Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Harita, hazertv.com'dan...
Son zamanlarda Türkiye’yi Pakistan’a benzeten,
Bu tehlikeli benzeyişe uzak durmaya çağıran tahlillere sıkça rastlıyoruz.
Neden?
Pakistan’da ne oldu?
Pakistan, 1979 sonundan itibaren Sovyet Rusya’nın işgaline uğrayan Afganistan’a destek verdi. Bu desteği, BİLGESAM.org’daki 11 Mayıs 2009 tarihli, “Pakistan’ın güvenliği ve Taliban” başlıklı makalesinde, Yasin Atlıoğlu, şöyle özetliyor: “Sovyet işgali döneminde bu sınır dünyanın en önemli silah ve uyuşturucu geçiş noktalarından biri haline geldi. Bu ticaretten para kazanan aşiret liderlerinin bir kısmı bölgenin ‘savaş lordları’ haline geldi. Taliban ve radikal dinci gruplar bu ticaretten doğan maddi akıştan beslendi.”
Rusya’nın 1989 başında Afganistan’ı terk etmesinden sonra, ülkede iktidar mücadelesi/iç savaş başladı.
Bu iç savaşa, Pakistan yine müdahil oldu, Taliban’dan iç politikada ve Hindistan’la olan “bölgesel rekabette” yararlanmak istedi. Pakistan Taliban’dan yararlanmak isterken, Taliban ve radikal dinci gruplar da Pakistan iç siyasetine müdahil olmaya başladı
Öte yandan, Pakistan’ın Afganistan sınırını da iç savaş yılları boyunca koruyamadığı anlaşılmaktadır. Atlıoğlu o konuda da şunları yazıyor: “Taliban, sınırdaki aşiret bölgelerinde kendileri için bir yaşam alanı bulabilmekte, bu bölgeleri, propaganda yaptığı, üye sağladığı, eğitim verdiği ve saldırılarını planladığı bir komuta merkezi olarak kullanmaktadır.”
Pakistan’ın bütün bu yanlış politikalarının sonucunda, Taliban öyle bir güce erişti ki, pek çok yerde kitlesel ölümlü saldırlar yapabilmenin ötesinde, başken İslamabat’ı tehdit edebilecek hale geldi.
Alıntılar yaptığım makalenin tarihinin 2009 olduğuna dikkatinizi çekerim…
O tarihten sonra Pakistan’da ne gibi gelişmeler oldu?
Ülkede karmaşa daha da arttı, ekonomik ve sosyal yapı, kamu hizmetlerinin halka ulaşımı gittikçe bozuldu, güvenlik “güvensiz” bir noktaya geldi.
BM’ye bağlı Fund For Peace (Barış Fonu) adlı düşünce kuruluşunun 2011’de yayınladığı indekse göre; Pakistan, dünyadaki 20 “çökmüş devlet”ten birisidir.
x x x
ÇÖKMÜŞ DEVLET NE DEMEK?
“Çökmüş devlet, kendi ülkesi içinde egemenlik yetkisini kullanamayan,
Toplumda suç oranlarının hayli yüksek olduğu,
Vatandaşların devletin işlevlerine dair güvenlerini kaybettiği, bu sebeple can ve mal endişelerinin olduğu,
Ekonominin büyük ölçüde devletin denetimi kontrolü dışında devam ettiği,
Yolsuzluğun yüksek olduğu,
Sınır güvenliğini de sağlayamayan devlet demektir.” (AÜ Yayınları, Uluslararası Politika-I)
Türkiye’nin Pakistan’a benzememesi konusunda uyarı yapanlar, aslında, işte böyle korkunç bir tehlikeli duruma düşmeme uyarısı yapmaktadırlar.
Peki, Türkiye hangi yönüyle Pakistan’la mukayese edilmektedir?
Suriye politikaları, Suriye’ye müdahil olma, oradaki gruplarla ilişki kurma yönleriyle elbette…
Suriye sınırımızın geçişlere, en azından belli sürelerde “kontrolsüz ve denetimsiz” açılması sebebiyle…
Ülkeye giren 2 buçuk milyon “sığınmacı”nın denetimsiz bir şekilde ülke içinde gezebilmeleri, kontrol edilememeleri sebebiyle…
Bu “zafiyetler”in yarattığı tehdit ve tehlikeler zaman zaman kendisini çok acı şekillerde göstermektedir… En son, “Ankara katliamı”nda başımıza gelen gibi!
10 Ekim’deki çifte saldırı bizim için en kuvvetli “alarm”, davudî “uyarı” olmalı…
Önümüzdeki “çökmüş devlet” Pakistan’dan ibret almalı, çok uyanık olmalıyız!
Allah muhafaza, “ipin ucu bir kere kaçtı” mı, tutmak imkânsız hale gelebilir!
Şu bataklığa dalmayalım, daldığımız kadarından da çıkalım!
x x x
DİĞER ÇÖKMÜŞ DEVLETLER
Fund For Peace’in 2011 raporuna göre “çökmüş devlet” olarak tanımlanan diğer 19 devlet şunlar:
Somali, Çad, Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Zimbabve, Orta Afrika Cumhuriyeti, Fildişi Sahili, Gine, Etiyopya, Nijerya, Nijer, Kenya, Burundi, Gine-Bissau,Yemen, Myanmar, Haiti, Afganistan, Irak .
Suriye yok çünkü rapor hazırlandığı sıralarda henüz şimdiki gibi bir çöküş halinde değildi.
Sanırım, örnekler yeterince tüyler ürpertici!
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, GIRGIR'dan, 17 Ekim...