Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
İstanbul’da, bir emlakçı tanıdığa yardımcı oluyorum…
70 yaşlarında, çok kıdemli bir emlakçının elinde küçük bir kiralık daire var…
Sordum; “Bekâra veriyor musunuz?”
“Hayır, bekâra olmaz.” dedi.
“Peki, dedim, beraber oturmak isteyen kız-erkek arkadaşa olur mu?”
“O olur, dedi, çünkü onlar bisüre beraber oturuyor, sonra evleniyorlar.”
Demek ki neymiş?
Müşterek ev tutan kız-erkek arkadaş, bir süre beraber oturduktan sonra evleniyormuş.
Evliliği, çok çocuk sahibi olmayı teşvik eden “muhafazakâr-demokrat” iktidara duyurulur!
x x x
Kız-erkek arkadaşların aynı evde kalması, haddizatında bana da uymaz…
Lâkin işin, yukarıda anlattığım bir yönü de var.
İşin bir diğer yanı ise “reşit” olmuş, evden ayrılmış gençlere nasıl söz geçireceksiniz?
Yapılabilecek tek husus; çocuklar küçükken doğruyu-eğriyi benimsetmek, sonra da “tevekkül” etmek… Kimsenin bundan başka bir çaresi olduğunu zannetmiyorum.
x x x
Mevzunun diğer bir boyutu da “yanlış işler”in sadece müşterek oturan kız-erkek arasında meydana gelmeyebileceğidir.
Hatta “yanlış iş” yapmak isteyenlerin bir arada oturmaları gayet nadirdir…
Bu tartışmaların zirve yaptığı akşam (5 Kasım Salı), Kurban Bayramında annesi tarafından evde yalnız bırakıldığı için ölen bebeğin cenaze haberi vardı…
O faciayı düşünün…
O “bekâr” anne, o bebeği beraber oturduğu bir kişiden yapmadı…
Hatta anne başka, “baba” başka başka illerdeymiş…
Hatta ve hatta bu “anne-baba” bu tür “yanlış”ları öğretecek, önleyecek konumda, mesleklerdeymiş…
İkisi de devlet memuru…
Şimdi “anne” hapishanede…
Baba “kusursuz”!
x x x
Bunun gibi, kim bilir daha kaç bin, kaç milyon “ilişki” var?
Keşke böyle “yanlışları” önleyebilecek bir gücümüz, bir “iktidarımız” olsa!
x x x
BENİM YÜREĞİM
Her son yaz derdimi pıçıldayarak,
Dökülür ağaçtan sapsarı yaprak.
Dinle, o hasretle seslenen kavak,
Benim yüreğimdir, benim yüreğim.
Muhabbet sonsuzdur, ömürse kısa,
Ne olur, sadakat ebedî kalsa!
Kimin yüreğinde bir tel kırılsa,
Benim yüreğimdir, benim yüreğim.
Nabi HAZRİ, AZERBAYCAN
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, PENGUEN’den