Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Amin Maalouf, 1949 Lübnan doğumlu… 1976’da Fransa’ya göçüyor ve o tarihten beri Paris’te yaşıyor. Hem “Doğu”yu, hem “Batı”yı çok iyi biliyor. Maalouf’un 2009’da kaleme aldığı eserde Atatürk ve Türkiye hakkında ilginç değerlendirmeler var. Okuyalım:
“… Atatürk’ten söz etmek istiyorum.
Birinci Dünya Savaşının ertesinde, bugünkü Türkiye toprakları itilaf orduları arasında paylaşılırken ve Versay’da ya da Sevr’de toplanan Batılı güçler duygusuz biçimde insanlara ve topraklara sahip olurken, Osmanlı Ordusunun bu subayı galiplere hayır deme cesaretini göstermiştir. Birçokları karşılaştıkları haksızlıklardan yakınırken, Mustafa Kemal Paşa silaha sarılmış, ülkesini işgal eden yabancı birlikleri kovmuş ve diğer güçleri tasarılarını gözden geçirmek zorunda bırakmıştır.
Bu ender rastlanan tutum –söylemek istediğim, hem yenilmez olarak ün salmış düşmanlarına direnme gözüpekliğini sergilemesi, hem de bu savaşımdan galip çıkması- onun meşruiyet kazanmasını sağlamıştır. Kısa zamanda ulusunun kurucusu konumuna gelen eski subayın Türkiye’yi ve Türkleri yeniden biçimlendirmek için uzun süreli bir gücü vardır artık. Azimle işe koyulur. Osmanlı hanedanına son verir, halifeliği kaldırır, din ile devlet işlerini birbirinden ayırır, halkından Avrupalılaşmasını ister, Arap alfabesi yerine Latin alfabesini koyar, Batı tarzı şık bir şapka kullanmaya başlar.
Halkı da onu izlemiştir. Çok da şikâyet etmeden gelenekleri ve inanışları altüst etmesine izin vermiştir. Neden? Çünkü halkını yeniden gururlandırmıştır. Halka haysiyetini veren kişi ona pek çok şeyi kabul ettirebilir. Ondan fedakârlıklar, kısıtlamalar isteyebilir ve hatta buyurganca davranabilir; halk yine de onu savunacak, onun sözünü dinleyecektir; sonsuza dek değil ama uzun süreliğine.
Doğuda pek az insan Atatürk’ün bir yandan Avrupalılara karşı canla başla mücadele verirken, bir yandan da Türkiye’yi Avrupalılaştırma tasarısını bir çelişki olarak değerlendirir. O diğer herkesle eşit bir insan olarak saygı görmek adına mücadele etmiştir. Mustafa Kemal ve halkı haysiyetlerini kurtardıktan sonra, modernlik yolunda çok ilerilere gitmeye hazırdır artık.
Atatürk’ün elde ettiği meşruiyet onun ölümünden sonra da devam etmiştir ve bugün de Türkiye onun adına yönetilmektedir. Onun düşüncelerini paylaşmayanlar bile ona belli bir bağlılık sergilemek zorunda hissederler kendilerini
İslam âlemindeki pek çok lider, Türkiye örneğine öykünmeyi düşledi.”
(Çivisi Çıkmış Dünya, Çeviren: Orçun Türkay, YKY, S.80-82)
Yukarıdaki satırlardan Amin Maalouf’un Atatürk hayranı olduğu, Türkleri pek sevdiği sonucu çıkarılabilir. Pek öyle değil! Onun “Semerkant” adlı eserini okuyanlar, Türklere pek de sempatisi olmadığını görürler.
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, Twitter’dan…