Ramazan ayının son haftasına giriyoruz. Anamur’da yapılan etkinliklerden, iftarlardan ve teravih namazlarından söz etmeyi düşünüyordum. Ancak bir sitede rastladığım ilginç bir yazıyı sizlerle paylaşmayı uygun buldum. Bakalım beğenecek misiniz?
Mal, Mevki, makam ve her türlü nimet bir imtihan içermektedir. Bu nedenle arzu
ve isteklerimiz de her zaman ALLAH’TAN (C.C) dünya ve ahiretimiz için hayrı
talep etmeli, hayrı vermesi için dua ve niyazda bulunmalıyız. Aksi takdirde
yanılırız ve zarara uğrayanlardan oluruz.
Günümüzde hepimiz sevk ve idarede bulunacağımız idarecilik, yöneticilik,
bakanlık, milletvekilliği, belediye başkanlığı, valilik, kaymakamlık, müdürlük
ve amirlik gibi arzular taşıyabiliriz. Tabii bu görevlerde zorluklar vardır.
Peygamber Efendimiz Bir hadis-i şerifte, (Bir saat adalet ile
idarecilik yapmak, altmış sene nafile ibadet yapmaktan daha iyidir) buyurdu. Bu
hadis-i Şerif bu görevlerin mesuliyetinin ne kadar büyük olduğunu
göstermektedir.
ALLAH dostları da bırakın mevki ve makam talebinde olmayı bunların
sahiplerinden bile uzak durdu. Bu konuda aşağıda ki örnek çok çarpıcıdır:
Bir zaman, bir emir, bir zahidi ziyarete gitmiş. Zahid, emirin ve
etrafındakilerin kendisine yaklaşmak istediklerini anlayınca, ziyafet vermiş.
Kendisi, iri lokmaları hırs ile çabuk çabuk, yemeye başlamış. Emir, bu hali
görünce, zahidi beğenmeyerek, oradan ayrılmış. Zahid, arkasından,
Elhamdülillah! Rabbim beni kurtardı demiş.
Geçtiğimiz günlerde bir gönül dostu ile yaptığımız sohbet de Laleli Baba
gündeme geldi. Laleli Baba İstanbul’un Laleli semti ve Laleli camiine ismini
veren ALLAH (C.C.) dostu bir zattır. Laleli Babanın Osmanlı Padişahı III.
Mustafa ile olan diyalogları makam, mevki, yetki sahiplerine anlamlı
göndermeler içermektedir.
Laleli Camini gidip görenler ve yapımı ile ilgili araştırmalar yapanlar şöyle
anlatır : “ Laleli Camii ve Külliyesi Sultan III Mustafa devrinde inşaa
ediliyor. Caminin mimari Tahir Ağa, Bizans öncesi bir tapınağın olduğu
zannedilen bu alanı temel edip, barok mimarisinden esinlenerek camiyi yapıyor.
Caminin bir kısım mermerlerinin de gene Bizans zamanından kalma, Üsküdar’daki
Büyük Saray kalıntılarından getirildiği söyleniyor. Avlusunun büyüklüğü caminin
iç alanından daha geniş. Avlunun Ortasında ise sekiz köşeli güzel bir şadırvan
bulunur. Caminin içinde sarı ve altın renkleri hâkimdir. Özelikle ana kubbenin
ve etrafındaki küçük yarım kubbelerin üzerlerindeki ince işçiliğe ve ustalığa
insanların hayran kaldığı söyleniyor. Eskiden kubbenin ortasından indirilen
zincire yağ kandilleri bağlanırmış. Kubbenin iç kısmını da bir daire şeklinde
kandillerle donatılması için "kandillik" denilen korkuluklu balkon
kullanılırmış. Şimdi ise elektrikli kandilleri taşıyan bir dev avize gene aynı
kubbeden aşağıya sarkıtılmıştır.”
Laleli camii yapılırken sultan III. Mustafa camiiye kendi adını vermeyi
düşünmüştür. Ama sonucu öyle olmamıştır. Bunun nedenini aşağıda arz edeceğim.
