1. ÇALIŞMAK: Başarının bedelidir.
2. OKUMAK: Bilginin temelidir.
3. DÜŞÜNMEK: Kudret ve kuvvetin kaynağıdır.
4. SPOR YAPMAK: Sağlıklı kalmanın en kolay yoludur.
5. SEVMEK: Hayatı kutsallaştırır.
6. HAYAL KURMAK: Ruhu yıldızlara ulaştırır.
7. GÜLMEK: Hayatın yükünü hafifletir.
8. YARDIM ETMEK: Toplumda yaşamanın ilk şartıdır.
9. EĞLENMEK: Genç kalmanın sırrıdır.
10. PLAN YAPMAK: ilk dokuz madde deki hususları yapabilmek için gerekli zamana sahip olmanın sırrını verir insana.
Sonra bu maddelerin izahatını yapmam gerektiğini düşünerek üzerlerinde çalışmaya başladım. Neden bu maddeler? Araştırmam esnasında kendi meslektaşlarımızdan bir büyüğümün de başarının püf noktası olarak şu yedi maddeyi yazdığını gördüm:
1. Başarılı insan daima çözümün bir parçasıdır; başarısız ise daima sorunun bir parçasıdır.
2. Başarılı insanın her zaman bir programı; başarısızın ise bir mazereti vardır.
3. Başarılı insan ‘’işine yardım edeyim’’ der; başarısız ‘’bu benim işim değil’’ der.
4. Başarılı insan her soruna bir çözüm bulur; başarısız her çözümde bir sorun görür.
5. Başarılı insan en olumsuz durumda bile bir çıkış noktası görür; başarısız en olumlu durumda bile engeller bulur.
6. Başarılı insan "zor olabilir ama imkânsız değil’’ der; başarısız, ‘"mümkün olabilir ama çok zor’’ der.
7. Eleştiri ikinci sınıf beyinlere özgüdür; birinci sınıf beyinler çözüm üretir.
Bütün bunlardan istifadeyle bende büyüklerim gibi gençlere ışık olacak bir şeyler yapmalıydım. Çalışmalarımın neticelerini bir sayfalık özet şeklinde öğrencilerime ve genç öğretmen arkadaşlarıma dağıttım. Araştırmam esnasında dünyada liderlik yapmış insanların ortak özellikleri içinde Okumak, Düşünmek, Sorgulamak, Tartışmak ve Sonuç Çıkarmak olduğunu gördüm. Başarı konusunda yerli ve yabancı bir sürü kitap yazıldığını farkına vardım. Öğretmenlik için eğitim alırken fark ettim ki, başarılı olması için öncelikle insanın İstemesi/Merak Etmesi, İnanması, Sevmesi ve Karar Vermesi lazım. Bu maksatla Sabır ve Azimle işe başlaması ve sürdürmesi gerekir. Tıpkı posta pulu gibi… Azim üzerine söylenmiş atasözlerimiz bile vardır. İnsan isteğinin şiddeti, inancı derecesinde ve güveni oranında başarılı olur. İsteğin şiddeti arttıkça insan coşkulu olur. Bundan sonra insan kendi geleceğini Hayal Etmeli/ Hedef Belirlemelidir/İdeali olmalıdır. Fakat bu hedef hemen ulaşılacak basit bir hedef değil, büyük olmalıdır. Misal: kendine hedef olarak, asgari ücret miktarında bir kazanç elde edecek kadar satış yapmak yerine, koordinatör olduğunuzu hayal etmelisiniz; hedef olarak ta koordinatör olmayı seçmelidir. İşte bu hedeften şu an bulunduğu konuma doğru yapması gereken hususları, ara hedefleri belirlemelidir. Bunu yapınca insanın karşısına takip etmesi gereken bir yol çıkar. Yani Plan oluşur. Plan yapmak ise sürekli bir faaliyettir. Yani şartlara göre güncellenmelidir. Bu yolda yürümek için adımlarını atmaya başlaması/Çalışması gerekir.
