BİR
Bir
insana niye topyekun karşı olursunuz? Böyle bir hareket karşı olduğunuz insanı
büyütmez mi sahi? Ya da, bir insanın, niye olmayan yollarla saf dışı
bırakılmasını desteklersiniz? Oysa aynı meydanda savaşıyorsanız, savaşarak
yenmelisiniz. Düşmanın bile merdi kıymetlidir. Akıllı düşman, cahil dosta
müreccahtır. Ki hep denenmiş ama hep kaybedilmiş yöntemleri tekrar denemek
ahmaklıktan başka nedir ki? Ya da bir insana, sen çek git gurubun kalsın
demenin neresinde akıl vardır? Tabir caizse bu savaşta herkesin silahı
millettir. O silahı kullanmasını bilmiyorsan, kullanabileni suçlayamazsın. Zira
o silahı ateşlemek için bazı şeyler gereklidir. Ateşlemeyi bilmiyorsan suçu
başkasında arayamazsın. Tüm dünya bir insana karşı ittifak ediyorsa, millet
bunda bir gariplik görür, o adamda da bir hikmet arar. Ve bu, o adamla
savaşanların da sonu olur. Akıllı adam böyle bir taktik hata yapar mı? Böyle
strateji olamaz. Böyle söylüyoruz diye bize kızıyorlar ama milletin kalbinin
attığı sokaklara çıksalar gerçeği görecekler. Biz sadece bir anlatıcıyız
burada. Tahrifat yapmıyoruz. Bu hayatın kanunudur. Millet, vuranı da, vurulanı
da çok iyi görür. Yapanı da, yıkanı da çok iyi tanır. Evet, millet kahir
ekseriyetle gerçeklere biganedir. Ama çıkarına geleni de iyi bilir. Bu yüzden
mutlak cahillikle itham edemeyiz milleti. Millet bir yere gidiyorsa o gidişe
bir sebep mutlaka buluyordur. Haddizatında, millet, kendisine cahil diyenlerden
daha akıllıdır. Milletin cehaleti bilimsel eksenli konuşulduğu zaman bir anlam
kazanır ama milleti ilgilendiren güncel olaylarda millet aklını hemen
gösteriverir. Millet gidiyor diye kızmayacaksın, millet nasıl getirilir diye
çareler arayacaksın. Yatarsan, yürümek isteyeni suçlayamazsın. Bir şeyi sende
yapıyorsan, o şeyle karşındakini devirmeye çalışman beyhudedir. O zaman başka
şeyler bulacaksın ve istenildiği gibi olacaksın. Haddizatında millet
hiçbirinizi sevmiyor ama sevdiğini de zoraki seviyor. Çaresizlik, insanı,
istemediği eylemlere sevk eder.
İKİ
Şunu
bilmeliyiz derim naçizane; eğer gaye siyonizmin bekası ise şayet, bir diğer
ifadeyle sekülerizmin idamesiyse şayet, sekülerizmin ve siyonizmin bekası ve
idamesi adına kavga verenler mutlaka ittifak ederler, etmek zorundadırlar. Zira
onların varlık sebebi, bu iki olgudur. Müttefikleri besleyen, büyüten,
güçlendiren, gözeten sekülerizm ve siyonizmdir. Bu yüzden bazı zamanların
ittifaklarına şaşırmamak icap eder. İttifak edenlerin, zor zamanlar haricinde
ki zamanlarda birbirlerine muhalefet etmeleri bizleri şaşırtmamalıdır. Çünkü o
zamanlarda bireysel çıkarlar ön plandadır. Ama zor zamanlarda kolektif çıkarlar
ön plana çıkar. Misal; Avrupa kendi arasında elbet kavgalı olabilir ki
kavgalıdır da, her birinin çıkarı diğerinin çıkarına engel teşkil ediyorsa kavga
etmeleri de normaldir. Sekülerizm eşittir çıkar demektir. Ama mesele Türkiye,
Türk Milleti ve İslam olduğu zaman hemen birleşmektedirler. Çünkü burada
hepsinin çıkarı ön plandadır. İslam ülkelerine karşı yapılan saldırıları
düşününüz lütfen. Aynı misali, basın düzleminde de verebiliriz. Her medya
karşısında ki medyayla, örtükte olsa, mutlaka mücadele içindedir. Ama İslam ve
Türk olgusu karşılarına çıkıverdi mi hepsi birleşiverirler, zira İslam ve
Türklük hepsinin çıkarına çomak sokmaktadır. Bazı ittifaklara şaşırmamalıyız. Çünkü
o ittifakların arkasında Siyonizm vardır. Müttefiklerin hepsi Siyonistlerin
dostlarıdırlar. Yoksa birleşmeleri nasıl mümkün olabilirdi? Birbirlerine
muhalif olmaları kesinlikle ittifak etmeyecekleri anlamına gelmez. Sular
dalgalandığı zaman birleşirler, sular durulunca kendi dünyalarına dönerler.
ÜÇ
Hizmet
etmek, çok zor bir şeydir. Herkesin harcı değildir. Hele meccanense daha da
zordur. Ki mana alemiyle ilgili bir hizmetse zaten meccanen olması gerekir.
