SONUÇLARI BAKIMINDAN ‘ERGENEKON’ VE ‘17 ARALIK’ DAVALARI

Neslihan KORUTÜRK - 01.02.2014

Bu dünyada herkese yer var.


17 aralık’ta Amerikan parmağı var mı?

Göremiyoruz!

Görmememiz demek Amerika’nın ortada olmadığı anlamına gelmez.

Haddizatında, soruşturmanın ilk günlerinde;

İktidarın en yetkili ağızları meydanlarda, salonlarda,

Yanal medya manşetlerde, ekranlarda en yüksek perdeden Amerika’yı işaretle, bu ülkenin Ankara Büyükelçisi’ne veryansın etmişti.

Lâkin bu kuvvetli “savlet”, hemen bir saman alevi gibi sönüvermiş, resmî ağızlar “Amerika” kelimesini bir daha telaffuz edememişti… Onun yerine daha muğlâk bir “dış mihrak” ikame edilmişti.

Bununla beraber, yanal medyanın kıyısında-köşesinde, halen “Amerikan parmağı”ndan bahisler açılabiliyor.

Zaten “dış mihrak” başka kim olacak? AB ve İsrail’le birlikte Amerika…

Resmî ağızlarda, hatta medyada Amerikan parmağının dillendirilmesi artık çok da önemli değil… Çünkü AKP seçmeni ezici bir çoğunlukla “bu işte bir Amerikan parmağı” olduğuna iman etmiştir.

Gerek sosyal medyada, gerekse özel sohbetlerde, bu “kuvvetli iman” sıklıkla dile getiriliyor. İleri gidip, yanal medyadan başkasını okuyan, seyredeni, İsrail’e destek vermekle suçluyorlar.

Bendeniz, “17 Aralık”ta Amerikan parmağı olabileceği ihtimalini göz ardı etmiyorum.

Bu iddia karşısında zihnim yakın geçmişe, 7 sene önce başlatılan “Ergenekon” soruşturmasına gidiyor.

Tesadüfün iğne deliği, o soruşturmayı başlatan savcılarla, bugünkü “Rüşvet ve Yolsuzluk” soruşturmasını başlatan savcılar aynı…

“Ergenekon”da suçlama neydi?

“Darbe”!

Değil!

“Darbe teşebbüsü”!

Bu “teşebbüs” kavramına ince dikkat gerek… Bu kelimeyi mimleyin!

O davanın ilk günlerinden itibaren mağdur olan-olmayan, yazar-çizer-aydın, memleketin neredeyse yarısı, “bu operasyon bir Amerikan tezgâhıdır” diye feryat etti…

7 sene boyunca, memleketin diğer yarısı, yanal kanallar bu feryada kulak astı, itibar etti mi?

Hayır!

O soruşturmayı gayet “doğal”,

İçinde “şiddetli suç unsurları” barındıran,

“Kuvvetli suç şüphesi ve delilleri” olan,

Savcıları ise, “temiz eller savcısı” kabul edilen bir soruşturma olarak gördü.

Orada kimler yargılanmıştı?

Ağırlıklı olarak Teğmen’den Orgeneral’e “ordu” ve yanı sıra aydınlar, gazeteciler, profesörler, işadamları…

Üstünden 6 sene geçti… Hükümler verilmişti… Bir gün, iktidar milletvekili ve “Başdanışman” sıfatına haiz zat ne dedi: “Orduya kumpas kuruldu”!

Şimdi, “Ergenekon” davasında Amerikan parmağı yok deyip de, “yolsuzluk ve rüşvet” soruşturmasında var diyenlere soruyorum:

Bütün iddiaların somut olduğunu kabul etsek bile nihayet, bir “teşebbüs” safhasında kalmış olan “dava”da Amerikan parmağı aramayalım da “ayakkabı kutularındaki milyonlarca dolarlar, para sayma makinesi, yerlere saçılmış dövizler, para kasaları, 4 bakana ait fezlekenin” delil olarak sunulduğu bir davada Amerikan parmağı mı arayalım?

Bu tutarlı mı?

Hakkaniyetli mi?

Bu meselede “tutarlı” tavır şöyle olmalı:

Birincide Amerikan parmağı falan yoktu, doğal bir soruşturmaydı dediysek,

İkincide de bir Amerikan parmağı aramamalıyız… Üstelik “teşebbüs”ten öte geçmiş, delilleri ortaya konmuş bu soruşturmanın da “doğal” olduğunu kabul etmeliyiz.

x   x   x

Her iki “dava”yı sonuçları bakımından da irdelemek lâzım!

6 yıl süren “Ergenekon” davasında yüzlerce kişiye ağır cezalar, bazılarına ise “müebbet hapis” verildi.

Fakat “dava”nın asıl sonucu, ülke yönetimi üzerinde oldu…

Ne oldu:

Askerin devlet yönetimindeki etkisi, yaygın tabirle, “askerî vesayet” sona erdi!

Eğer o davada bir Amerikan etkisi varsa, Amerika, olsa olsa böyle bir sonucu elde etmek için “operasyon” yapmış/yaptırmış olabilir.

Şimdi dönelim, 17 Aralık’taki “yolsuzluk ve rüşvet” soruşturmasına…

İktidar yanlılarının, “Ergenekon”da asla Amerikan parmağı görmediği gibi, ben de “yolsuzluk” davasında bir Amerikan tesiri göremiyorum.

Lâkin “17 Aralık”ta bir “dış mihrak” görenlere saygılıyım.

Eğer olayda “dış mihrak” yani Amerika varsa, “Ergenekon”da olduğu gibi bir büyük amacı olsa gerektir.

Nitekim yanal kanalların iddiası şu: Dış mihraklar bir yargı darbesiyle iktidarı/Başbakan’ı değiştirmek istiyorlar.

Peki, bu mümkün mü?

“Yargı yoluyla” iktidar değişir mi? Bu teşebbüs amacına ulaşır mı?

İktidar yanlıları, bu operasyonun başarıya ulaşamayacağını düşünüyorlar... Çünkü “Ergenekon” davasının arkasında bir iktidar gücü olduğu için orada sonuç alındı… Burada ise iktidar davanın “arkasında” değil “karşısında” duruyor… Nitekim polisler, hâkimler, savcılar değiştiriliyor… Dolayısıyla sonuca ulaşılamayacak… Hatta şimdiden “operasyon”un “yarım kaldığı” bile söylenebilir.

Hal böyle olunca, “operasyon”un daha fazla ileri gitmesi mümkün değil gibi gözüküyor.

Gerçekten öyle mi? Eğer bu bir ABD operasyonuysa, bu “güç” işini yarım bırakır mı?

İktidar yanlılarının gözden kaçırdığı bişey var; “Ergenekon” davası başladığında “askerî vesayet” vardı… Yani gerçek iktidar “asker”di. Ona rağmen “vesayet”in iktidarı bitirildiyse, şimdiki iktidar da bitirilebilir. Onun için, siz, bence, olayın arkasında “dış mihrak” aramak yerine, “dış mihrak” olmaması için dua edin!

Tarih: 01.02.2014 Okunma: 838

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?