Bilinçli bir çalışma için insanın bilgili olması, bunun içinde Okuması gerekir. Bilgi insanın sadece okudukları değil, öğrenip fiilen uyguladıkları/hayata geçirdikleridir, yani insanın deneyimleridir. Bunun içindir ki Albert Einstein ‘’Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir’’ demiştir. Bu yüzden hata yapmaktan korkmayın ama oynadığınız oyunun kurallarını herkesten daha iyi bilin ve bu kurallar ışığında oynayın. Okuyan insan Düşünmeye ve Sorgulamaya başlar. Yaptığı işi her yönüyle sorgulayan insan doğruyu bulur. Bütün bunları yapmak için insanın sağlıklı olması lazım, sağlıklı olmak adına insan Spor Yapmalıdır. Bir başka bakış açısıyla da antrenman yapmalıdır. Hayatın kendisi bir oyundur. Bu yüzden rolümüzü bir oyun oynar gibi iyi oynamamız gerekir. Umut ederek, gülerek, eğlenerek çalışmamızı sürdürmemiz lazım. Tabi ki birlikte çalıştığımız/yaşadığımız insanlara yeri geldiğinde Yardım Etmemiz gerekir. Çünkü birlikten kuvvet doğar.
Bu yazdıklarım Başarı İçin Zaman Ayrılması Gereken Hususlar olan konumuza giriş niteliğindedir. Detayını size mümkün olduğunca safha safha anlatacağım. Konumuza bilhassa Kur’an-ı Kerim açısından yaklaşmaya çalıştım. İstedim ki inancınız artsın, daha fazla başarılı olasınız. Bu maksatla kendimce daha sade bulduğum, Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK’ ün mealini seçtim. Evrensel nitelikte olan Kur’an’ın, konumuzla ilgili ayetleri bazen doğrudan benim kastettiğim anlamı taşımakta, bazen dolaylı olarak ele almaktadır. Kur’an-ı Kerim deki ayetler asıl anlamını yitirmesin için ayetin tamamını yazdım, tırnak ‘’…’’ işareti içine aldım ve renklendirdim. Böylece ayetlerin bir kısmı ikinci kez tırnak içine alınmış oldu ve bariz şekilde belli oldu. Konumuzla ilgili olan kısımları ise daha kalın harflerle belirttim. Bazen de ayeti anlamak için önceki ayetleri özetlemek durumunda kaldım. Çoğu zaman yorum yapmadım. Çünkü Kur’an-ı Kerim de apaçık anlatılıyor. Detaylı araştırıldığında konumuzla ilgili daha fazla sayıda ayete rastlanabilir. İstifade etmeye çalıştığım bir diğer eser ise ünlü İslam düşünürü Yusuf Has Hacib’in Mutluluk Bilgisi anlamına gelen Kutadgu Bilig adlı eseridir. Bunun içinde bu kitabın özeti niteliğindeki Prof. Hayati DEVELİ’nin hazırladığı kitabı seçtim. Bunların dışında öğretmen yetiştirme ile ilgili notlarımdan; Mevlana, Şems, Sadi vb. ünlü isimlerin sözlerinden istifade ettim. Hatalarımdan dolayı hoşgörünüze sığınarak yurdumun insanlarına faydalı olmak, varsa yapıcı eleştirilerinizi almak ümidiyle buyurun konumuza diyorum.
ÇALIŞMAK
Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla; tespit ettiğim kadarıyla Kur’an’da, 114 surenin 25’inde ve 34 (otuzdört) ayette çalışmakla ilgili bahsedilmektedir. Ayetlerin 6 (altı) sında doğrudan çalışmak kelimesi geçmekte, 28 (yirmisekiz) ayette ise iş yapıp değer üretenler veya didinmek şeklinde bahsedilmektedir.
Allah ZARİYAT suresi 56’ncı ayette ‘’Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri/ benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım’’ demektedir. Ne kadar manidar değil mi? Bu ve birçok ayette birinci anlamı ibadet etmek olan kelimenin ikinci anlamı da iş yapıp değer üretmek olarak geçmektedir. MÜLK suresi 2’nci ayette ise kendisi için ‘’Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Azîz'dir O, Gafûr'dur’’ diyerek yapılan işin daha güzel olması için çaba gösterilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. NECM suresi 39’uncu ayette de ‘’Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur’’ demekte, takibende NECM 40’ıncı ayette ’’Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir’’, Müteakiben de NECM 41’inci ayette ‘’Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir’’; ÂLİ İMRAN 195’ inci ayette de ‘’Rableri onlara cevap verdi: ’’Ben sizden erkek-kadın hiç bir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hep birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkenceye uğratılanlar, çarpışıp da öldürülenler var ya, onların kötülüklerini yemin olsun örteceğim. Ve yemin olsun ki onları, Allah katından bir karşılık olarak, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Allah katındadır karşılıkların en güzeli’’; Allah SAFFAT 61’inci ayette de cennete girenlerden bahsederek ‘’Çalışanlar, böylesi için çalışsınlar’’ diyerek çalışanın emeğinin boşa gitmeyeceğini vurgulamaktadır.
