KUR'AN'A MÜSLÜMAN GÖZÜMLE, RUHUMLA, KAFAMLA BAKIŞIM...

Özgür DENİZ - 16.01.2015

Merhaba evvelinde. Naçizane bir Müslüman olarak Kur’an’a şahsi bakışımı izah etmeye çalışacağım. Yanılabilirim ve bu da anlaşılabilir, çünkü insanım. Tabi sözümün hakikat olması önemlidir, nasıl olduğu değil. İsterse odun gibi olsun. Zaten tabir caizse hakikat odun gibidir. Kur’an bir beşer sözü de, kitabı da değildir. Evet, matbaalarda basılmaktadır ama Allah’ın sözüdür ve Allah’ın sözü bir defa iner yeryüzüne ve sonra dağılır tüm gönüllere. Hatta yaratılmıştır, Kur’an. Matbaadan çıkmış her kitap bir papirüs olabilir ama Kur’an o kitaplardan bir kitap değildir. Bunu tüm dünya bir olsa yalanlayamaz. Ha iman etmeyenler inanmaz o başka, onların inanmaması da hakikati değiştirmez, bu da başka. Kur’an canlı bir kitaptır. Evet, her kitapta yazarla konuşursun ama bu kitap yazılmış değil yaratılmıştır. Tabi burada özden bahsediyoruz. Yazmak başka, yaratmak başkadır. Elbette matbaada basılmaktadır. Hülasa, öyle basit ifadelerle ve basitçe geçiştirilecek bir kitap değildir. Yararlı bir şeydir değil hayat olan bir şeydir. Çünkü Kur’an hayat verir, Kur’an kurandır. Kur’an’dan mahrum bir hayat boş bir hayattır hatta o hayatın hayatı yoktur. Tabi iman etmişler nezdinde. İnsan Kur’an’dır, Kur’an’da insandır ve insan Kur’an’la kurandır. Bu yüzden de Kur’an’la iletişim çok farklıdır. Canlı bir iletişimdir. O sizi anlayarak konuşur, tabi anlıyorsanız sizde anlayarak karşılık verirsiniz. Bir Müslüman’ın aksini düşündüğü düşünce cahillik kokar. Kur’an İslam sempatizanlarına değil tabir caizse özel de tüm ümmete, genel de ise tüm insanlığa inmiştir. İslam sempatizanı ifadesi zaten sığ bir ifadedir ve Müslüman bir şahsiyetin kullanabileceği bir ifade değildir ve olamaz. Çünkü İslam olan vardır, İslam sempatizanı diye bir şey yoktur. Bir Müslüman için haddi aşan bir ifadedir bu. Müslüman olmayan için ise öylesine edilmiş kuru bir laftır. Kur’an’ı idrak edenler asla böyle kuramazlar cümlelerini. Kur’an hem nakleder hem de nakşeder. Eğer nakşetmeseydi sözü Kur’an, bir medeniyet nakşedilmezdi, kurulmazdı sözle. Yeter ki talip olan yüreklice talep etsin. Nefsi disipline eden söz zaten olamaz. Söz temelinde insanın kendisidir nefsini disiplin altına alacak ve murakabe edecek olan. Söz, öğüt vericidir, uyarıcıdır ki sözü indiren Rabbimiz de öyle der. Kitabın öğüt verdiğini uyardığını söyler ve artık dinleyip uymanın ya da uymamanın insanın kendisine bağlı olduğunu buyurur. Metazori disiplinde disiplin değildir zira. Kur’an’da asla bir papirüs değildir. Bu Kur’an’a saygısızlıktır. Kur’an’la kurulmayanların lafıdır. Kişilere kitap inmez, kitabın indiği kişi de kişilerden bir kişidir amma seçilmiştir Yücelerden. Bir kişinin nezdinde tüm insanlığa inmiştir. İnene aynelyakindir, okuyana ilmelyakin. Ama herkes yeniden ve yeniden iniyormuş gibi okur O’nu. Kendilerine verilmiş gibi değil, indirilmiş gibi. Evet, söz beyinde tasarlanır, gönülde hissedilir ve demlenir, dudaktan dökülüp varlık âleminde bedenlenir ve kulaklarla işitilir. Bu tamamen doğrudur. Hatta hakikattir. Burada Allah sözünden bahsetmiyoruz. Ama sözün kökü Allah’tandır. Allah insana düşünce yetisi bahşetmiştir. Sözü okusun, düşünsün ve anlasın diye hatta onunla hayatlansın diye. Köksüz, öksüz ve asılsız bir cümle Allah’ın izniyle kurmayız kolay kolay. Keşke meseleyi hakikat temelinde idrak edebilseydik. Temiz niyetliliğe de niyet gerekir evvelinde. Maatteessüf, bilgiler kuru, niyetler kuru ve ısrarın kendisi kurudur zaten. Fark etmek, derin bir bilinci iktiza eder. Bilinçten doğar farkındalık. Her insanın düşüncesi kadar izahı vardır ve bu takdire şayandır. Yeter ki düşünce olsun ve izah doğsun. Ama her düşünceden doğan izahta hakikat barındırmaz. Fakat hakikate dayanması iktiza eder, zira doğmadan ölür ya da ölü doğar. Kitap insandır, insan da kitaptır. Fıtrat İslam’dır ve kitap İslam’ı anlatır. Bağ kuvvetlidir ve kuvvetsizleştirilemez. Elbette teklik ayrıdır, tane ayrıdır her kafa farkeder ve fehmeder bunu. Tane benzerlerden biridir, tekse benzersizdir. Valla absürtlüklerle ve malayani ile iştigal etmem. En başta papirüs gibi laflarla ilgim olmaz. Kur’an bir kitaptır ve bir nevi insan denilen coğrafyanın sözle ifade edilmiş haritasıdır. Böyle olur, böyle oldu, böyle olacak. Ya o, ya o değil, tümü o’dur. Söz, özdür. Ve insan, sözdür. Ol ve öl arasında varlık âleminde hayat süren ve varlık kavgası veren bir canlıdır. Ol ile varolmuş, öl ile varlığı elinden alınacak ve sonsuzluğa uçacaktır, yani varlığı yokluğa tedvir edilecektir tabi muvakkat bir yokluğa. İnsan tabir caizse melek kıvamında doğar, sonradan ya insanlaşır ya da şeytanlaşır. Kur’an hayat süreci içerisinde insanı kurar, insan kurulandır. İnsan adeta tamir olunarak büyüyen bir varlık evidir. Söz bir anda idrak olmaz ve söz asla kaybolmaz. Söz insanda yaşar, insanla yaşar. Söz hakikatini, hakikatin kaynağından alır, tabi Müslüman’a göre. Sözün aslı zaten diridir, çünkü dirilere söylenmiştir. Selam nihayetinde.

Tarih: 16.01.2015 Okunma: 673

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?