Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Müslüman’ız!
Peki, Müslüman olduğumuza göre; ayrıca mezheplere niye ihtiyaç duyuyoruz?
Sade Müslümanlık bize niye yetmiyor?
Nereden çıkarılıyor “mezhep”ler?
Peygamber döneminde var mıydı böyle bir ayrım?
Üstelik mezhepler bu kadarla da sınırlı değil!
Ayrıca, alt mezheplere ve sonra da tarikatlara ayrılıyor…
Mezhep ve tarikat mensuplarıyla konuşun; kendilerini “asıl”, kendilerinden başka herkesi “batıl” saydıklarını göreceksiniz.
Bu ne demek?
“Düşmanlık” demek,
“Bölünme” demek,
“Ayrışma” demek!
Sonu gelmez “kavgalar”,
“Tartışmalar”,
“Çatışmalar” demek!
Bu ayrımlar bütünüyle sunîdir… Üstüne basarak tekrarlayalım: Doğal değildir, yapaydır… Müslümanlığın tabiatında böyle ayrımlar, bölünmeler yoktur.
x x x
Dünyanın her yerine yayılmış Müslümanlara bakın:
Temel inanç ve değerler aynı olmakla beraber ibadet ve uygulamalarda farklılıklar göreceksiniz…
Ayrıntılarda farklılıklar var.
Bırakın, olsun!
O öyle yorumlamış, sen böyle yorumlamışsındır…
Bunda “hoşgörü” lâzım!
Teferruatta fark var diye ayırmamak, ayrılmamak lâzım!
Muhammed ümmetiysen, Kur’an’ı kitabın kabul etmişsen bitmiştir!
“Elhamdülillah Müslüman’ım” dedikten sonra, başka alt tanımlamalara ne lüzum var?
x x x
“BANA SADECE MÜSLÜMANLIK YETER” diyorum ve başka bir etiketi, başka bir alt dinî kimliği reddediyorum.
“MÜSLÜMANIM” o kadar!
x x x
HALK
Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan,
Halka müderris olsa, hakikatte asidir.
Yunus EMRE
x x x
HAK
Hakk’ın yarattığı her şey yerli yerinde,
Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde.
Hacı Bektaşi VELİ
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, PENGUEN’den, 03 Ekim