Bu dünyada herkese yer var.
|
Ekranlarda, neredeyse, "Pembe Panter" kadar iyimser gözüken, gülücükler dağıtan Prof. Nihat Hatipoğlu da 'bozulma'dan şikâyetçi!
Hem de "korkunç" bir bozulma olduğundan!
Yazısına şöyle bir başlık atacak kadar: "Öyle bir bozulma ki bir Hz. Ebu Bekir lâzım" (Takvim, 07/08)
Uzun bir yazı.
Uzun ama akıcı. TV programları gibi sıkıcı değil. Hele TV programlarında olduğu gibi afakî-boş şeylerle doldurmamış. Doğru, isabetli, uyarıcı bir nida!
Gazete; 100 bin kadar satıyor. Köşe yazılarını, gazete alanların %3'ü okuyor. Yani Hatipoğlu'nun bu yazısını gazete sayfalarında 3 bin kadar insan okuyacak demektir. İnternet sayfalarından da bir o kadar kişi okusa, eder; 6 bin!
Hâlbuki TV programlarını milyonlarca kişi seyrediyor.
Sayın Prof. Hatipoğlu, milyonlara hitap ederken boş şeylerle saatleri dolduruyor ama birkaç bin kişiye hitap eden köşesinde dinin özünü anlatıyor. Bütün ümmeti uyarıcı feryatlarını dile getiriyor.
İnsanın aklına şu sual gelmez mi?
Hocam, madem bozulma bu kadar yoğun, İslâm âleminin hâli bu kadar vahim, bunu niçin milyonların dinlediği TV programlarında dile getirmiyorsunuz? TV'deki saatleri, günleri, haftaları niçin boş şeylerle, abuk-sabuk sorulara cevap yetiştirmekle harcıyorsunuz?
Ümit ediyorum, bu yazınız bir başlangıç olsun, artık, TV'lerde de size ayrılan süreleri, en az şu yazınız kadar ilmî, faydalı, sosyal içerikli programlarla doldurursunuz!
Buraya ancak kısa bir bölümünü alabileceğim, "Öyle bir bozulma ki bir Hz. Ebubekir lâzım" başlıklı yazıyı, bence herkes okumalı.
Hatipoğlu, söz konusu yazısında, "Bugün İslam beldelerinde yüzlerce grup var. Çatışmalar var. Topraklar paylaşılıyor. Batı'da haritalar çiziliyor; Orta doğuda icraata konuluyor. Böyle bir hal, bir savrulma, dağılma, ademi merkeziyet ve Efendimiz (s.a.v.)'in deyimiyle 'herc' hali var. Ölüm ve cinayetler kol geziyor" tespit ve şikâyetini yaptıktan sonra, Hz. Ebubekir'in, benzer meselelere karşı aldığı tedbirleri sıralıyor.
Yazının
bir yerinde, "komşuluğun
hayatî
önemi"ne geliyor. Şunları yazıyor:
"Yan dairenizde
insan yaşıyor mu?
Dünyada komşu, mezarda
komşu, cennette komşu. Yan dairede oturan komşunuzu tanıyor musunuz?
Onunla hiç ilgilendiniz
mi? Özellikle de büyük şehirlerde. Aslında bırakın komşuyu belki en yakın
akrabamızı bile az hatırlar olduk. İçimize kapandık.
İnsanları önemsemez
olduk. Son derece benciliz. Kendimizden başkasını düşünmez olduk.
Hz. Peygamber (s.a.v.)
şöyle buyurmuştur; 'Cebrail bir gün bana komşu haklarını öylesine anlattı ki
ben komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim.'
Aslında dikkat ederseniz
komşunu size herhangi bir ambulanstan, polis imdat merkezinden daha yakın. Ama
onu yardımınıza çağıracak, sıkıntınızı giderecek yüzünüz varsa tabii.
Yani; onu muhtaç
olmadığınız zamanda da arayıp kolluyorsanız.
Muhtaç olduğunuzda o da
sizi kollayacaktır."