MİLLİYET
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın St. Petersburg’da
düzenlenen Türk-Rus Yüksek Düzey İşbirliği Konseyi toplantısı vesilesiyle Rusya devlet Başkanı Vladimir Putin
ile görüşmelerine hâkim olan başlıca konu, Suriye
başta olmak üzere, Ortadoğu sorunları.
Ankara’nın
ve Moskova’nın
Ortadoğu politikalarında uyuşan, benzer noktalar olduğu kadar, farklı
görüşler ve pozisyonlar da var. Özellikle iki ülkenin Suriye meselesinde Esad
rejimine karşı aldığı temel tutumda ciddi ayrılıklar var.
Ne var ki iki taraf da bu farklılıklara rağmen, en üst düzeyde diyalogu
sürdürüyorlar ve bu yüzden ilişkilerinin aksamamasına özen gösteriyorlar.
Başbakan’ın şimdiki Rusya ziyareti Putin’in Ortadoğu politikasında atağa
geçtiği, aktif roller üstlendiği ve birtakım kazanımlar elde ettiği bir zamana
rastlıyor. Bu gelişmelerin iyi izlenip değerlendirilmesinde yarar vardır.
Usta oyuncu
Arap Baharı başladığı zaman bütün dünya şaşkınlık
içindeydi. Tunus, Mısır ve Libya’daki
değişim sırasında Moskova “bekle-gör” politikası izlemeyi tercih
etti.
Libya’da Rusya’nın bu duruşuna karşılık, inisiyatifi Batılılar kaptı. Putin ise
Esad’a desteğini sürdürerek, bölgede tutunmaya çalıştı. Son zamanlarda durum
değişti. Putin, ustaca bir manevra ile Suriye konusunda baş aktör
durumuna geldi, ABD’yi askeri müdahaleden vazgeçirerek kendi
çizgisine getirdi, sonuçta kendi rolünü ve nüfuzunu da pekiştirdi.
Rejime bakmıyor
Rus diplomasisi sabırla bir “bekle-gör” döneminden sonra, Mısır‘da da harekete geçmiş
bulunuyor.
Moskova, Mursi iktidarının devrilmesinden üzüntü duymayan ve “darbe”
sözcüğünü de kullanmayan ülkeler arasında. Rus diplomasisi özellikle
ABD’nin cunta yönetimine mesafeli davranmasını ve Mısır’a askeri
yardımını kesmesini fırsat bilerek atağa kalktı. Rus Dışişleri Bakanı ile Savunma Bakanı, Kahire’ye
bir “çıkarma” yaptılar, General Sisi ile
görüştüler ve askeri uçak, helikopter satışı dahil, çeşitli alanda
işbirliği imkânlarını görüştüler. Bu arada bir Rus kruvazörü de, İskenderiye limanında uzun yıllardan beri ilk kez gövde
gösterisi yaptı...
Rus diplomasisi diğer Ortadoğu ülkeleriyle de temaslarını yoğunlaştırıyor.
ABD’nin Suriye’deki fiyaskosundan rahatsız olan Suudi Arabistan‘a
göz kırpıyordu. İran konusundaki anlaşmazlığa rağmen, İsrail
ile sıkı temasta (Netanyahu önceki gün Moskova’daydı). Suriye krizinde aynı
safta bulunan İran ile nükleer görüşmelerde aktif bir rol oynuyor...
Fırsat kolluyor
Rusya’nın bu performansında şu faktörlerin payı var:
1) Rus diplomasisi, çıkarlarına uygun bir pragmatizm gösteriyor. Ortadoğu
ülkelerinin rejimleri (diktatörlük veya askeri cunta olsa) onun derdi değil.
2) Moskova, ABD’nin bölge politikasındaki bocalamalarından veya bıraktığı
boşluktan istifade ediyor. Sabırlı davranıp fırsatları kolluyor.
3) Rusya elindeki olanakları sonuna kadar kullanıyor. (Güvenlik Konseyi’nde
olduğu gibi) Teknolojik ve askeri potansiyelini iyi değerlendiriyor.
Sonuçta Rusya’yı uzunca bir aradan sonra tekrar Ortadoğu
sahnesinde etkin bir aktör olarak görüyoruz.