EĞİTİM-TARİH-TOPLUM...1...

Özgür DENİZ - 05.09.2008

               Öncelikle eğitim konseptinin ne anlama geldiğini irdeleyelim ve tahlilini yapalım. Günümüzde eğitim deyince ilk akla gelen, insanların birer eğitim kurumu olan okullara gidip okumayı-yazmayı öğrenme süreci oluyor. Fakat gerçek manada eğitimin nasıl yapılacağı, nasıl yapılması gerektiği ve niçin yapılması gerektiği üzerinde hiç mütalaa ve münazara yapılmıyor. Hâlbuki eğitim bir toplumun temelidir, belkemiğidir. Eğitimsiz bir toplumun ve devletin, onurlu, güçlü huzurlu ve özgür olması muhal ender muhaldır. Güçlü bir eğitim sistemine haiz olmayan devletin, bir toplumun başka devlet ve ulusların peyki ve payandası olması mukadderdir. Binaenaleyh eğitim, üzerinde öncelikle durulması gereken hayati bir meseledir.

             

 

 

Şimdi bazı düşünürlerin eğitim hususundaki rüyetlerine bir göz atalım. Bakınız John Dewey eğitimi nasıl tanımlıyor;’’yaşantıların yeniden örgütlenmesi ya da yenilenmesidir.’’ Tyler ise eğitim için; ‘’bireylerin davranış örgütlerini değiştirme sürecidir’’der. Ülkemizde ise Ertürk tüm bu tanımları süzgeçten geçirdikten sonra eğitimi şöyle tanımlamıştır; ’’bireyin davranışında, kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik yönde değişme meydana getirme vetiresidir.’’ Netice olarak Biz de tüm bu görüşleri dikkate alarak eğitimi şöyle tanımlayabiliriz. ‘’eğitim, mütemadiyen değişen yaşam şartları ve toplumsal talepler karşısında, bireylerin bu değişim istikametinde, davranış örgütlerini değiştirip, yaşantılarını yenilemelerine katkıda bulunarak, onların, sorgulayan, araştıran ve düşünen özgür birer birey olmalarını sağlamaktır.’’

               

 

 

Bugünkü yanlış eğitim politikaları yüzünden eğitimimizde bir dejenerasyon ve alinasyon sadır olmuş ve eğitim sistemimiz kökten çürümeye yüz tutmuştur. Bir an önce bu yanlışlıkları izale etmeli ve eğitim sistemimizi tekrar rayına oturtmalıyız. Olayların künhüne inerek eğitimde baştan sona bir reforma gitmeliyiz. Bunun için de işe eğitimin temellerinin atıldığı aileden başlamalıyız. Bunu da birer eğitim yuvası olan okullarımızda gerçekçi eğitim yöntem ve metodlarıyla devam ettirmeliyiz ki; gençliğimizden istikbalde bizleri idare etmeye namzet bireyler yetiştirelim ve hiçbir zaman inancımızı ve umudumuzu yitirmeyelim. Yoksa yarın hürriyetimiz olan cumhuriyetimizi teslim edecek sağlam ve mutemed bireylerden mahrum oluruz. Çünkü bizleri ikba edecek, milletimizi ve devletimizi payidar kılacak ve ati de lâyemut eserler ihdas edecek olanlar bugünkü evlatlarımızdır.

 

 

 

Atatürk’ün de ifadesiyle; ‘’bugünün küçükleri yarının büyükleri’’ olanlar şu anki çocuklarımızdır. Şimdi gençliğimizi ne kadar muhkem temeller üzerinde yetiştirirsek, ati de o kadar bahtiyar oluruz. Binaenaleyh, artık menfaat temelleri üzerine oturtulmuş politikalara bir nihayet vermeli, batı mentalitesinin kuklası olmuş güdümlü fikirleri izole etmeliyiz. Japonların ‘’Voken - Yosei (Japon ruhu, batı tekniği)’’ yöntemini bizde kendimize uyarlamalıyız. Yani ‘’Türk Ruhu (İslami öz) - Batı Tekniği’’ Çinlilerin de uyguladıkları ‘’Ti-Yong (temel prensipler için Çince, pratik yaraları için batı dilleri) yöntemi gibi. İşte biz de bu muvazeneyi yakaladığımız an terakki yolunda ve uygarlık alanında en güçlü adımı atmış olacağız.

