MİLLİYET skohen@milliyet.com.tr |
İki
Türk pilotunun Lübnan’da
kaçırılması, Ankara’nın Ortadoğu politikasında son zamanlarda karşılaştığı
sıkıntılar zincirinin son halkasını oluşturuyor.
Bu olayı, Suriye’den Mısır’a, Irak’tan
Somali’ye
kadar yaşanan sorunlardan soyutlamak mümkün değil. İki THY
pilotuna karşı Beyrut’ta girişilen saldırı, hükümetin izlediği bölge
politikasının yansıttığı karanlık tablonun bir parçası...
Bütün işaretler, iki pilotun kaçırılması olayının arkasında, Türkiye’yi
9 Lübnanlı Şii’nin Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) tarafından kaçırılmasından
sorumlu tutan güçlerin bulunduğunu gösteriyor. Bu güçlerin de Şam
destekli Hizbullah’ın bir kolu olduğu söyleniyor.
İki pilotu kaçıranlar -daha önce bir Türk işadamının kaçırılması olayı gibi- bu
işi Türkiye’yi 9 Şii rehine konusunda ÖSO’yu sıkıştırması için de yapmış
olabilirler, Ankara’yı Suriye politikası nedeniyle zor duruma düşürmek veya
cezalandırmak için de... Sonuçta, Türkiye Suriye krizine bulaşmasının bir yan
etkisi olarak, şimdi Lübnan’da sıkıntılı bir duruma düşmüş bulunuyor.
Yanlış hesap
Hükümetin Suriye politikasının yarattığı başka sıkıntılar gün geçtikçe ortaya
çıkıyor. Türkiye, Esad’a karşı aldığı “ilkesel tavır’da yalnız kalmış durumda.
Başbakan’ın ve Dışişlerin Bakanı’nın tüm çabalarına rağmen, Rusya
ve İran, Esad’ı ayakta tutma politikasını sürdürüyor. ABD
ve Avrupa
-ve de Arap dünyası- bu işe bulaşmamayı tercih ediyor.
Suriye krizi artık Kuzey Suriye sorunu ile Türkiye’yi direkt olarak etkiliyor.
Ankara, burada yeni bir Kürt realitesi ile karşı karşıya. PYD ile El Nusra
arasındaki savaş da Ankara için bir ikilem yaratıyor.
Neresinden bakılırsa bakılsın, Esad rejiminin kısa sürede devrileceği ve
Ankara’ya sempatisi olan bir rejimin iktidara geleceği tahminine dayalı
hesapların yanlış çıktığı artık açıkça görülüyor.
Zayıflayan rol
Mısır politikasında da benzer aksamalar ve sıkıntılar yaşanıyor. Hükümetin
Mursi rejimine karşı darbeyle ilgili “ilkesel tutumu”nu sert demeçler ve
davranışlarla sürdürmesi, pratikte Türkiye’yi bu krizde de bir “taraf” durumuna
getirdi. Başkaları “arabulucu” olarak devreye girerken, Türkiye’nin çağrıları
yankı bulmadı.
Türkiye’nin tutumu bölünmüş olan Mısır toplumunun sadece
bir kesimini memnun ederken, Amr
Musa, Baradey gibi isimlerin başını çektiği diğer kesimi rahatsız etti. Kısacası, Türk diplomasisi bu işte umduğu etkinliği
gösteremedi...
Bu arada Filistin-İsrail
müzakere sürecinin başlamasında da Türkiye’nin varlığı ve
rolü hissedilemedi. Ayrıca Filistin davasında iddialı olan Başbakan’ın Gazze
ziyareti de -sınır kapısını kapalı tutan Mısır’daki gelişmeler nedeniyle-
askıya alındı...
Karanlık tablo
Nihayet bütün bunlara, Ankara’nın Maliki yönetimine karşı tutumu nedeniyle
Irak’la da ilişkilerinin bozuk çalmasını da eklersek, bölgesel politikayla
ilgili gerçekten karanlık bir tablo ortaya çıkıyor.
Komşularla “sıfır sorun” anlayışıyla çıkılan yolda, ne yazık ki bugün, yakın
uzak, çoğu bölge ülkeleriyle ciddi sorunlar ve sıkıntılar yaşanıyor.