Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Tabir, Yeniçağ yazarı Ahmet Ünal’a ait… Ünal, 28 Hazirandaki “Başbakana toplumsal Taksim Mektubu” başlıklı makalesinde aynen şunları söylüyor: “Bakın CHP ve MHP de dibini görmedikleri bu
gayya kuyusundan uzak duruyor!
Gerginlikleri oya çevirebilecek kadar usta bir siyasetçisiniz. Fakat bugün
durum başka! Karşınıza aldığınız kitle basit birkaç örgütten ibaret
değil. Hemen herkesin aile çevresinden birkaç kişi bu eylemlere katılıyor yahut
destek veriyor.”
Ünal, devam ediyor: “Türkiye’de en aşırı örgütlerin dahi cami basmak şeklinde bir eylem tarzı yokken ‘camileri işgal ediyorlar’ söylemine sarılırsanız inandırıcılığınız zarar görür. Soruna dindarlık-laiklik açısından bakarsanız yanılırsınız çünkü eylemciler arasında anaları ‘türbanlı’ gençler var.”
Değerli gazeteci, nihayet şu uyarıda bulunuyor: “Türkiye için yeni bir sosyal fay hattı oluşuyor. Eskiden toplumsal kırılmalar küçük kesimlerde yaşanıyordu. Ancak bu kez toplumsal taksim yüzde 50’ye yüzde 50 aşamasına doğru ilerliyor.”
Bunlar yabana atılacak değerlendirmeler değil. Bence, Ünal’ın tespit ve değerlendirmeleri son derece isabetli, gerçekçi, iyi niyetli ve dostça!
İktidar bu görüşlere sırtını dönmemeli, hakkıyla kıymetlendirmeli…
x x x
ASIRLIK BİR KIRILMA YAŞIYORUZ
Son yıllarda dünya çok büyük kitlelerin katıldığı eylemlere sahne! Son aylarda hadiseler arttığı gibi, buna Türkiye de eklendi. Bu hadiseler; daha önce yaşadığımız sıradan olaylara benzemiyor… Ünal’ın dediği gibi, “bugün durum başka”!
Başka olduğundan ve hadiselerin içinde yaşadığımızdan, kapsam ve niteliğini tam olarak kavrayamıyoruz.
Dikkatlice bakıldığı vakit; ancak asırlık zaman dilimlerinde meydana gelebilecek bir “kaynama”yla,
Bir “değişim”, bir “dönüşüm” talebiyle karşı karşıya olduğumuz görülüyor.
Bu kitlesel talep; yine Ünal’ın isabetle tespit ettiği gibi, “yeni bir fay hattı” oluşturuyor. Bu “fay hattı”ndan olağanüstü bir enerji açığa çıkıyor.
İşte, ülkeye “liderlik”, millete “hükümet etme dehası” şimdi lâzım!
Bu muhteşem enerji “negatif” varsayılıp, bastırma çabalarıyla şiddetli depremlere mi yol açacak yoksa yüzyılda biriktiği ve “pozitif” olduğu kabul edilerek, yeni bir dünyanın inşası için “yapıcı” yönde mi kullanılacak?
Doğru yol; huzur, sükûn, gelişme ve ilerleme yolu elbette ikinci yoldur.
20’nci yüzyılın başlarında Türkiye’de ve dünyada önemli dönüşümlere yol açan hadiseler yaşandı. İşte o önemli değişim ve dönüşümlere yol açan olaylardan birinim benzerini, tam bir asır sonra, bugünlerde yaşıyoruz.
Hadiselere gerçekçi bir gözle bakarak, doğru değerlendirebilirsek “krizi fırsata” çevirip, müthiş kazanımlarla parlak bir istikbale yelken açabiliriz.
Lâkin basiretsiz yaklaşımlar, bizi “gayya”nın dibine doğru çekeebilir!
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, PENGUEN’DEN, 04 Temmuz