Sevginin sonsuz avuçlarında aydınlık düşlerle yaşam süren süvarilerdik. Milletimizin yücelmesi, ülkemizin terakkisi, istiklalimizin tahkimi yegâne arzumuzdu. Hayatın en ağır ve acımasız koşullarında yaşamayı kabullenmiş çılgın serüvencilerdik. Zor bir görevin ve ağır sorumlulukların yükünü omuzlamıştık. Toplum cahildi ve cehalet toplum arasında çelikten bir duvar örüyor, derin ve keskin bir tefrikaya yol açıyordu. Tefrika da toplumdaki uhuvvet, tesanüt ve teavün gibi ulvi duyguları itlaf ediyor ve ağır bir fakirliği tevlit ediyordu. Fakirlikte esarete davetiye çıkarıyordu. Kişilik ve haysiyet, esaretin dehlizlerinde kaybolup gidiyordu. Biz esareti kökten yok edecektik. Cehaletle mücadelemiz amansız ve soluksuz olacaktı. Şartlar bunu gösteriyordu.
İnanıyorduk ki, yarınlar başka bir gün olacaktı. Rüzgâr başka esecek, rahmet başka yağacak, Güneş başka doğacaktı. Karanlığın perdesini yırtacaktık. Ülkemizden, cahil ve esir eden yalan rüzgârlarının izleri hakikat rüzgârlarının esmeye başlamasıyla silinip gidecekti. Anadolu gülecek, tarihin tekerleği tersine dönecekti. Surda bir delik açacak ve güneşin ince ince sızışını selamlayacaktık sabahın seherinde. Güne taze tebessümlerle uyanacaktı gül yüzlü çocuklar. Yalan kokularının oluşturduğu kalınlaşmış cehalet bataklığı kuruyacak ve ruhlara inşirah gelecekti.
Bizler bu yola keskin bir duyarlılık ve ödünsüz bir bilinçle, yüzlerinden ıstırap ve acı akan Anadolu insanının kem talihini değiştirmeye ve karamsarlığın mahkûmu olmuş yüreklere umut tohumları serpmeye ve bir milletin yıkılan umutlarını tekrar dağ gibi yükseltmeye ant içmiş eğitim süvarileriydik. Zincir vurulamayan umutlarla doluydu yüreğimiz. Karanlığın perdesini yırtacak aydınlık fikirlerle beslenmişti dimağımız. Korkusuzduk başaracaktık. Bizler insanlık bahçesine cennet çiçeklerinin tohumlarını serpiştiren ve rengârenk çiçeklerden müteşekkil insanlık bahçesini güzelleştirmeye çalışan masum ve onurlu bahçıvanlardık. İman ettiğimiz bu kutlu yolda yürürken talihin gadrine uğrarsak şehit olarak can vereceğiz, bunun bilincindeyiz ve bu soylu sona hazırız. Şayet kalırsak en güzel hür ve aydınlık yarınlar bizleri ve asil milletimizi bekliyor. Geride kalanlar müsterih olsunlar. Bizler bugünler için doğduk ve bu kutlu sefere muhteşem bir iştiyakla çıktık.
Sevgili ülkem ve soylu halkım biliriz ki; öğretmen kutlu insandır. İnsanlığın yapı taşıdır. Bir milletin hem terakkisinin hem de tedennisinin müsebbibidir. Küçücük dimağlara ustaca zerk ettiği ilimle toplumların kader programına en büyük katkıyı sağlayan mütevazı bir fikir işçisidir. İrfan ordusunun aziz bir neferidir. Taşıdığı ruha göre insanlığı hem alçaltır hem de yükseltir. Büyük ve ulvi idealler peşinde koşan, büyük ve uzak hedeflere yelken açarken hayat denizinin azgın dalgalarıyla boğuşan yorgun bir vapur gibidir adeta. İçi ilimle, irfanla, sevgiyle ve bilumum ulvi duygularla dolu. Barışın güvercinidir o. Sevginin en aziz mümessilidir. Cehaletin, tefrikanın amansız muhalifidir. O, gemisini insanlık denizinde yüzdüren bir kaptan-ı deryadır. Bu, insanlığın aziz mimarları, kimi zaman hayatın acımasız dişlileri arasında ezilmeye terkedilmiş, idealleri dumura uğratılmıştır. Haddizatında başkalarını tenvir etme pahasına ömür sermayesini damla damla insanlık adına harcayan bu soylu mimarlar asli konumlarına yükseltilmeli ve tüm imkânlar mümkün mertebe hizmetlerine müheyya kılınmalıdır.
Sevgili ülkem ve soylu halkım, insanlığın en kutlu, en yüce ve en muazzez öğretmenleri hiç kuşkusuz ki, peygamberlerdir. Binaenaleyh son öğretmende şüphesiz bizim peygamberimiz, kâinatın yegâne efendisi, göz bebeğimiz, biricik önderimiz Hz. Muhammed (sav) dir. Ve bizler o yüce ve kutlu öğretmenlerin masum ve onurlu mirasçılarıyız. Bu ulvi mesleğin asıl membaı ise yüce yaratıcımızın ‘’Rabb’’ isminin tecellisidir. Binaenaleyh, öğretmen, bidayetten nihayete dek bir hayat boyu varlığımızı şekillendiren, istikametimizi tayin eden kutsi üstaddır. Bir milletin ahlakını, değerlerini, kültürünü, dilini yücelten, zenginleştiren ve vikaye eden yaratanın inayetiyle ve izniyle öğretmenlerdir.