Hizmetin pazarlığı olmaz. Hizmet adamı, dünyevi çıkarlar için kolektif davalara
darbe vuramaz. Kötülük için dilekte bulunamaz. Kötülük tohumları ekenlerle
dostluk kuramaz. Onlara insanlığın ortak mülkünü peşkeş çekemez. Tüm insanlığın
gözbebeğini; kirli, müptezel, pespaye, iğrenç çıkarlara alet edemez. Derin bir
sabrı iktiza eder. Sorumluluk duymayı, ideal sahibi olmayı koşul kılar. Acı ve
keder, hizmetin çocuklarıdırlar. Gaye hizmetse, çıkar, gönüllerden ve
beyinlerden çıkar gider. Hizmet adamı, asla kodamanların kuklası olamaz. Hizmet
adamı politika ile iştigal etmez. Hizmet adamı asla çıkar odaklı yaşamaz. Asıl
hizmet bölgesini kesinlikle terk edemez. Terk ederse hizmet yalan olur. Birleştiricidir,
ayrıştırıcı değil. Şahsi ya da gurup hesabına değil kamu hesabına çalışır. Büyümek
için değil büyütmek için vardır. Öldürmek için değil diriltmek için yaşar. Millet
düşmanlarının tam karşısında yer alır, yanlarında değil. Hizmet adamı hakikati
şiar edinir. Hakikati tahrif ve tahrip etmez. Eğer gerçek hizmet adamı ise
şayet, hiçbir kafir onun dostu değildir ve olmaz da. Gerçek hizmet adamı,
patolojik bir ruh haliyle toplumun önünde arzı endam eylemez. Holdingler kurup
onları yaşatmak adına değil, hakikati ortaya koymak, insanlığa duyurmak ve
yaşatmak adına mücadele eder. Paraya değil, ilme önem ve değer verir. Mıymıntı
değil, cesur olur. Kafirden sözünü esirgemez. Kafire karşı denge gözetmez. Zira
bu züldür. Zengin karşısında eğilen dininin yarısını kaybeder diyen bizim
Önderimizdir (sav). Dini yarım olan kesinlikle hizmet ehli olamaz. Hizmet adamı
gerçek dinden korkmaz. Kafirlere maşalık, kuklalık, figüranlık yapmaz. Ehl-i
Muhammedin rüyalarını söndüremez, umutların ı öldüremez. Hizmet adamı,
yoksullar için çırpınır. Adil bir dünya idealiyle yaşar. Ahlakın tahrip
edilmesine asla müsaade etmez, ahlaksızlıkla ve ahlaksızlarla amansız kavgaya
tutuşur. Tüm bunların aksini yapandan hizmet adamı çıkmaz, ancak hezimet adamı
çıkar. Hülasa; hizmet adamı, adam gibi adamdır.
DÖRT
Mümtaz
adam demek seçkin adam demektir. Seçkin adamda belli değerlerle temayüz etmiş
adamdır. Mümtaz adam, kimliksiz, kişiliksiz, karaktersiz olamaz. Vaatlerle
yaşamaz ve çığırtkanlık yapmaz. Kursağında kalan ukdeler üzerinden düşmanlık
inşa edemez. Hakikati örtmek için değil, hakikatin üzerinde ki örtüyü kaldırmak
için vardır. Dünya nimetlerinin peşinde koşmaz. Nimet için kuklalık, maşalık
yapmaz. Biteviye yol değiştirmez. Mümtaz adam olmak kolay değildir. Ki
mümtazlık payesi de spontane kazanılan bir değer değildir. O bir yaşamın
armağanı olabilir ancak. Ki insan, yaşamıyla seçkinlik kazanır, makamı ve
mülküyle değil. Mümtaz adam muvakkat olana değil muhakkak olana gönül bağlar.
Çıkarları adına değerleri bozuk para gibi harcayacak kadar şahsiyetsiz,
haysiyetsiz olamaz. Boş beyinlerden, sefil ruhlardan mümtaz bir karakter asla
çıkmaz. Zira seçkin olmak zor zanaattır. Bedel ister. Sabır ister. Yüce
gönüllülük ister. Diğerkamlık ister. Milletin seçkin bilmediğini, millet
düşmanları seçkin bilse kaç yazar?
BEŞ
Ya kumpas
kuruluyorsa. Ya tehlikeli bir tezgah işletiliyorsa. Ya bazı şeyler yarınlar
adına yaptırılıyorsa. İçerde ki adamlar çok iyi tanınıp, bilinmelidirler. Zira
böyle dönemlerde nice düşmanlar bir anda dost oluverirler. Birileri bir şeyleri
yaptırırken, o şeyden faydalanmaman için sana dair de bir şeyler düşünüyor
olamazlar mı? Bir kurumla ilgili bir kanun yapılıyorsa, o kanun uzun zaman
senin lehine olabilmelidir. O kanunları çıkardığın an, uygulama yetkisinden
mahrum bıraktırılma ihtimalini de düşüneceksin ve yapacağını ona göre yapacaksın.
Allah korusun, yaptığın kanunların uygulayıcıları bir milletin değerleriyle
çatışanlar olursa ne olur hiç düşündünüz mü? Ya da yaptıklarınızı düşünerek mi
yapmaktasınız? Bir şeyler yaparken, yarınları düşünüyor musunuz acaba? Bilakis
ülkenin ve milletin çekeceği ızdırabın derecesini ölçecek bir alet
bulamazsınız. Eğitim ve İstihbarat bir ülkenin, devletin ve milletin temelleri
mesabesindedir. Bu yüzden bu hassas konularda azami dikkat icap eder. Siyonistin
bu ülke üzerinde mutlak hakimiyetini gerçek kılacak hamlelere dikkat etmeliyiz.
Hamleleri öyle yapmalıyız ki, milletin istikbali tehdit ve tehlike altında
olmasın. Ve kendi varlığın tehlike ve tehdit altında bulunmasın. Zira senin
yaptığını karşında duranların icraata dönüştürmesi demek, bu ülkenin cehenneme
dönmesi demektir. Bu ülkenin, bu ülkenin insanlarına zindan olması demektir.
Bin düşünün bir yapın. Asla alık olmayın. MİT olayını, eğitimde ki idareci ve
öğretmen olayını bu bağlamda bir daha düşün derim naçizane.