NEBE 11’inci ayette ‘’Gündüzü, geçim için çalışma zamanı yaptık’’ demekte Hz. Muhammed’e hitaben de İNŞİRAH 7’nci ayette ‘’O halde, boşalır boşalmaz yeni bir işe koyulup yorul!’’ diyerek zamanın önemi ve boşa geçirilmemesi gerektiğini emretmektedir.
ÂLİ İMRAN 159’uncu ayette Hz. Muhammed’e hitaben ‘’Allah’tan bir rahmet sayesindedir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba-saba, katı yürekli olsaydın senin çevrenden kesinlikle dağılıp giderlerdi. O halde bağışla onları, af dile onlar için; iş ve yönetim konusunda da onlarla şuraya git. Bir kez azmettin mi de artık Allah’a güvenip dayan. Allah, tevekkül edenleri sever’’, ÂLİ İMRAN 200’üncü ayette de ‘’Ey iman sahipleri! Sabredin, sabır yarışı yapın, nöbet tutarak savaşa hazırlıklı bulunun ve Allah’tan korkun ki, kurtuluşa erebilesiniz’’ diyerek iş yapma ve idare konusunda fikir alışverişinin önemini vurgulamakta, insan hayatında azmin önemi, sabır ve inanç ile yönetimdeki davranış şeklinin önemi vurgulanmaktadır.
NECM 62’nci ayette ‘’Artık Allah için secdeye kapanın, ibadet edin/iş yapıp değer üretin!’’, TEVBE 4’üncü ayette de ’’Deki:’İş yapıp değer üretin; yapıp ürettiğinizi Allah da resulü de müminler de görecektir. Ve siz, görünmeyen alemi de görülen alemi de bilenin huzuruna döndürüleceksiniz, O size, yapıp ettiklerinizi bir bir haber verecektir’’, HAC 78’inci ayette ’’Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da ‘Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar’ diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O!’’, yine SEBE 13’üncü ayette ‘’Onlar Süleyman için, mihraplardan/kalelerden, heykellerden, havuzlar gibi çanaklardan, yerinden kaldırılamaz kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davûd ailesi, şükür olarak iş yapın! Kullarım içinden şükredenler o kadar az ki!’’ diyerek adeta çok çalışmamızı emretmektedir.
NİSA 95’inci ayette ‘’İnananların özür sahibi olmaksızın oturanlarıyla, Allah yolunda malları ve canlarıyla didinip gayret gösterenleri aynı değildir. Allah, malları ve canlarıyla gayret gösterenleri oturanlara derece bakımından üstün kılmıştır. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir ama cihat edenleri, çok büyük bir ödülle, oturanlardan üstün kılmıştır.’’ ve ÂLİ İMRAN 142’nci ayette inananlara hitaben ’’Yoksa siz, Allah içinizden uğraşıp didinenleri seçmeden, sabredenleri seçmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? ’’ diyerek adeta bizi ikaz etmekte, kendi katında bile çalışan ile çalışmayanın bir olmayacağını açıkça söylemektedir. MUHAMMED 31’inci ayette de ‘’Yemin olsun, içinizden gayret gösterip didinenlerle sabredenleri bilinceye kadar, sizi belalarla imtihan edeceğiz. Haberlerinizi de eleyip tarayacağız.’’ diyerek sabırla çalışmanın aynı zamanda, inananlar için bir sınav olacağını hatırlatmaktadır.
Azim, paha biçilmez bir hazinedir. Belirlediğiniz hedefe ulaşıncaya kadar sabırlı olun. Üşenmeyin, Ertelemeyin ve Vazgeçmeyin. Bugüne odaklanın. İnsan geçmişi değiştiremez, gelecekte ise kendini nelerin beklediğini bilemez, ama geleceği için, bütün enerjisiyle bugüne odaklanarak çok şey yapabilir. Zamanınızı başarılı olmak içinde harcamayın, kendiniz değerler üretin. Çünkü değerli olursanız başarı kendiliğinden gelecektir. Hayatınızın değişmesini istiyorsanız, kendiniz değişmelisiniz.
