Bu dünyada herkese yer var.
Kime karşı?
IŞİD’e!
Bu, IŞİD işi uzadıkça, Batı, Suriye’yle yakınlaşıyor… Geçenlerde,, Londra’da IŞİD zirvesi yapıldı… Türkiye dâhil 21 ülkenin dışişleri bakanlarının katıldığı toplantıda konuşan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry; “Irak Şam İslam Devleti terör örgütünün durdurulduğunu, bazı noktalarda geriletildiğini” söyledi. (Euronews)
Kerry devam etti: “IŞİD’ın sadece Suriye’nin veya sadece Irak’ın meselesi olmadığının hepimiz farkındayız. IŞİD küresel bir problem ve ona karşı kalıcı, kapsamlı bir cevabın verilmesi gerekiyor.”
Görüldüğü gibi, ABD, Suriye’nin başındaki en büyük belanın defi için kolları sıvamış vaziyette… Bu sorunun kalıcı çözümü için dünyayı harekete geçirmeye çalışıyor.
IŞİD, en başta Suriye’nin meselesi olduğundan, problemin çözümü için ABD’nin ilk işbirliği yapması gereken devlet de Suriye olacaktır.
x x x
AMERİKA’NIN MANEVRA KABİLİYETİ YÜKSEK
Dört sene evvel bizi ve bütün dünyayı “Esad gitsin” diye harekete geçiren Amerika, bugün Esad’la işbirliği yapabilecek noktaya geldi.
Bu gelişme, milletler arası ilişkilerde daima söylenen; “Devletlerin ebedî dostları ve düşmanları yoktur… Karşılıklı menfaatleri vardır. Devletin millî menfaati neyi gerektiriyorsa doğru politika odur.” ilkesinin gerçekliğini ve geçerliliğini tekrar hatırlattı.
Amerika, şimdi bu ilkeye göre manevra yapıyor… İlla “Esad gitsin” diye tutturmuyor…
Biz ise hâlâ 4 sene önceki, “Esad gitsin de gitsin” noktasındayız.
“İki ay içinde gidecek-düşecek” dediğimiz Esad, işte, 48 ay geçtiği halde yerinden kıpırdamadı… Hâl böyleyken, “millî menfaatimiz”in gerektirdiği manevrayı yapamıyoruz. Batı “gerçekçi”, Doğu “duygusal”dır… Duygusallık (duygululuk değil, o başka bişey) gerçeği görmeyi, doğru adımlar atmayı engelliyor.
Hâl böyle olunca; bizi “Suriye çukuru”na iten Batılılar, “dünyayı okuyup”, buna göre manevra yapamadığımızdan, şimdi bize dönüp, “Suriye politikanız çöktü” diye eğleniyorlar!
Amerika, sürekli yeni arayışlar, yeni denemeler içinde… Bişey düşünüyor, deniyor, baktı başarı yok, hemen vazgeçiyor, yeni bir uygulamaya yelken açıyor…
Meselâ, dedi ki, “Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) eğiteceğiz, teçhizat vereceğiz.” Bu gerçekçi mi? Değil… Bunu kendisi de görmüş olmalı ki artık hiç o konudan bahsetmiyor. Muhtemelen, zaten işe yarayacağı şüpheli olan böyle bir “silahlı güç”ün, bir süre sonra kontrolden çıkabileceğini, bir de başlarında ÖSO diye bir belanın sarılabileceğini düşündüler. Hazır devletle, yani Esad’la işbirliğinin daha “akılcı” olduğunu gördüler.
Hem, Suriye’de bir an evvel düzenin kurulması bizim de menfaatimize değil mi?
Durumları gittikçe kötüleşen, Türkiye’deki 2 milyon Suriyelinin hâli ne olacak? Bir an evvel yerlerine-yurtlarına kavuşmalarını istemek, bunun için çaba sarf etmek daha insanî değil mi?