İYİ OLSUN DİYE!.. Hilmi ÇAKIR

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 22.06.2015


Bu üç kelime için, ne fedakârlıklar, ne sıkıntılar, ne üzüntüler çekilmiştir kim bilir?  Ancak, zahmeti çeken bilir, o da kimseye anlatamaz. Gerçi, anlatsa da ne işe yarar ki?  İyi olsun diye, saçını süpürge edenler mi istersiniz? Gençliğini heba edenler mi istersiniz? İşinden ve koltuğundan  olanlar mı istersiniz? Bu hayatın içinde hepsi var. Kime dokunsan “İyi olsun diye!..” başlar sonu gelmez, hayıflanmanın…

İnsanoğlu için, hani meşhur bir söz var ya; “Çiğ süt emmiştir!” derler. Bu söz, çok derin ve anlam yüklüdür. Yakın çevrenizde arkadaş, akraba, iş ve aile içersinde bu fedakarlıklar yapılır ve fakat, sonuç ters tepince, iyi olsun diye, başlayan dert yanmalar aralıksız devam eder gider. Bu gerçekle karşılaşmayan yok gibidir. Ne yazık ki; bu karşılıksızlık hep yakın çevreden gelir. Zaten, uzaktakine bu tür fedakarlığı yapma imkanınız  da yoktur.

Hele bu durum, bir annenin feryadı ise; vay! anam vay! “Dokuz ay karnımda taşıdım’dan başlar, yemedim yedirdim, giymedim giydirdim!”le devam eder gider. Anne yaralıdır. Evlat hayırsız çıkmıştır. “İyi olsun diye!” anne saçını süpürge etmiştir ama ne çare? Geriye dönüş yoktur. O evlat, bildiği yoldan geri dönmez. Anneye sadece üzüntüsü ve acısı kalır. Hem kendini hem de çevresini bitirir. Atsa atamaz, kesse kesemez, sonuçta evlattır. Bekler ki, bir gün doğru yolu bulsun da, çalsın kapıyı, ömrü yeterse…

Göreviniz olmadığı halde, sırf iyi niyet yaklaşımı ile fedakarlık yaparak, karşı tarafın yapması ve yaptırması gereken işi, üzerinize alıp, ekstra zaman harcayarak koşturursunuz. Fakat, sizden kaynaklanmayan bir sebepten, olumsuzluk olduğunda, bütün fatura size kesiliverir. Siz siz olun, üzerinize farz olmayan, hiçbir işi üzerinize almayın, İyilik meleği olamazsınız. “İyi olsun diye!” başladığınız iş ters giderse, ceremesi ve üzüntüsü de size kalır. İyi olursa Allah’tan!..

İyi olsun ve güç dağılmasın diye, baba kardeşleri bir arada tutmak  adına, bütün birikimini kullanarak bir bina yaptırır. Anne- baba, bu işten başlangıçta çok mutlu olurlar. Zaman içersinde evlilik dönemleri  gelir ve herkes yuvasına çekilir. Aile içine, dışarıdan yeni üyeler gelmiştir. Artık, hiçbir şey eskisi gibi değildir. Kardeşler ve torunlar arası geçimsizlikler başlar. Her başı ağrıyan, anne ve babaya gider. Bir müddet sonra da, anne- babanın hakemliği de yetmez olur. İşe bakar mısınız? İyi olsun diye; yaptırılan koca binanın duvarları anne- babanın üzerine göçmeye başlar. Artık pişmanlıkta fayda etmez…

Genelde, kendi menfaatlerini ve önceliklerini ikinci plana atıp, fedakarca  diğer kardeşlerinin geleceklerini kazanmaları için, iş hayatına erken atılan, evliliğini öteleyen bir çok insan zaman içersinde diğer kardeşler, kendi geleceklerini kazanıp, maddi- manevi doyuma kavuştuklarında, kendileri için, hiçbir özveriden kaçınmayan, kardeşlerini unuttuklarını üzüntü ile ifade etmek zorundayım. “iyi olsun diye!” yapılanların geri dönüşü olmayınca, bıraktığı acı izleri silmeye, kimsenin gücü yetmez herhalde!..

“İyi olsun diye!” Hastane  hastane dolaşıp, sonunda bir yerde, hastayı ameliyat ettirmeye karar verip, heyecanla ameliyat gününü bekleyip, o gün, ameliyathanenin kapısında umut ve heyecanla beklerken, birden kapının açıldığını ve üzgün-solgun bir yüzün, size doğru yaklaştığını gördüğünüz anda, dizlerinizin bağının birden çözüldüğünü ve yeşil gömlekli doktorun, ağzından çıkacak kelimeleri sabırsızlıkla beklerken birden; “Tüm çabalarımıza rağmen, hastayı kurtaramadık, maalesef kaybettik. Başınız sağ olsun!” dediği andaki durumu düşünmek bile istemiyorum. Ne uğruna? “İyi olsun diye!..”

Teşbihte hata olmaz. Her gün, komşudaki dır-dırdan kavgadan bıkarsınız. Bir gün, eşinden dayak yemiş o aile, kan -revan içinde kapınıza dayanırsa, vicdanınıza göre, çoluk-çocuğunla  birlikte, evinize davet edersiniz değil mi? Sonraki günde, arayı düzeltmek için, çaba sarf edersiniz, insanlığın gereği olarak. Aradan bir süre geçer, misafirler, sizin eve yerleşir ve siz bu durumdan rahatsız olmaya başlarsınız. Çünkü, siz geçici olarak evinizi açmıştınız ama, onlar misafirlik sınırlarını artık aşmışlardı. Ne oluyor diye, komşunun evine gittiğinizde, eve bir başkaları yerleşmiş görürsünüz. Ondan sonra, kafayı vurursunuz! ben ne yaptım da, bunları evime aldım diye, pişmanlık duyarsınız. Şimdi, Komşu Suriye’nin durumu, iyi olsun diye yapılanlar, bölgede yeni bir oluşuma sebep oluyor. Tabiat boşluk kabul etmiyor. Emperyalizmin, yüz yıldır hayal ettiği, Kürdistan’ın Suriye bölümü de, bu şekilde Akdeniz’e kadar uzanacak şekilde, koridor devletçik kuruluyor. Komşumuza “iyi olsun diye!” yapılanın karşılığı da bu oluyor. Birilerinin kulakları çınlıyor mu acaba?..  

Vatandaş, 7 Haziran genel seçimlerinde, “İyi olsun diye!” %83 oranında sandığa gitti ve tercihini yaptı. Sonuçta, hiç bir parti çoğunluğun oyunu alamadı ve tek başına hükümeti kurmaya yetkili olamadı. Şimdi, herkes  birbirine muhtaç konumda.  Sonuçta, koalisyon olacak ama nasıl? İmralı-Kandil arasında, kuryelik yapan HDP ile MHP aynı vekile sahipler. İkisi de kilit parti konumunda. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali. Çık çıkabilirsen işin içinden. Vatandaş ne için sandığa gitti? Ülke daha iyi yönetilsin. Tek parti devleti olmaya başlayan, özgürlükleri her alanda kısıtlayan, ekonomik olarak her geçen gün kötüye giden duruma bir dur demek isterken, yani kısacası daha iyi olsun derken, sonuç bu oldu. Vatandaşın başına, bütün kötülükler “İYİ OLSUN DİYE!” Gelmedi mi? Bu sefer de, korkarım yine aynı olacak.

Hilmi ÇAKIR

20.06.2015

Tarih: 22.06.2015 Okunma: 807

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?