yolu muhakkak bulunmalıdır.
Bu arada, kendini değerli görmekle, "kendini beğenme"yi karıştırmamalıyız. İkisi bambaşka şeyler. Kendini beğenmek, başkalarını küçük görme sonucunu getirir. Oysaki, "değer bilinci"; ben değerliyim, benimle birlikte bütün insanlar değerlidir, düşüncesinden kaynaklanır.
Bu konuda yapılabilecek, belki de en iyi şey, kendimizin ve ilişkide bulunduğumuz kişilerin birer "insan" olduğumuzu hep aklımızda tutmaktır. Bize ve her insana yakışanı yapmak, insana yakıştığı gibi davranmaktır.
Bütün insanların, aslında doğalarında olan bu bilinci, değerli olduğu bilincini kazanmış olduğunu hayal edin...
Dünya ne muhteşem bir dünya olurdu!
Ama hedefimiz böyle bir dünya olmalı, değil mi?