Yusuf Has Hacib’in, Kutadgu Bilig adlı eserinde(sayfa 25)’’Bir işte başarılı olmak istiyorsan sabır ve soğukkanlılıkla hareket et.’’diyerek insanlara sabrı tavsiye etmiştir. Sayfa 121 de de ‘’insan kendi arzusuyla yola çıkarsa, gideceği yere çabucak varır ve asla zahmet çekmez. Ancak arzu edilmeyen bir yere doğru yola çıkarsa yol bitmez.’’der.
Allah insanın kendisine çalışma konusunda ne şekilde dua etmesi gerektiğini AHKAF 15’inci ayette şu şekilde vurgulamaktadır. ‘’Biz insana, anne babasına çok iyi davranmasını önerdik. Annesi onu zahmetle taşıdı, zahmetle doğurdu. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet, yiğitlik çağına gelip kırk yıla erdiğinde şöyle der: ‘Rabbim; beni, bana ve ebeveynime verdiğin nimete şükretmeye, hoşnut olacağın iyi bir iş yapmaya yönelt! Soyum içinde, benim için barışı gerçekleştir. Sana yöneldim ben, sana teslim olanlardanım ben!"
İNŞİKAK 6’ncı ayette ‘’Ey insan, sen Rabbine varmak için çok didinecek, sonunda O'na kavuşacaksın!’’, ANKEBUT 69’uncu ayette de ‘’Bizim uğrumuzda didinenleri biz, yollarımıza elbette ulaştıracağız. Allah, güzel düşünüp güzel davrananlarla mutlaka beraberdir.’’diyerek gerçek mutluluk olan Allah’a erişmenin çok çalışmakla mümkün olacağını müjdelemektedir. TEĞABUN 2’nci ayette de ‘’O'dur sizi yaratan! Sizin bir kısmınız küfre sapmıştır, bir kısmınız iman etmiştir. Ve Allah, işleyip ürettiklerinizi çok iyi görmektedir’’ diyerek kimin çalışıp kimin çalışmadığından haberdar olduğunu anlatmaktadır. HUCURAT 15’inci ayette ‘’Müminler ancak şu kimselerdir ki, Allah'a ve resulüne iman ederler; sonra hiçbir kuşkuya düşmezler ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda didinirler. İşte bunlardır, özü sözü birbirine uyanlar.’’; SAFF 11’inci ayette ise ‘’Allah'a ve onun resulüne inanır, Allah yolunda mallarınız ve canlarınızla didinirsiniz. İşte bu, sizin için en hayırlısıdır; eğer bilirseniz.’’ ve LEYL 4’üncü ayette ‘’Ki sizin emek ve gayretiniz mutlaka dağınık ve parça parçadır.’’ diyerek adeta bizi ikaz etmektedir.
Allah, İNŞİKAK suresinin 25’inci ayetinden önceki ayetlerde kendisini inkâr edenleri acıklı bir azabın beklediğini bildirmekte, 25’inci ayetinde ise ‘’İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar müstesnadır. Onlar için kesintisiz bir ödül vardır.’’ demektedir. Yine TİN 5’inci ayette insanları en aşağılara düşürdüğü anlatılmakta, 6’ncı ayette ise ‘’İman edip hayra ve barışa yönelik iş üretenler müstesna. Bunlar için kesintisiz bir ödül vardır.’’; BURUC 11’inci ayette ise ‘’İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince onlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Büyük başarı işte budur.’’; yine TEĞABUN 9’uncu ayette "Toplanma günü’ için sizi bir araya getirdiği gün, karşılıklı aldatış ve aldanışların ortaya çıktığı gündür. Kim Allah'a iman eder, barışa ve hayra yönelik iş yaparsa Allah onun çirkinliklerini örter ve kendisini altından nehirler akan bahçelere, içlerinde sürekli kalmak üzere yerleştirir. İşte büyük başarı budur.’’ diyerek adeta inanarak çalışmanın insanı başarıya ve mutluluğa ulaştıracağını anlatmaktadır. Bunu ÂLİ İMRAN 139’ uncu ayet de ‘’Gevşemeyin, tasalanmayın. Eğer inanıyorsanız üstün olan sizsiniz.’’ diyerek pekiştirmektedir.
Allah, ASR suresi 1’inci ayette zamana yemin ederek zamanın önemini vurgulamakta, 2’nci ayette insanların hüsrana uğrayacağını söylemekte, 3’üncü ayette ise ’’İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, birbirlerine hakkı önerenler, birbirlerine sabrı önerenler müstesnadır.’’ diyerek inanarak hayra ve barışa yönelik iş yapanların, birbirine hakkı ve sabrı önerenlerin hüsrana uğramayacağını söylemektedir.