 

 

 

Günümüzde toplumun yüzkarası sayılan sefiller, şerliler, anarşistler, ayyaşlar, morfinmanlar, esrarkeşler ve caniler bütün bu eksikliklerin neticesidir. Unutmayalım ki; ’’rüzgâr eken, fırtına biçer’’(atasözü) Bunun böyle devam etmesi halinde, kim bilir, yarın sokaklarımızı ne tür nesillerin dolduracağını, devletimiz, milletimiz ve cumhuriyetimiz için tehdit unsuru olacağını hiç düşündük mü acaba? Artık istesekte istemesekte düşünmek ve muktezası neyse yapmak, gerekli tedbirleri almak zorundayız.

                   

 

Evet bugünkü eğitim sistemi insanlığı yozlaşmaya sürükleyen, prototip insan ihdas eden, mazisiyle gençliğin rabıtalarını koparan, aziz evlatlarımızı yüce dininden ve o dinden neşet eden yüce ahlaktan soğutan bir yanlışlığın içerisindedir. Bu da necip Türk Milletini külliyen tedenniyata ve eliminasyona sürüklemektedir. Hâlbuki Türk Milletinin ancak mazisiyle var olduğu, bir bütün teşkil ettiği ve ulvi dininden neşet eden büyük ahlakla kendini bulduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Mazisiyle rabıtalarını koparan bir milletin varlığını idame ettirmesi mümkün değildir. Mazi bu milletin hayat damarıdır, can suyudur.

 

 

 

Atatürk demiyor mu ki; ’’Türk Gençliği atalarını tanıdıkça, büyük işler başarmak için kendinde kuvvet bulacaktır.’’ Bırakınız bu milletin tarihi ile rabıtalarını kesmeyi, yok etmeyi, koparmayı, biran önce tahkim edilmesi iktiza eder. Bu bir tarihi sorumluluktur, sorumsuzluğun sonu ölümdür. Atatürk’ün şu sözüne dikkat buyurunuz; ’’sorumluluk yükü her şeyden, ölümden bile ağırdır.’’ İşin en acı yanıda bütün bu yapılan ihanetlerin ve soysuzlukların Atatürk’ün gölgesinde yapılmaya yeltenilmesidir. Ünlü şairimiz Mehmet Akif’in de söylediği gibi; ’’mazisiz bir milletin, atisi olur mu?’’ Elbette ki olmaz olamaz. Bakınız Japonlar ne diyor;’’mazi hayatımızın lambasıydı, karanlıkta bize yol gösterecek, önümüzü aydınlatacaktı.’’

 

 

 

Tarihimiz geleceğimizi aydınlatan meşalemizdir. O meşaleyi elimizden biran bile bırakmamalıyız, bıraktığımız an karanlıkların mahkûmu olmamız mukadderdir. Biz tarihle övünmekten, tarihe saplanıp kalmaktan bahsetmiyoruz. Bilakis, tarihin tekerrür etmemesi ve insanlığın huzur bulması için dersler çıkarılmasını arzuluyoruz. Zira ne tarihin körü körüne yerilmesinden, ne de tarihle körü körüne övünülmesinden yanayız. Churchill diyor ki;’’ne kadar geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görebilirsiniz.’’ Binaenaleyh, mazisini unutan ve bilmeyen bir neslin atiden yana umutlu ve inançlı olması muhaldir. Zira tarihimize sahip çıkmalı, umudumuzu ve inancımızı taze tutarak, aydınlık ve özgür yarınlar için çalışmalı, yorulmalı ve yaşamalıyız. Bilmeliyiz ki; tarihsiz millet, talihsiz millettir.

Tarih: 05.09.2008 Okunma: 690

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?