Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
CNN Türk’ün başında kim var?
Kayıtsız
şartsız AKP ve Erdoğan taraftarı, aynı zamanda Milliyet’in ağır toplarından
Taha Akyol!
CNN ve Milliyet kimin?
Aydın
Doğan’ın!
* * *
Radikal Gazetesi kimlere emanet?
AKP’nin ve
Erdoğan’ın en ateşli taraftarlarından İsmet Berkand genel yayın yönetmeni… Bu
gazetede, bir-iki tane yarım ağız AKP muhalifi dışında Erdoğan ve AKP aleyhine
yazabilen var mı?
Yok!
Peki, Radikal Gazetesi kimin?
Aydın
Doğan’ın!
* * *
Hadi Uluengin, Cengiz Çandar, Mehmet Ali Birand gibi
en koyu AKP ve Erdoğan taraftarları kimin gazetelerinde yazıyor, dolayısıyla
kimden maaş alıyor?
Aydın
Doğan’ın gazetelerinde ve Aydın Doğan’dan!
* * *
Kim, kiminle kavga ediyor, diyorlar?
Erdoğan,
Doğan’la!
Allah Allah!
* * *
Biraz geriye gidelim…
2007 yılı başlarında, medyayı çok meşgul eden bir
gündem maddesi vardı: Maliye
Bakanlığınca, akaryakıt şirketlerine büyük cezalar gelmişti. En büyük ceza
da 1 milyar YTL (eski parayla katrilyon)
ile Doğan’ın Petrol Ofisi’ne kesilmişti.
Sonuç ne oldu?
Doğan’ın bu
cezayı ödediğini duyan var mı?
* * *
Aynı yılın 22 Temmuz’unda genel seçimler yapıldı.
Seçimlerde,
Doğan Medyası kimi destekledi?
Sorunun cevabına ışık tutacak yazıyı aşağıda
sunuyorum. Radikal gazetesinin yazarı, Türk basınının üstatlarından ve benim de
şahsen kalem namusuna güvendiğim bir usta gazeteci bakın, o günlerde neler
diyordu:
“Türk basını, şu anda tarihinin hiçbir döneminde
görülmediği oranda iktidardan yana tavır belirlemiş durumda. Bunun tevil
götürür bir yanı yok.
Ne imparatorluk yıllarında(ince
dikkat gerek, İHC) ne de Cumhuriyet
döneminde basının böylesine taraftar olduğu bir devir yaşanmadı.
Atatürk'ten
başlayın, İsmet Paşa, Menderes, Demirel, Ecevit, Erbakan, Türkeş, Çiller, Mesut
Yılmaz. Aklınıza kim gelirse sayın, gazetelerin bu siyasilere yaklaşımını
gözünüzün önüne getirin ve zihninizde oluşan tabloyu
bugün Tayyip Erdoğan'a yaklaşımla kıyaslayın.
Atatürk'ün 'Köylü efendimizdir' sözü üzerine nasıl alaycı
eleştirilerin hedefi, hatta karikatürlerin konusu olduğunu; 'Söylediklerinin doğru
olduğuna inanıyorum ama sana güvenmiyorum' diyen Ziyad Ebuzziya'dan dolayı
nasıl sıkıntılandığını; İsmet İnönü'ye hem Milli Şef'lik yıllarında hem
de ahir ömründe yapılmayanın kalmadığını, Menderes ve Demirel hakkındaki
yayınların hâlâ hafızalarda olduğunu düşünüyorum.
Keza gençler de çok yakın zamanda Bülent
Ecevit'e başbakanlığı devam ederken 'ölü' muamelesi yapıldığını unutmuş
olamazlar herhalde.
Bugün iktidar
yanlısı bir tutum içinde olunduğunu söyler ve mecbur kalındığında 'muhalifmiş
gibi' yapıldığını söylerken ölçüm budur.
Gazetenin tercihi
birinci sayfasında yansır. Yazarların farklı eğilimleri yansıtıyor
olmasının, hatta çoğunun birinci sayfanın genel havasına aykırı bir üslubu
benimsemiş olmalarının bence fazla bir önemi yoktur. Partilere yakın hatta
resmi yayın sayılabilecek organlarda dahi kimi yazarların eleştirel
değerlendirmelerine yer verilebilir ve bu durum o gazetenin kimliğini
değiştirmez.
Nitekim AKP'ye
yakın, hatta sahiplik düzeyinde 'müştereklikten' söz edilebilecek kimi gazete
ve TV kanallarında hükümet icraatına yönelik tenkitler yer almaktadır.
Yukarda ifade etmeye çalıştığım tavır tek bir
sebeple açıklanamaz elbette. Geçmişte yaşanan siyasi istikrarsızlığın zihinlere
bıraktığı tortulardan tutun, medya dâhil her sektörde dışa açılmanın vaat
ettiği ekonomik/sosyal ufkun cazibesine kadar pek çok etken sayılabilir.
Tabii kısa vadeli
hesaplar da.
Gerisi laf-ı güzaf...” (23.05.2007, Avni
Özgürel, Basın Kimden Yana)
* * *
Efendim…
Kim, kiminle kavga ediyor, dediniz?