ÂLİ İMRAN 136’ıncı ayette hatasında ısrar etmeyen ve Allah’tan af dileyenler için ‘’İşte bunların ödülleri Rablerinden bir bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan cennetler olacaktır. Sürekli kalacaklardır orada. İş yapıp değer üretenlerin ücreti ne güzeldir!’’; ANKEBUT 58’ inci ayette de ‘’İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetin görkemli odalarına yerleştireceğiz. Sürekli kalacaklardır orada. Ne güzeldir iş yapıp değer üretenlerin ödülü!’’, ZÜMER 74’üncü ayette ‘’Onlar da şöyle derler: ‘Hamd olsun o Allah'a ki bize vaadini yerine getirdi, bizi yeryüzüne mirasçılar yaptı. İşte cennetten istediğimiz yerde konaklıyoruz. İş yapıp değer üretenlerin ödülü ne de güzelmiş!" denilerek çalışanların ödüllendirileceği üzerinde durulmaktadır.
Allah, ĞAŞİYE 3’üncü ayette, kıyamet günü başı önüne eğik insanları kastederek ‘’Çalışmış, boşa yorulmuştur.’’ diyerek adeta inançsız, azim ve sabırsız, isteksiz bir çalışmanın faydasız olduğunu vurgulamaktadır. Ünlü şair ve yazar olan Sadi’de Gülistan’dan Seçmeler adlı eserinde ‘’İlim, dini kollamak, onu yaymak içindir, dünyayı elde etmek için değil’’; ‘’Dünyada iki kişi boş yere çalışıp çabalar, sıkıntı çeker. Biri, kazandığını yemeyen, diğeri ise öğrendiğini uygulamayandır.’’; ‘’İlim öğrenip öğrendiğini uygulamayan, öküzle tarlayı sürüp de tohumu saçmayan kimseye benzer.’’ demiş ve şu mısralarla pekiştirmiştir.
İlmin ne kadar çok olursa olsun
Amelin yoksa bil ki cahilsin!
Üzerine birkaç kitap yüklendi diye bir hayvan
Ne bilgin olur ne de danışman
O akılsızın ne bilgisi vardır ne de haberi
Sırtındaki ha odun olmuş ha defter.
Allah, ĞAŞİYE 9’uncu ayete ise kıyamet günü cennetliklere atfen ‘’Emek ve gayreti yüzünden hoşnuttur.’’ diyerek istek, sabır ve azimle çalışanlardan hoşnut olduğunu dile getirmektedir.
TALAK 11’inci ayette ‘’Bir elçi indirmiştir ki, iman edip hayra ve barışa yönelik işler sergileyenleri, karanlıklardan nura çıkarmak için Allah'ın ayetlerini açık seçik okur. Allah'a inanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanları Allah, altlarından ırmaklar akan cennetlere/bahçelere koyacaktır. Onlar orada sonsuza dek kalıcıdır. Allah böylesi için rızkı gerçekten güzelleştirmiştir.’’ demektedir.
Dikkat ederseniz ayetlerin birçoğunda iman etmek/inanmak, hayır ve barışa yönelik iş yapmak bir arada bahsedilmektedir. Peki sizce inanmak nedir? Sözlükten araştırdığımızda karşımıza şu tanımlar çıkmaktadır.
İnan: Bir kimse veya şeyin doğruluğunu, büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duyguyla benimseme, iman, itikat.
İnanç: Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma/ Birine duyulan güven, inanma duygusu/ İnanılan şey, görüş, öğreti.
İnanmak: Bir şeyi doğru olarak benimsemek/ Birini doğru sözlü olarak bilmek, güvenmek/ Bir şeyin varlığını, doğruluğunu kabul etmek/ Sevecek, güvenecek ve bağlanacak en yüksek varlık olarak bilmek, iman etmek/ Kanarak aldanmak.
