Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
1990’larda, ağızlardan düşmeyen kelime “globalleşme”ydi!
Çok yeni bir kavramdı ve bize gayet iyi, gayet faydalı bir nesneymiş gibi sunuldu!
Çok geçmeden Türkçesini bulduk; “Küreselleşme”!
“Küreselleşme” terimi, kavram olarak bizim medya ve edebiyatımızda yaygınlaşırken, uygulaması veya dayatması da yeryüzünde yaygınlaşıyor, dünyayı sarıyordu…
Peki, küreselleşme ne? İyi mi, kötü mü? Yararlı mı, zararlı mı?
Hem iyi, hem kötü!
Haddizatında, bunu tartışmanın fazla bir anlamı yok, çünkü bundan kaçmanın, kaçınmanın imkânı yok!
Küreselleşme, kaçınılmaz olduğuna göre, yapılabilecek en doğru iş onu derinlemesine “tanımak”… Onu kim, nerede, ne maksatla, nasıl kullanıyor veya ondan yararlanıyor, bunları bilmek… İyi ve kötü taraflarını ortaya çıkarmak… İyi taraflarından yararlanmak ve onu yaygınlaştırmak… Kötü ve zararlı taraflarından korunmaya çalışmak!
“Küreselleşme”yi, belki de en iyi Anthony Giddens’in “Varlık ile yokluğun kesişmesi…” sözleri anlatıyor!
“Varlık” ile “yokluk” her an, her yerde kesişiyor…
Eskiden de “kesişiyor”du… Fakat eskiden hem bu kadar çok sayıda değildi, hem de “yerel”di!
Artık öyle değil…
2013’te Türkiye’ye gelen 35, İstanbul’u ziyaret eden turist sayısı 12 milyon… Eğer turistler, ülkemizde, ortalama bir ay kalıyorsa, İstanbul’da her an bir milyon turist var demektir! Nitekim memleketin her yerinde yolunuz turistlerle sıkça “kesişiyor”!
Fakat bu, küreselleşmenin küçük, hatta önemsiz bir bölümü!
Asıl kesişme “küresel yatırımlar”da, “küresel çapta ucuz işgücü” arayışlarında, ucuza mal edilen ürünün “küresel pazarlanması”nda, yerel bir mal veya markanın yeryüzüne yaygınlaşmasında, “kola”nın, “hamburger”in küresel bir yiyecek-içecek kültürü haline gelmesinde…
Bunlar iyi mi, kötü mü; yararlı mı, zararlı mı?
Yukarıda söylediğimiz gibi hem iyi, hem kötü!
Yeni kültürleri, yeni değerleri, yeni lezzetleri tanımak bakımından iyi ama baskın kültürün tesirinde kalarak kendi kültürümüzden, değerlerimizden, lezzetlerimizden uzaklaşmak tehlikesini getirdiği için kötü!
Bangladeş, Çin, Meksika, Brezilya… Vb. gibi ülkelerin kalabalık nüfusunu “ucuz işgücü” olarak sömürmesi kötü ve zararlı… Öte yandan, aynı kalabalıkların işsiz kalmasından, hiç işi olmamasından da iyi gibi gözüküyor! “Varlık ile yokluğun kesişmesi” böyle bişey!
x x x
EMPERYALİZM: 1-KÜRESELLEŞME: 0
“Kesişme”nin daha etkin ve yaygın olduğu bir alan var ki bana göre asıl kesişme ve küreselleşme orada… Bu alan, “iletişim” alanı… Her an, her saniye karşımızda olan televizyon ve bilgisayar ekranları…
Bu “küresel” iletişim umumiyetle aleyhimize… Çünkü çoğunlukla, belki de hiç merak etmediğimiz, seller, yangınlar, suikastlar, tecavüzler, katliamlar, bombalamalar, iç savaşlar gibi felaketler haber niteliği taşıyor ve ekranlarımızı dolduruyor… Olumsuzlukları görüyor, duyuyor, üzülüyor ama onları durdurmak için hiçbir şey yapamıyorsunuz! Bu da öncelikle sinirlerimizi, uzun vadede ise sağlığımızı bozuyor… Hele bu olumsuzluklara müdahale edebilecek büyük devletlerin kıllarını kıpırdatmamaları bizi çileden çıkarıyor… Kapitalist-emperyalist güçler küreselleşmeyi destekliyor, nimetlerinden yararlanıyor, işin kaymağını yiyorlar ama “küresel açlık ve susuzluk”, “küresel ısınma”, “küresel kirlenme” gibi, bibakıma küreselleşmenin getirdiği sorunlar karşısında hiç oralı olmuyorlar. Hal böyle olunca; “küreselleşme” dünyanın felaketini hızlandırırken, ondan en büyük zararı “yokluk” içindeki ülkeler, toplumlar görüyor…
Bununla beraber, iletişimin sürat ve çeşitliliği sayesinde “işkence karşıtlığı”, “insan hakları”, “çocuk ve kadın hakları”, “basın özgürlüğü”, “açlık-sefalet-kirlenme” gibi konularda hassasiyetin ve dayanışmanın artması ise “küreselleşme”nin iyi ve faydalı tarafı!
x x x
Geldiğimiz noktada “küreselleşme” nereye vardı ve kimin işine yarıyor?
Türkiye’nin önemli iktisatçılarından Korkut Boratav; “Emperyalizm neden artık sol aydınların söyleminde yer almıyor?” diye sormakta ve bu kavramın yerini küreselleşmenin aldığı sonucuna varmaktadır.
Demek “emperyalizm”, yani sömürgecilik “küreselleşme” terimiyle örtülmekte ve böylece eleştiri oklarından kurtulmaktadır.
Hatta ve hatta “küreselleşme” ambalajına sarılı emperyalizm sevimli, gerekli, faydalı bir süreç gibi de sunulmakta, bilinçaltına sürekli “iyi” algısı gönderilmektedir.
Sömürgecilik, yani emperyalizm, gerekli de, faydalı da, kaçınılmaz da değildir… Zararlıdır, onunla mücadele edilmeli ve yeryüzünden kaldırılmalıdır.
“Dünya toplumu” anlamına gelen küreselleşme ise kaçınılmaz gözüküyor… Bunun emperyalizmle eş anlamlı kullanılması tuzağına düşülmemeli, ona karşı dikkatli olmalı, “yoklukla varlığın kesişmesi” sürecinin, yokluğun yani yoksulun aleyhine işlemesinin önüne mutlaka geçilmelidir.
O vakit, küreselleşme insanlığın hayrına ve huzuruna hizmet edebilir!
Oysa şu andaki gidiş “kaçınılmaz” bir çıkmaza doğrudur!
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, YENİÇAĞ’dan…