Eğitim, her şeyden önce bir şekillendirme, kişilik kazandırma, toplumsallaştırma yani adam etme işidir. İnsanı birey kılmak gayedir. Bireyselleştirmek değil. Hem bir sanat hem de hayata intibakımızı kolaylaştıran bir araçtır. Sosyalleşmektir. Natürel olmak, tabiatla kucaklaşmak, âlem-i insanlıkla imtizaç etmektir. Eğitim insana şekil verir. Kişilik kazandırır. Düşünme, anlama, analiz ve sentez yapabilme ve idrak etme yetilerini kazandırır.
Gaye insan yetiştirmek olduğu için, eğitimin değeri eğitilmiş insanlarla ölçülür. Bir yerde eğitilmiş insanların varlığından ne kadar çok söz ediliyorsa kalite o mesabede yüksektir. İnsan eğitime muhtaçtır. Zira eğitilmek için halk edilmiştir. John Locke göre insan zihni doğuştan boştur. Yani ‘’tabula rasa.’’ Sonradan doldurulacak beyaz bir kâğıt. Bu boşluk eğitilerek giderilecektir. İnsan bitevi bir tekâmül içerisindedir. Beşer olarak dünyaya adım atan insanoğlu eğitimle insanlık evresine buradan da bireylik mesabesine terakki eder. Kendisini yenilemeyen, sosyalleşemeyen, tekâmül edemeyen ve değerler manzumesiyle yoğrulmayan beşer olarak kalır. İçgüdülerinin esiri olur ve istikametini hayvani arzuları tayin eder.
İnsan bütün kazanımlarını eğitilerek elde eder. Bir çocuğu ele alacak olursak, o çocuk beyaz bir sayfa gibidir, tertemizdir ve doldurulmaya adaydır. Ve ne yüklenirse o olacaktır. O beyaz sayfaya ne yazılırsa kederinde belirleyici olacaktır. Haddizatında aldığı eğitime göre bir yön belirleyecek, hayatını o cihette idame ettirecektir. Bir söz vardır: ‘’küçük yaşta alınan eğitim, taş üzerine oyulan süs gibidir.’’ İnsanı hem ruhen hem bedenen güzelleştiren ve ona değer kazandıran ulvi bir değerdir ve güçlü bir araçtır eğitim. Zira insan ancak eğitim sayesinde insanlaşmaktadır. Bir söz vardır: ‘’eğitilmeseydi, insan insan olmazdı’’ diye.
Eğitim, cehaletin en keskin ilacıdır. Panzehiridir. Amansız düşmanıdır. Aydınlığa giden yol, necata açılan kapıdır. Eğitimsiz bir hayatın sonu buhrandır, dalalettir, cehalettir, acıdır, sefalettir ve ihanettir. Filhakika eğitim, yaşamın ta kendisidir. Eğitimin hedefi, bireyi yaşama hazırlamak kadar, tefekkürü, neyi, nasıl, niçin, ne zaman ve nerede yapacağını öğretmek ve bilginin efendisi kılarak özgürleştirmektir. Bir söz vardır: ‘’çalışmanın uşağı olan bilginin efendisi olur.’’
Binnetice, insan eğitilmek için halk edilmiş bir canlıdır. Fıtratı bun uygun şekilde oluşturulmuştur. Eğitilsin ki, varlıktan, hayattan, tabiattan, kâinattan, yaratıcıdan, kendisinden haberdar olsun. Büyük resme vasıl olabilsin. Müteal olana yakın olabilsin. Madden ve manen tekâmül ve terakki ederek asli mertebesine, eşref-i mahlûkat mesabesine yükselebilsin. Zira insanı anlamanın, tanımanın, dinlemenin, kavramanın yolu da eğitimden geçmiyor mu? Fazla söze ne hacet. Âşık usandırmanın âlem yok. Aydınlık, onurlu, güçlü, büyük ve bağımsız Türkiye’nin yolu da eğitimden geçiyor dostlar. Bu kadar net. Eğitimsiz olmaz. İnsanın insanlaşması için eğitime tabi olması gerekir. Öyleyse haydin bilgiyle kuşanmaya. Aklın ve bilmin aydınlığında cehalet zincirlerini kırmaya.
Sevgiyle kalın. Sonsuz huzurla. Ebedi saadetle. Birbirinizi sevin ve kitapsız yaşamayın. Kitap eğitimin en güçlü aracıdır. Kitapsız eğitim olmaz. Biz kitapla eğitildik. Ve kitaba uyup insan olduk. Ve kitapla yol bulduk. Ve son tahlilde kitaptan sorulduk, kitapla sorgulandık.
‘’Eğitim ön kabullerle hayatı kısıtlamak ve bir kalıba sokmak değil, bitevi hakikati aramaya ve hayatı yaşanılır kılmaya matuf faaliyetler bütünü olmalı ve bireye özgürlük bilinci zerk etmeli, düşünen, soran, sorgulayan, araştıran ve üreten bireyler yetiştiren bir mekanizma görevi görmelidir.’’ Özgür DENİZ