Gönül dostu hocamız ile ilgili yaptığımız sohbette konuştuğumuz Laleli Baba ile
ilgili birkaç tarihi husus oldukça dikkat çekicidir. Bunlardan birini paylaşmak
istiyorum. İşte bu hususlardan bir tanesi :
Yukarıda belirttiğim gibi, Laleli Camiini, 1757–1774 yılları arasında padişah
olan Sultan 3.Mustafa han yaptırmıştır. Sultanın niyeti camiiyi kendi adına
yaptırmaktır. Sultan, bu camii yaptırırken çevrede Laleli Baba namında
evliya bir zatın yaşadığını öğrendi. İçinde bu zatla görüşmek, söz ve
sohbetinden yararlanmak arzusu doğdu. Cami inşaatını denetlemeye geldiği bir
gün Laleli Baba ile görüşmek istediğini bildirdi. Laleli Baba'ya padişahın
kendisini ziyaret etmek istediği haberi ulaştırıldı, o da buyur etti. Padişah
Laleli Baba'nın sohbetinden gerçekten memnun kaldı. İçinde Laleli Baba ile daha
sık görüşme arzusu uyandı. Ayrılacağı sırada bir soru sordu:
- Efendi hazretleri, bu dünyada en güzel şey nedir acaba?
Laleli Baba cevap verdi:
- Bu dünyada en değerli şey yiyip içtikten sonra sıkıntısız biçimde def-i
hacetini yapabilmektir.( Tuvalete gitmektir)
Hükümdar bu cevaptan pek hoşnut olmadı. Başından beri hikmetli konuşmalarıyla
herkesi etkileyen bir zata bu cevabı pek yakıştıramadı. Hatta bu cevabı biraz
kaba bile buldu. Bundan sonra bir şey konuşulmadı, hükümdar maiyetiyle beraber
saraya döndü. Padişahın kalben yaptığı bu itiraz Laleli Baba’ya malum oldu ve
tebessüm etti.
Ziyaretin ertesi günü padişah şiddetli bir kabızlığa yakalandı. Bir türlü
kurtulamıyordu. Sarayın bütün ilgilileri ve hekimbaşı seferber oldular, bilinen
bütün ilaçları uyguladılar, fayda etmedi. Padişah kıvranıyordu. Nihayet hatasını
anladı, bu hâlin Şeyhin sözüne itirazdan dolayı başına geldiğini kabul etti.
Derhal adamları ile şeyhin yanına gitti. Hata ettiğini söyleyip, kendisini
affetmesini rica etti.
Şeyh, "Karşılık olarak ne vereceksiniz?" dedi. "Senin bölgende
yaptırdığım o camii sana hibe edeceğim", "Yetmez" dedi Şeyh.
Sultan Mustafa daha birçok şeyler ekledi, Şeyh, “Bunlar yetmez” diyordu. En
sonunda, "Seni affederim, bu halden de kurtulursun ama karşılığında
Tacını da, saltanatını da [hükümdarlığı] isterim, yoksa kendin
bilirsin" dedi.
Padişah kem küm etti ama çaresi yoktu, bir an önce kurtulmak istiyordu, “O da
senin olsun" dedi. Şeyh dua etti, sırtını sıvazladı, "Haydi git
Allah'ın izniyle kurtulacaksın" dedi. Padişah gerçekten kurtuldu ve çok
rahatladı. Fakat saltanat da elden gitmişti. Rahatladı ya, yine daha kötüsü
başına gelebilirdi. Saltanatı teslim etmek üzere adamları ile geldi. Laleli
Baba sultanın haline bakıp dedi ki:
"Bir saltanat ki bir def-i hacete değişiliyor, öylesine ucuz bir saltanat
bize lazım değil, al yine senin olsun. Bize sadece caminin adı yeter."
Dedi.
Hadis-i şeriflerde buyruldu ki:
(Siz, emirliğe [baş olmaya] düşkünsünüz. Hâlbuki emirlik, kıyamette
pişmanlıktır. Ancak, onun hakkını gözetenler bundan müstesnadır.) [Buhari]
(İstemeden emir olan, yardım görür, isteyerek bir mevkiye geçen aciz kalır.)
[Buhari]
Sözü ve yazıyı şöyle tamamlayalım. Saltanatlarımız, taçlarımız, makamlarımız,
mevkilerimiz bir def-i hacet etmez. Bir tuvalete, bir yellenmeye teslim olmaya
mahkûmdur. Görevimiz ve makamımız ne olursa olsun gelip geçicidir. Gerçek
varlığın yanın da bir hiçtir. Bu anlayış içerisinde ahde vefaya sadık kalarak,
dostlukları ihmal etmeden, hak ve adaletten ayrılmadan, kibir illetine
kapılmadan hareket etmelidir.
Laleli Babanın kabri, gene kendi adıyla anılan semede, Laleli Camiinin
yakınındaki Kemalpaşa Camiinin bahçesinde bulunuyor. İşte hepimizin gideceği
yer mezarlıklardır.
Son söz :
Saltanatsız kalın ama defi hacetsiz kalmayın.
Selam ve saygılarımla….
http://www.yarenturkhaber.com/kose-yazisi/907/saltanatiniz-bir-def-i-hacet-etmez.html