EN ÖNEMLİ SORU(LAR)

İsmail Hakkı CENGİZ - 07.10.2008

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

 

Sorulmayan bir soru varmış onu da Mehmet Altan, “Cevabını Arayan Soru” başlığı altında soruvermiş.

Aktütün’deki hadise Cuma gün meydana geldiği halde, neden bir gün sonra, Cumartesi günü haber verilmiş? Daha doğrusu, aynı bölgeden Cuma akşamı gelen haber, Cumartesi sabahı neden değiştirilmiş?

Cevap gayet basit…

Her şeyi devletten beklediğiniz için.

O bölgeyle ilgili bütün haberleri devletten alıyorsunuz.

Genelkurmay da önce durumu değerlendiriyor. Olayları, uygun haberler haline getiriyor ve size veriyor.

Şemdinli’de, Şırnak’ta, Hakkari’de İstanbul’daki gibi yüzlerce muhabiriniz mi var?

Muhabiriniz olmayınca tabii devletin verdiği haberlere talim edeceksiniz.

Fakat Altan’ın sorusu öyle çok da özgün bir soru değil! Doğu ve güneydoğu bölgelerinden ne zaman günü güne haber aldık ki? Özellikle asayişle ilgili haberler ne zaman anında ve doğru olarak geldi ki?

Haber, daima cenazelerle birlikte geliyor.

Buradan şu sonuç da çıkarılabilir: Cenaze olmazsa haber de gelmiyor!

*                 *                 *

Kafalarda çok soru var!

Eminim ki, Mehmet Altan’ın sorduğu soru en önemli soru değil!

Kafalardaki yüzlerce sorudan en önemlilerini biz bulmaya çalışalım.

Daha önce, Soljenitsin’den nakletmiş ve demiştik ki, “En önemli sorulara hep kaçamak cevaplar verilir, soruların en önemlisine ise hiç kimse hiçbir cevap veremez.”  

Önemli sorulara verilen cevapları görüyorsunuz. Kimseyi tatmin ediyor mu?

Peki, en önemli soru nerede?

Soruldu mu?

Kim sordu?

*                 *                 *

Bize Göre En Önemli Soru

Bize göre en önemli soru aynı zamanda en basit soru?

Ülkemizde, insan hayatının bir kıymeti var mı?

Bu da soru mu, diyorsunuz!

Evet, büyük soru bu…

Vaaaaaaaaaaar, diye haykırmakla insan hayatı değerli hale gelmiyor.

İnsanın, insan hayatının değerli olduğunu göstereceksiniz. İnsan hayatına değer verdiğinizi ispat edeceksiniz.

Meselâ; bütün çocukları kendi çocuğunuz gibi görebiliyor musunuz?

Test çok basit; okula gönderirken, işe sokmaya çalışırken, askere yollarken torpil arayışına giriyor musunuz? Benim çocuğum okusun, en iyi işe girsin, en güvenli ve rahat askerliği yapsın gerisi ne olursa olsun mu diyorsunuz?

Bu, kendi çocuğunuza bencilce “kıymet verirken”, gözünüzde “diğer” çocukların hiç kıymeti olmadığını itiraf etmekten başka bir şey değildir.

*                 *                 *

İşte asıl mesele de tam burada!

Aktütün Karakolunda, kurulduğundan beri bir tane vali, siyasetçi, general, işadamı yakını askerlik yapmış mıdır?

Ünlü birisi veya çocuğu o karakolda görev yapmış olsa o karakola olan ilgi böyle mi olurdu? Sayısız baskın yapılan karakolun, yeri, fizikî durumu bu halde mi olurdu?

*                 *                 *

Sorumu biraz değiştirerek tekrarlıyorum:

Çocuklarımızın bir kıymeti var mı?

Bu ülkenin çocuklarına; her yıl bir buçuk milyon çocuk doğuyor. Bunun yarısı erkek, bunların 600 bini her yıl askere geliyor, 5-10 kişinin ölmesiyle ülke hiçbir şey kaybetmez gözüyle mi bakılıyor?

Hatta dünyaya da böyle bir görüntü verilmeye mi çalışılıyor?

*                 *                 *

Son soru!

Siz, bu ülkedeki makam aracı sahipleri; Mehmetçiğin kanı araçlarınızın boyası kadar kıymetli mi?

 

*                 *                 *

 

Ata’dan

 

Hakikatleri görüp söylememek, ordunun ataletine, kıymetsiz kalmasına, harpte vatanı kurtarmak için talep olunacak mühim vazifeyi görememesine kalp rızası göstermektir ki bu, hıyanetle isimlendirilir.

 

     Mustafa Kemal, Zâbit Ve Kumandanla Hasbıhal

 

*                 *                 *

 

Bilgelerden

 

Bu dünyada bir nesneye,

Yanar içim, göynür özüm;

Yiğit iken ölenlere,

Gök ekini biçmiş gibi…

 

Yunus Emre

 

Önceki Yazılar

Tarih: 07.10.2008 Okunma: 699

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

elebl

01.09.2008 - 14:41

deneyimlerimide içine aldığı sonuçların deneylerin netcesinde karmaya inanıyorum sosyal ve ilahi bir adalet var kanımca. Tanrı'nın önünde herkes aynı eşitlikte ve herkes ne ekerse onu mutlak biçiyor fikrimce...Dindarların üzerinde en durduğu kul hakkı bununla ilişkili bir durum sanıyorum. Başarılarınızın devamını dilerim. Hepimiz adaletin bir ucundan tuttuk bakalım...Selamlar

özgür deniz

05.09.2008 - 15:40

yer ve gök adalet üzerinde durur......adaletsiz dünya vahşi hayvanların dünyasıdır. ama orada bile derin bir denge vardır..saygıyla...duygu boyutuna aynen iştirak ediyorum....

elebl

01.09.2008 - 14:41

deneyimlerimide içine aldığı sonuçların deneylerin netcesinde karmaya inanıyorum sosyal ve ilahi bir adalet var kanımca. Tanrı'nın önünde herkes aynı eşitlikte ve herkes ne ekerse onu mutlak biçiyor fikrimce...Dindarların üzerinde en durduğu kul hakkı bununla ilişkili bir durum sanıyorum. Başarılarınızın devamını dilerim. Hepimiz adaletin bir ucundan tuttuk bakalım...Selamlar

özgür deniz

05.09.2008 - 15:40

yer ve gök adalet üzerinde durur......adaletsiz dünya vahşi hayvanların dünyasıdır. ama orada bile derin bir denge vardır..saygıyla...duygu boyutuna aynen iştirak ediyorum....