İnanmak eyleminin gerçekleşmesi için tanımında da görüldüğü üzere bir şeyin doğruluğu söz konusu olması gerekir. Peki neye göre doğru? Çünkü inanmak görecelidir. Yani kişiden kişiye, toplumdan topluma değişiklik gösterebilir. O halde değişmeyen bir şeylere dayandırılması lazım. Bu da akıl ve ilimdir. Tanımları irdelediğinizde inanmak için güvenmemiz gerektiği veya bize güvenilmesi gerektiği de ortaya çıkmaktadır. O halde inanmayı nelerin etkilediğini bilmemiz gerekir. Size ışık tutması açısından kısaca bahsetmek gerekirse;
İnanmayı Etkileyen Faktörler:
a. İnsan Psikolojisi: Psikolojisi bozuk (belirgin bir konuya zafiyeti olan) insanlar, geçici olarak, belirgin bir konuda motive edilerek kolay inandırılırlar.
b. İnsan Kişiliği: İnsan kişiliğinin belirginleşip belirginleşmemiş olması önemlidir. Kişiliği gelişmemiş insanlar kolay inandırılır. Fakat inanmaları süreklilik göstermeyebilir(inatçı karakterli insanlar). İnsan yüz kapılı saraydır, içine girmesini bilmek gerekir.
c. İnsanın Duygu Durumu: İnsan duygusal varlıktır. Sevdiklerine daha kolay inanır, korktuğu insanlardan uzaklaşır, içine kapanır. Kinci insanlar inanmaz, anlatılanları duymaz. İnsanlar, tanımadıkları kişilere, bilmedikleri şeylere karşı çekingendir. Güven duygusu zayıftır. Tanıdıkça güveni artar veya azalır. Tanıma işlemini de duyu organları aracılığı ile yapar. İkna etme pozisyonunda olan insan kendi duygularını da iyi yönetebilmelidir. Bunun için kendinin farkında olmalı, kendi değerini anlamalıdır. Duygularını yönetemeyen aklını da yönetemez. Duygularını yönetmek, duygularını anlamak, onları doğru yer ve zamanda iletebilmek, duyguların gücünü kullanabilmektir.
d. İnsanın Davranış Şekilleri: İçten davranışlar insanları inandırır. Yapmacık davranışlar ise insanları uzaklaştırır.
e. İkna Etme Becerisi: Anlatabilme becerisidir. Öncelikle karşıdaki insanın konu hakkındaki düşünceleri ortaya çıkarılmalıdır. Buna göre bilgilendirilirse ikna etmek kolaylaşır.
f. Doğru Düşünme: Akılcı ve bilime dayalı olarak çok yönlü sorgulama inandırmada önemlidir.
g. Zaman, Yer ve Ortamın Uygunluğu: Kişiyi ikna edecek kadar yeterli bir zaman olmalı, kişinin kendini rahat hissettiği bir yerde, beş duyusuna hitap edebilecek bir ortamın sağlanması önemlidir. Öğrenmenin üç unsurundan biri öğreten, ikincisi öğrenen, üçüncüsü ise öğrenme ortamıdır. Öğreten bilgili olmalı ve bilgisini rahat aktarabilmelidir. Öğrenen sadece fiziki olarak değil, ruhen de algılamaya hazır olmalı, beş duyu organına hitap edilmelidir. Fiziki ortam ise konunun anlatılmasına uygun hazırlanmalıdır (sessiz ve bol oksijenli olmalı, gerekli malzemeler hazır bulundurulmalıdır). Saygı, sevgi ve hoşgörünün olduğu, herkesin değerli olduğu bir ortam oluşturulmalıdır.
h. İnsanın Eğitim Seviyesi: Eğitim seviyesi düşük insanları inandırmak nispeten kolaydır. Fakat belli bir süre sonra caydırmakta kolaydır.
Çalışmadan hiçbir şey elde edilemez. Çalışma azmi insanları, elde etmek istediklerine ulaştırır. Severek, isteyerek ve coşkuyla çalışmak ise başarının anahtarıdır. Umut da istek ile karışık bir beklenti duygusudur. Umut ve iman, bize yolumuzu bulmamız için istek ve irade kazandırır. Kur’an-ı Kerim’in BAKARA 242, ARAF 26 ve 57, ENFAL 26, NAHL 44 ve KASSAS 46’ncı ayetlerinde Allah’ın insanlardan ümidini kesmediği vurgulanmakta, adeta umudumuzu yitirmememiz tavsiye edilmektedir(bahsi geçen ayetlere Düşünmek konusunda yer verdiğim için buraya almadım). Yanarcasına(coşkulu) bir istek olmaksızın sadece dilemek insana hiçbir şey getirmeyecektir. Özet olarak umudumuzu yitirmeden, İnanarak, Severek ve İsteyerek, Azimle ve Sabırla Çalışmak Başarının Bedelidir.
Feyzi ASKAR