7 Haziran milletvekili seçimleri yaklaştıkça siyasi partiler ve adaylar çalışma tempolarını yoğunlaştırıyor. Seçim kampanyaları kapsamında MHP Mersin Milletvekili Adayı Ali Yücelen tarafından Anamur’da bulunan yerel basın temsilcileri için düzenlenen kahvaltılı tanıtım programına katıldık.
Ali Bey ile bundan önce bir araya gelip, konuşma imkânımız olmamıştı. Bu vesile ile hem tanışmış, hem de düşüncelerini öğrenmiş olduk. Elbette öyle bir iki karşılaşma, bir sohbet programında bulunmak insanı tanımaya yetmiyor. Ancak Yücelen adının daha önceden bir tanınmışlığı, belli bir karşılığı var. Dahası Ali Bey içinde bulunduğu konum nedeniyle kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim.
Program sırasında Ali Beyin özgeçmişinin de bulunduğu bazı yayınlar dağıttılar. 1974 yılında Anamur’da doğmuş, Ankara Anadolu Lisesini ve Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümünü bitirmiş. Çeşitli devlet kurumlarında görevler üstlenmiş, Rekabet Kurumunda Uzman yardımcısı olarak bulunmuş. ABD’de George Washington Üniversitesinde finans üzerine yüksek lisans eğitimi almış. Geri döndükten sonra İş Bankası Teftiş Kurulunda müfettiş olarak çalışırken, Ank. Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde doktora programına başlıyor.
Bunun yanı sıra kurumsal tecrübeleri, bilgi birikimi ve girişimcilik ruhunu harmanlayarak 2003 yılında ticaret hayatına giriyor. Yücelen Şirketler Grubunun İcra Kurulu Başkalığını yürütüyor. Akaryakıt, dağıtım, lojistik, deniz ve kara taşımacılığı, gıda, ithalat ve ihracat sektörlerinde faaliyet gösteren şirketleriyle başarıdan başarıya koşan Ali Yücelen, 2006 yılında TÜGİAD’ın ( Türkiye Genç İş Adamları Derneği) kurulmasına öncülük etmiş. 2010-2012 arasında TÜGİAD Yönetim Kurulu Üyeliği, Ankara ve Çukurova Şubeleri Koordinatörlüğü yaparken, 2012 Mayısında TÜGİAD 14. Dönem Yönetim Kurulu Başkanlığı ve 2014 Aralığında oy birliği ile 15. Dönem Başkanlığına getirilmiş.
Ulusal ve uluslar arası alanda faaliyet gösteren çok sayıda kuruluşun yönetimlerinde etkin olarak görev alan Ali Yücelen 15 Martta TÜGİAD’daki görevlerinden ayrılarak MHP’den 25.dönem Mersin Milletvekili Adayı olmak için başvurusunu yapıyor.
Görüldüğü gibi Ali Beyin kariyeri insanın gözlerini kamaştırıyor. Eski bir politikacı, siyasette başarının sırrını şu şekilde özetler. “Nezaket, Ziyafet, Ziyaret” Demek ki politikacı karşısındaki kişiye nazik davranacak, ikramlarda bulunacak, halini hatırını soracak ve başarıyı yakalayacak. Acaba bu parlak kariyer, politikacı Ali Yücelene iyi bir gelecek hazırlayabilecek, çaba ve uğraşları halk nezdinde beklediği karşılığı bulabilecek mi? Bunu zaman gösterecek. Fakat milletvekili aday adaylığı öncesi ve sonrasında, takip edebildiğimiz kadarı ile gerek sosyal medyada, gerekse halk nezdinde sergilediği tutum ve davranışlar, yukarıdaki üç kurala uygun olduğunu gösteriyor. Sanırım Ali Bey, “siyaset ilminden haberdar”, yoksa kısa bir süre içinde bu kadar büyük bir ilgi odağı olamazdı. Biz de bu konuda bir yazı yazma zevkini yaşayamazdık.
Konuyu küçük bir hikâyecik ile kapatalım.
Çok eski zamanlarda ülkeye nam salmış bir okul varmış. Bu okuldan mezun olmak çok zormuş. Bu okula bir genç girmiş, çok başarılı bir öğrenciymiş, okulu birincilikle bitirmiş. Hocaları demişler ki: “Sen çok başarılı bir öğrencisin fakat bizim ilmi siyaset diye bir dersimiz daha var bu dersi okumak okumamak senin isteğine bağlı.” Öğrenci: “Hayır ben okulu bitirdim artık okumak istemiyorum.” diye ayrılmış okuldan.
O zamanlar araç falan yok giderken karşısına bir köy çıkmış köye vardığında köylüler: “Hoş geldin.” yabancı diye köy odası denen bir yerde bir yatak vermişler.
Genç gece orda kaldıktan sonra ertesi gün köylülerle birlikte camiye gitmiş. Camide imam anlatıyormuş. Şunu yapmazsanız yanarsınız. Bunu yaparsanız eliniz kesilir, bacağınız kesilir.
Bizim genç hocaya müdahale etmiş: “Hoca Efendi senin anlattıkların böyle değil, sen yalan konuşuyorsun.” demiş. Hoca bakmış köylünün gözünde itibar kaybedecek: “Ey cemaat bu aramıza nifak sokmak için gelmiş, bunun katli vaciptir.” diye köylüyü gence karşı kışkırtmış. Bizim genç zor kurtulmuş köylülerin elinden hemen oradan okuluna geri dönmüş.
Okulda hocaları genci karşılarında görünce: “Niye geldin?” diye sormuşlar. Genç: “İlmi siyaset dersi okumaya.” demiş. Hocaları: “Geleceğini biliyorduk ama bu kadar erken geleceğini tahmin etmemiştik.” demişler. Neyse bizim genç üç ay ilmi siyaset dersi okumuş okuldan ayrılmış.
Tekrar aynı köye gitmiş. Tabii bu süre içinde sakal bırakmış, tipini değiştirmiş. Köyün girişinde köylülere ülkede çok ünlü olan okuldan mezun olduğunu söylemiş. Köyün ileri gelenleri hürmetle karşılamışlar, köyün en güzel evinde misafir etmişler. Ertesi gün köylülerle birlikte yine camiye gitmişler.
Yine aynı hoca aynı şeylerden konuşuyor. Köylüler gence hocalarını nasıl bulduklarını sormuşlar. Genç: “Valla sizin hoca gibi hoca zor bulunur, ben diyorum ki sizin hocanın sakalından bir kıl koparan cennete gider.” demiş bu laf üzerine köylülerin tamamı hocadan bir kıl koparmak için hocaya saldırmışlar. Hoca köylülerin altında eziliyor. Başını şöyle bir yukarı kaldırmış. Gence: “Seni tanıdım.” demiş “Sen geçen günlerde buraya gelen kişisin, ama İLMİ SİYASET okumuşsun.” demiş.