Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Büyük şair ve yazar Goethe (1749-1832), dünya edebiyatının zirvesi kabul ediliyor… Eserlerinin derinliği, kapsayıcılığı, çeşitliliği, insanlığa etkisi ve katkısı dolayısıyla bu unvan kendisine lâyık görülmüş…
Edebî eserlerin sanat değerini ölçen bir gösterge de yazar veya şairin eserlerinde kullandığı “farklı” kelime sayısı… Bu konu incelenmiş… İngiliz Edebiyatının zirvesi kabul edilen Shakespeare’in, eserlerinde 25 bin farklı kelime kullandığı görülmüş. Goethe ise bunun iki katı, tam 50 bin farklı kelime kullanmış. Hal böyle olunca, dev bir evrensel sanatçıdan söz ediyoruz. Böyle bir sanatçının soy kütüğü ve inancı da elbette merak konusu oluyor… Aşağıdaki bilgileri, Goethe’nin önemli eseri Faust’un, sonuna eklenen, Ali Çankırılı’nın, “Goethe üzerine bir araştırma” adlı bölümünden aldım.
Araştırmaya göre; Goethe’nin soy kütüğü, anne tarafından Türk soyundan gelen “Sadık Selim Sultan” adında bir Selçuklu Beyine ulaşıyor.
Yaygın anlayış, anne tarafının “ırkî” bakımdan belirleyici olmadığını söyler… Zaten biz de “Türk” demedik, “Türk asıllı” dedik… Herhalde, 9 ay karnında taşıyan annenin de çocuğu üzerinde bir katkısı olsa gerek… Haddizatında, asıl olan, çocuğun hangi kültürde yetiştiğidir. Goethe, hiç şüphesiz, etkin “Alman kültürü” içinde yetişmiştir. Tabii ki bir Alman’dır.
Lâkin tecessüsü geniş, çok yönlü bir sanatçıdır.
Kendisinden beş yaş büyük olan şair arkadaşı Herder’e “Öyle hikmetli ve derin sözler kullanıyorsunuz ki, bunların kaynağını merak ediyorum!” der. Arkadaşı da o hikmetli sözlerin kaynağını bildirir: Bu kaynak Kur’an-ı Kerim’dir.
Bir süre sonra, Goethe, arkadaşına Kur’an’ı okuduğunu müjdeler ve şöyle der: “Kur’an’da Musa’nın dua ettiği gibi dua etmek istiyorum: Yarabbi benim dar göğsümü genişlet!”
Ardından, en çok etkisinde kaldığı on sureden oluşan bir “Kur’an-ı Kerim Hülasası” adıyla bir eser meydana getirir. Ayrıca, “Muhammed’in Nağmesi” başlıklı şiiriyle “Hz. Peygamber’i methu sena eder.”
Goethe, 1914’te yazdığı bir mektupta, bir Protestan kilisesi salonunda, “Başkurtlarla beraber namaz kıldığı”nı ve Başkurtların kendisine özel olarak iltifat edip bir “ok-yay” hediye ettiklerini yazacaktır.
Söz konusu Başkurtlar, Napolyon savaşları sırasında Fransızlara karşı savaşan Rus Orduları içinde Wiemer’e kadar gelen Türk subay ve askerleri idi.
x x x
MÜSLÜMAN OLDUĞUNA DAİR BİRKAÇ KANIT
Araştırmada çok fazla kanıt var fakat bir köşe yazısının hacmi içine hepsini alamayız… Eserlerindeki kısa birkaç mısra ve cümle ile yetineceğiz:
“Zehir ve yılan gibi pek az şey zıddıma gider,
Yani dört şey: Tütün dumanı, tahtakurusu, sarımsak kokusu ve haç.”
Beyitteki “haç”a dikkatinizi çekiyorum.
“Eğer İslam, teslim olmaksa Allah’a,
Öyleyse hepimiz yaşayıp ölmekteyiz İslam’da.”
…
“Kur’an ezeli mi, değil mi?
Ben onu araştırmıyorum.
O’nun kitapların kitabı olduğuna,
Müslümanlık icabı inanıyorum.”
x x x
Bu bilgiler ne işe yarar?
Haddizatında, hiçbir işe yaramaz… Ta ki bu bilgiler ışığında Goethe’yi ve onun eserlerini merak edip okuyanlar müstesna!
O vakit, bu büyük dehanın Türk asıllı ve Müslüman olmasının bir faydası ve anlamı olur!
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, PENGUEN’den…