Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Bazı kavram veya varlıkların ne olduğunu hepimiz biliriz. Fakat gel şunu tarif et denildiği zaman, söyleyecek tek kelime bulamayız.
Aylardır zihnimde dönüp duran bir kavram var: Vicdan.
Nedir vicdan, nasıl bir şeydir?
Uzun süredir, bu kavramla ilgili karşıma çıkan yazıları dikkatle okuyor, notlar alıyor, üzerinde düşünüyor, “vicdan” adlı nesneyi kafamda şekillendirmeye, netleştirmeye çalışıyorum.
En nihayet, internette “vicdan” yazıp aradım. Karşıma tam üç buçuk milyon sonuç olduğunu bildiren bir sayfa çıktı. Ancak, ilk 10 sayfaya bakabildim.
Başka kaynaklara da baktım. İnsanı tam anlamıyla tatmin edecek açıklamalara ulaşamadım. Üstelik tanımlar arasında çelişkiler de vardı.
Vicdan hakkında bir açıklama yapmadan buraya kadar geldik. Sanırım, şu kısa sürede siz de vicdan hakkında düşünmüş, belki kendi tanımınızı da yapmışsınızdır.
* * *
Vikipedi’nin
Tanımı
“Felsefeye göre, iç huzuru veya iç
sıkıntısı vererek kişiyi uyaran vicdan bir kavram değil, kişinin bir
yeteneğidir. Felsefede metafizik anlayış, bu yeteneğin doğuştan var
olduğunu ileri sürer. Diyalektik
anlayış ise insanın içinde bulunduğu toplumsal koşullarla belirlenmiş görgü
ve bilgisinin sonucunda oluştuğunu ileri sürer. Neo-spiritüalist
görüşe göre ise, ruhun ancak belirli bir gelişim aşamasında (hayvanlık ara
aşamasından sonraki insanlık aşamasında) açığa çıkan, ruhun gelişimi oranında
derece derece gelişen bir yeteneğidir.”
Görüldüğü gibi, tanımlar birbiri ile
çelişiyor.
* * *
Bize göre ise vicdan; Yaradan’ın kişinin yüreğine koyduğu hassas terazi! O kadar hassas bir terazi ki, sürekli ihtimam gösterilmezse kolayca bozulabilen; kefesindeki nesneyi doğrulukla tartamaz hale gelen bir terazi.
Vicdan; Yaradan’ın ruhumuza bahşettiği, hep doğru istikameti gösteren, adaleti işaret eden bir pusula. Fakat bu pusulanın oku kıldan ince! İşaret ettiği yönü tam doğrulukla görebilmek için çok dikkatle bakmak, son derece sağlam ve sakin kafayla incelemek gerekiyor.
Vicdan; doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, haklıyı haksızdan ayırmamızı sağlayan bir merkez, bir kaynak… Öfke, şefkat, sevgi, kin, kıskançlık, heyecan gibi hislerden farklı bir his kaynağı… Diğer duygularımız, o andaki duruma göre ortaya çıkıp kendilerini güçlü bir şekilde gösterirken, vicdan her an bir yayın ve sürekli bir akış halindedir. Ama hep arka planda kalan zayıf bir yayın veya akış.
Bütün eylem ve faaliyetlerimiz esnasında kalbimizden bilincimize akan sestir, vicdan. Hep adaleti emreden o sürekli ve kısık ses. Adeta bir fısıltı... Bu ses, sürekli uyarı halindedir ama çok kısık olduğu için duymazlıktan gelmek veya daha gür sesler arasında boğulmasına seyirci kalmak hep ihtimal dâhilindedir.
* * *
Görüldüğü gibi vicdan zihnimizin değil, ruhumuzun bir niteliği. Dolayısıyla, bir konuda vereceğimiz hükmün adil olabilmesi için, o konu hakkında her şeyi bilmemiz bile yeterli olmayabilir. Çok zeki olmak, hatta dahi olmak bile adil bir kararın garantisi olamaz.
Çok bilen veya her şeyi bilen yahut da o çok zeki, hatta dahi kişi vicdanının sesini duyabiliyor mu? Ona kulak veriyor mu?
Mesele oradadır.
* * *
Vicdanın sesinden kaçış yoktur. O sizi eninde, sonunda yakalar.
Gerçi, bu kanaati sarsabilecek bir örnek var kamuoyunun önünde!
Kenan Evren…
1980’lerde, 17-18 yaşındaki çocukların asılması için mahkeme kararlarının altına imzasını atmıştı. Bugünlerde, 90’lı yaşlarında diyor ki; “İmza atarken elim titremedi!”
Demek ki, Evren için herhangi bir vicdan sızlaması, vicdan muhasebesi söz konusu değil!
Bu ifadenin samimiyetinden Evren’in Ruh sağlığından şüpheliyim.
Tabii ki vicdan, ruh sağlığı sakatlanmamış
olanlarda bulunur.
* * *
Ekşi
Sözlük’ten
Vicdan; kişisel hesaplaşmalarda huzursuzluk yaratabilir. Hata işlediğini düşünen birey, vicdanın sesini dinlemeye katlanamadığı zamanlarda kendini kandırma yöntemleri geliştirir. Dengeler bu sayede oturur ve huzur sağlanır, kabin basıncı dengelenir.
Sizden bazı
şeylerin cevabı beklenirken elinizi üzerine koymanız talep edilen nesnedir
vicdan. El koyup yoklarsınız bakalım
yerinde duruyor mu diye, pek çoğundan ses gelmez, çıt çıkmaz.
Öyle ince bir sınırdır ki vicdan; varlığı çok nadiren göze batar.
Yokluğu ise çok ağır gelir insana... Karşındakinin vicdansız oluşu senin vicdanını öyle bir sızlatır ki, öyle bir acıtır ki... ööle şapşal şapşal kalırsın. Bir şey de yapamazsın, yapmak istemezsin zaten... Vicdanın el vermez susmaktan başka bir şey yapmaya.
* * *
Üstatlardan
İnsanlar tuhaftır! Fena bir şey yapmakta
olduklarını hissedecek olurlarsa mutlaka en evvel vicdanlarını susturacak bir
sebep bulurlar.