Sevgili ülkem ve soylu halkım, bedihi hakikatin mücmel ve saf ifadesi olan şu sözler sevgili ülkemizin ve aziz milletimizin bağrından çıkan haysiyetli aydınımız, haysiyetli fikir işçisi Nurettin Topçu üstada aittir. ‘’Âdemoğlunu, beşikten mezara kadar götürüp teslim eden dünyanın en büyük mesuliyetine sahip insan muallimdir. Kaderimizin hakikatinin işleyicisi, karakterimizin yapıcısı, kalbimizin çevrildiği her yönde kurucusu odur. Fertler gibi nesillerde onun eseridir. Farkında olsun olmasın, her ferdin şahsi tarihinde muallimin derin izleri bulunur. Devletleri ve medeniyetleri yapanda yıkanda muallimlerdir. Muallimin hürmet gördüğü ülkede, insanlar mesut ve faziletlidir. Muallimin alçaltıldığı, mesleğinin hor görüldüğü ülkelerde milletler düşmüştür, alçalmıştır ve şüphe yok ki, bedbahttırlar. ‘’Babam beni gökten yere indirdi, hocam beni yerden göğe yükseltti’’ diyen İskender muallimi anlamıştır. Muallim, sade zekâların değil beşaretlerimizin, ibadetlerimizin müjdecisidir. Medeniyetler muallimle kuruldu.’’ Türkiye’nin Maarif Davası-sh:63
Sevgili ülkem ve soylu halkım, yine merhum ve maruf istiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un şu ulvi ve derin ifadeleri de bu kutlu insanların soyluluklarının sarih izharıdır. Keskin bir hüccetidir. ‘’Yeryüzünde nice kazanılmış zaferler vardır ki; onları kazananlar askerler değil, filhakika irfan ordularıdır.’’ Evet, bir milletin kaderi, yaratanın inayetiyle bu muazzez fikir işçilerinin dimağlarında, bu kutlu ruh sanatkârlarının avuçlarında, bu onurlu gönül fatihlerinin berrak sevgilerindedir. Sokrates’in şu sözü manidardır: ‘’Dünyada her şeye değer biçilebilir, oysa öğretmenin eserine değer biçilemez. Çünkü onun eseri hem her şeydir, hem de hiçbir şeydir.’’
Sevgili ülkem ve soylu halkım, binnetice; necatımız ve hayatımız, istikbale umutla bakmaya, sebeplere sarılmaya, bitevi ileri gitmeye, güçlü atılımlar ve hamleler yapmaya, kalıcı ve reel çözümler üretmeye, dik durmaya, hayata dair yeni ve özgün açılımlar getirmeye, umutları yakalamaya, aydınlık kafalarla karanlıkları çatırdatmaya, başarıya kilitlenmeye, polarizasyonu ekarte edip entegrasyonu sağlamaya, moralist politikalar üretmeye ve bahusus özgür ve aydınlık yarınlarımızın mimarları olan muallimlerimizden müteşekkil sağlıklı ve güçlü bir eğitim ordusu kurmaya ve bu orduyu her türlü teçhizatla donatmaya merbuttur. Bilakis izmihlalimiz mukadderdir. ‘’Eski hal muhal ya yeni hal ya izmihlal.’’
Sevgili ülkem ve soylu halkım, bizim Kim için ve Ne için çalıştığını bilen insanlara ihtiyacımız vardır. Artık yıkana değil yapana, tüketene değil üretene, bozana değil düzeltene, ihtilaf çıkarana değil ittifakı terviç edene, kini değil sevgiyi soluyana, savaşı değil barışı öngörene, nefret edene değil merhamet edene itibar ederek işlerimizi yoluna koymalıyız. Çok okumalı, çok düşünmeli, çok çalışmalıyız. Bir bilgin der ki: ‘’dehalarını kitaplarla beslemeyen bir millet yok olmaya mahkûmdur.’’ Evet, nesillerimize mutlak surette kitabı ve okumayı sevdirmeliyiz. Zira her türlü sefaletimizin yegâne müsebbibi; kitapsızlıktır. AHLAKSIZLIĞIMIZ DA KİTAPSIZLIĞIMIZDANDIR.
Sevgili ülkem ve soylu halkım, hayatı görmeli, tanımalı, anlamalıyız. Atiden yana ümitvar olmalı yeis’e düşmemeliyiz. Dostumuzu düşmanımızı iyi tefrik etmeliyiz. Kimliğimize, kişiliğimize, değerlerimize, dilimize, dinimize, vatanımıza, haysiyetimize, tarihimize, kültürümüze sahip çıkmalıyız. Şu hedefleri isticalen realize etmeliyiz.
1. En önce halkı eğitmeliyiz
2. Cehaleti yenecek programlar ihdas etmeliyiz
3. İlim ve çalışma şevki aşılamalıyız
4. İlköğretime büyük önem vermeliyiz
5. Mükemmel öğretmen yetiştirmeliyiz. Mehmet Akif Ersoy
‘’Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol
Yol varsa budur, bilmiyorum bir başka çıkar yol.’’ Mehmet Akif Ersoy
Sevgili ülkem ve soylu halkım, en kalbi saygılarımı sunuyorum. Yüce Allah sizleri, bizleri, değerli insanlığı korusun ve yüceltsin.