Başlıktaki sözler E. Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’e ait…
Pekin’in son görevi, Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı idi…
Yani iç güvenlik-dış güvenlik, bütün bilgilerin toplandığı, değerlendirildiği, buna göre tedbirlerin oluşturulduğu, hükümete tekliflerin hazırlandığı daire!
Böyle bir görevde bulunan komutanın ifadesine göre; “maalesef” hep NATO’ya göre düşünmüş, millî düşünmeyi kaybetmişiz!
x x x
Peki, E.Korg. Pekin, NATO’ya göre düşündüğümüzü, millî düşünceyi kaybettiğimizi nasıl fark etmiş?
(Sözde) “Ergenekon” davasından tutuklanıp, 2 seneye yakın hapis yattıktan, emekliye sevk edildikten sonra!
Şu tespite de bakar mısınız: “Türkiye NATO’ya girdikten sonra hep onların kafasıyla, onların gözüyle baktık. Bu ister istemez kopukluk yaratıyor. Kendi sorunlarınızdan uzaklaşıyorsunuz. Sizin vücudunuzda başkasının kafası var, o kafayla düşünüyorsunuz.” (Aydınlık, 21/08)
Haddizatında, gazetede daha acı itiraflar da var ama sayfamızı alıntıyla doldurmayalım… Zaten, o acı itirafları yazmaya benim de elim varmıyor.
Lâkin bu kadarında bile kafanıza sorular ve düşünceler sağanak gibi üşüşüyor:
Demek NATO’ya girdiğimizden bu yana, 60 yılı aşkın bir süredir vücudun üzerindeki kafa başkasının… Demek “millî düşünceyi kaybettik”!
Bu kadar açık ifade edemesem de, millî bayramlardaki geçit törenlerinde hep acı acı düşünmüş, etrafıma da yakınmışımdır; “elin silahları, tankları, uçaklarıyla bayram kutlamak nasıl ‘millî bayram’ olabiliyor?”
Demek sadece, tank ve uçaklarımız değil, kendimizin zannettiğimiz “kafa” da başkasınındı!
x x x
Sayın Pekin, hapse düşüp, 23 ay tefekkür fırsatı bulmasaydı bu gerçeği görebilecek miydi?
Başına “hâl” gelmeyip göreve devam, hatta terfi etse yine NATO’ya göre düşünmeye devam etmeyecek miydi? Vücudun üzerindeki “başın” başkasına ait olduğunun farkında bile olmadan “hizmet”i sürdürmeyecek miydi?
Öte yandan, Silahlı Kuvvetler’in zirvelerinden gelen bu itiraf,
Bu tespit,
Bu yakıcı kıymetlendirme, kurumda bir özeleştiriye sebep olabilecek mi?
En yükseklerden gelen bu değerlendirmenin, Genelkurmay, Millî Savunma ve hükümet nezdinde bir kıymet-i harbiyesi olacak mı?
NATO ile ilişkilerimiz gözden geçirilecek, sorgulanabilecek mi?
Ve en mühim soru:
Kaybettiğimiz “millî düşünme” yeteneğimizi tekrar bulabilecek,
Tekrar “millî” düşünmeye başlayabilecek miyiz?
x x x
Bu suallerin cevaplarını biliyorsunuz!
Ne yazık ki hiçbirisinin cevabı müspet değil!
Bununla beraber, bu tespit ve itiraflar yine de çok önemli…
Hayatî ehemmiyette!
Bütün karamsarlığa, bütün kara bulutlara rağmen bir ümit ışığı doğuruyor!
Elbette hastalığın tedavisi için ilk şart teşhisin isabetli olmasıdır.
Pekin’in teşhis ve tespitini bütünüyle isabetli buluyoruz.
Teşhis doğru olduğuna göre; tedavi için de umut var demektir!