Küresel sermaye ile zor sınav

Hüseyin ŞİNASİ - 18.06.2014

                       

            Siz değerli okuyucularımızdan aldığımız destek ve cesaretle duygu ve düşüncelerimizi paylaşıyoruz Bu vesile ile internet sitelerinde ve gazetelerinde yazılarımıza yer veren basın mensuplarına teşekkür ediyorum.

Yazılarımızın çeşitli haber sitelerinde ve yerel gazetelerde yayınlanmaya başlamasıyla her kesimden pek çok kişi ve grupla tanışma ve görüş alışverişinde bulunma imkânımız oldu. Bu nedenle olup bitenlere daha geniş pencereden bakıp ve değerlendirme imkânı buluyoruz. Biliyorum gündem çok sıcak ve hareketli. Son olarak CHP-MHP’nin ortak Cumhurbaşkanı adayı açıklandı. Ortalık gerçekten toz duman oldu. Fakat bu konuda bir değerlendirme yapmak çok erken.   

O nedenle gelin yabancı sermaye konusunu incelemeye çalışalım:

Yerli veya yabancı bankalar, en basit ifadesiyle size kredi verir ve sizden aldığı faizle başkasına kredi verir, bu çark böyle dönüp gider. Bankaların kazancı para alıp satmadır. Bilindiği gibi bu senenin kurumlar vergisi rekortmenlerinin ilk on sırasına bankalar gelip yerleşti. Demek ki yaptıkları işlerden büyük paralar kazanmışlar. 

Yabancı sermaye kuruluşları; devlete ve özel kuruluşlara kredi verir. Devlet veya şirketler aldıkları bu borç paralarla, yol yapar, hastane yapar, fabrika kurar, ithalat ve ihracat yapar. Elbette yabancı sermaye bir ülkeye gelirken anasının babasının hayrına gelmez. Çıkarı her şeyin üstündedir. Devletten veya yatırımcı şirketten faiz alır, komisyon alır. Döner bankaları aracılığı ile size, yapılan yollarda kullanacağınız arabalar için, yiyip içeceğiniz maddeler için, kullanacağınız eşyalar için kredi verir. Bir de öyle kazanır. Bankalar sizden aldığı paralarla kar üstüne kar eder, yabancı kuruluşlara borcunu öder, devlete vergisini öder. Bu kısır döngü böyle sürüp gider.

Devlet, fahiş fiyatlarla aldığı kredi borçlarını ödemek için, size "dünyanın en pahalı" petrolünü satmaktan kaçınmaz. Bununla da kalmaz. Arabanızdan, yakıtınızdan, yağınızdan, otoparkınızdan ÖTV alır. Sizden aldığı ÖTV ve diğer vergilerle, yabancı sermayeden aldığı kısa ve uzun vadeli borçları öder. Sizler de devletin haraç mezat aldığı bu kredilerle, yapılan havaalanları, otoyollar, tüneller, hastaneler ve çeşitli yardımlarla övünür, gurur duyarsınız.

Yeni gelişen bir sektörde, KOBİ olarak büyümek için yine, yabancı bankaların, yabancı sermayesinin ince tezgâhından geçer, "yine" kredi alırsınız. Ülkede üretim diye bir anlayış olamadığından, yabancı sermayenin "kendi ürününü" satar ve kredinizi faizi ile öderken, "sattığınız yabancı ürün" ile yabancı sermayenin ekmeğine, önce kaymak, sonra üstüne bal sürmüş olursunuz. Yani borç almadan büyüyemezsizin. Fakat kendi üretiminiz, kendi ürününüz olmadığından büyüyen yine siz olmazsınız. "Siz çalışırsınız " YABANCI SERMAYE BÜYÜR. Bunu da siyasetçilerimiz övüne övüne "ekonomimiz büyüyor" diye anlatırlar. Sizler bir ömür boyu, çalışa çalışa büyüyeceğinizi sanırsınız. Oysa size hep "armudun sapı kalır". Sonra da "NEDEN diye SORARSINIZ? "

Yabancı sermayenin yani emperyalizmin; hayvanlar gibi asla doyma duyguları yoktur. “Almadan vermek olmaz” demek çok masum kalır. Size verdiğini faizleriyle katmer katmer aldıkları gibi, ambarınızdakilere de göz dikerler. E tabi, elinizdeki bitince sıra ambarınıza gelir. Doymaz, doyuramazsınız.  Ambarınızdakiler yeraltı ve yerüstü tüm zenginliklerinizdir, yani vatan topraklarıdır.

Bunu elde etmek için önce; kendi istediklerini yapacak bir siyasi idare, yani kuklalar gerekir. Önce bir kukla bulunur. Bir ruh aşılanır. Buna takılan isim "hizmet aşkı" olur, hizmet yarışı olur çoğunlukla. O kuklayı, lider, önder, özgürlük savaşçısı ilan edersiniz bir şekilde. Ardına bir sürü seçmen, fanatik yerleştirmek kolaydır artık. Yabancı Sermaye ve penguenler her yerde yandaşları oluverir,  bu iş orada biter.

Ülkemizde; İMKB de var olan paranın %50 si kimin bilinmiyor. Canları sıkılır, istedikleri olmazsa, paralarını alıp çekip gidiyorlar. Borsa çöktü diyoruz buna. Borsada güya halka sunulmuş hisse senetleri para etmeyince, 
bununla dönen çark birden duruveriyor. Fabrikalar kapanıyor, işçiler işten çıkarılıyor. Üretmeyince, dökme su ile değirmen buraya kadar dönüyor. Yabancı sermaye çekilince, aldığı borcu ve krediyi ne devlet, ne kobiler ne de vatandaş ödeyemiyor. Buna piyasada canlı para veya sıcak para sıkıntısı deniyor. Ve çarklar duruyor.  "KRİZ" diyoruz buna MANŞET, MANŞET, MANŞET.

Çözüm evet, çözüm boyun eğmek. Küresel emperyalizm iyi niyetli karınca değil ki, Ağustos böceğine koynunu açsın. Sonra Yabancı Sermaye istediklerini sıralar. Dağını satacaksın. Taşını satacaksın. Suyunu satacaksın. Denizini, limanlarını satacaksın. Petrolünü, madenini satacaksın. Sat babam sat. Sat sat bitmiyor iyi mi? O halde daha iyi sat.

Unutmayalım.

Osmanlının çöküşü,  Türkiye Cumhuriyetinin ödediği borç batağı ile gelmişti.

Toprağımızdaki madenleri kim işletiyordu, yolları kim yapmış ve kimler çalıştırıyordu, posta, telgraf, telefon kimin emrindeydi.

Bir şey anlamadınız mı? Boş ver kapatıverin gitsin.

 

Tarih: 18.06.2014 Okunma: 763

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?