1 Kasım seçimlerinin sonuçları, tek parti iktidarını getirdi. Fırtınalı günlerde, gemiler nerede olur? Gemiler, eğer fırtınaya açık denizde yakalanmadıysa, limandan ayrılmazlar. Açıkta olan gemiler, en yakın limana sığınırlar. Ne zamana kadar? Tabii ki, fırtına geçene kadar. İşte; 1 Kasım seçimlerini de böyle okumak lazım. Bu iktidar partisinin başarısından çok, muhalefetin başarısızlığının, beceriksizliğinin sonucudur. Halka, çıktığı limandan başka seçenek bırakmadılar…
Ülke, 7 Haziran seçimlerinde, iktidar partisine dur, fazla ileri gidiyorsun, ben sana bu kadar yetki vermedim dedi. Herkes yerini yurdunu, görevini bilsin. Anayasa da ne görev verildiyse, onun dışına çıkma, otur oturduğun yerde dedi. İktidar partisi, seçimlerin ardından biz mesajımızı aldık. Bu mesaja göre hareket edeceğiz. Gördük dediler. Gerçek şu ki; daha seçimlerin kesin sonucu açıklanmadan, başladılar başkanlık sistemi ile yatıp, kalkmaya! Ülkenin sanki başka derdi yok!..
Ne oldu, neler oldu da, terör 7 Haziran seçimlerinden sonra bir anda, Doğu ve Güneydoğuda, tabiri caizse fışkırdı? Bunun mantıklı bir gerekçesini, kimse halka anlatmadı/anlatamadı. Bilen varsa açıklasın ki, gerçeği öğrenelim. Geçen seçim, Diyarbakır’daki HDP mitinginde, bu seçimde ise; adı “barış!” olan bir miting öncesi, Ankara’da canlı bombalar birçok masumun canını aldı. Ülke, bir anda Ortadoğu Bataklığında yaşananları yaşamaya başladı. Bu bataklık, Ankara’ya kadar çamurunu akıtmayı denedi ve başardı. Toplum, bir anda sığınacak bir liman aramaya başladı. Daha önce denediği, hiç de fena olmayan bir limanı zaten vardı. Tam limandan ayrılmış, seyir halinde, fırtına öyle bir şiddetli vurmaya başladı ki, seferi iptal ederek,dümeni sığındığı limana geri çevirdi. Seçimi okumak isteyenler, böyle okusun. Var mı başka bir izahı?....
Bu ülkenin, çok ciddi muhalefet sorunu var. Parti içi demokrasi işlemediği için, partilerde lider sultası, çok acımasız bir şekilde kendini gösteriyor. Partiden birileri, toplumda kendini biraz sevdirirse, kaşının üstünde gözün var deyip partiden ya ihraç ediliyor, ya da aday listesinden siliniyor.Hiç bir başarı cezasız kalmıyor. Siyasi partilerin içinde, demokrasi çok kısıtlı olduğu için, bunların ülkeye getireceği ,vereceği demokrasi güdük kalır. Liderlerin çevresinde, her zaman dalkavuklar istemeseler de olur. İstemem denir ama, yan cebime koy misali, yalakalık her yerde kol gezer. Bunların olmadığı yer mi yok ki; siyasi partilerde olmasın…
İktidar partisi de, muhalefet partileri gibi, bol keseden halka vaatlerde bulundu. Sanki 13 yıldır bu ülkeyi yönetmiyorlarmış gibi. Şimdi, takke düştü, kel göründü. Zaten, milyonlara bir şekilde öyle ya da böyle para yardımı yapılırken, üstüne yenileri eklenecek. Nereden gelecek bu değirmenin suyu? Bilen var mı? Kimse, kurulacak bu hükümetten mucize falan beklemesin. Önümüz kış-kıyamet. Milyonlarca mülteciyi topraklarını kabul etmişsin!..Kambur üstüne kambur. Dış politikanın durumu belli!... Suriye Politikası çökmüş, çıkış yolları aranıyor. Terörün geldiği nokta belli. Özerklik adına bir çok ilçede her yere hendekler açılmış, halk tedirgin. Terörle arasına bir sınır koyamamış bir HDP, bu ülkenin çok ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu gösteren birkaç örnekten bazıları!...
MHP ve CHP, ülkenin sorunları ile ilgilenecek zamanları yok. Kendi içlerinde, seçim başarısızlığının faturaları çıkartılacak. Bakalım, kimler ne fatura ödeyecek, hep birlikte göreceğiz. Bu iki partide, ciddi liderlik ve yönetim sıkıntısı olduğunu halk çok açık söyledi. Peki, parti genel merkezleri bu mesajları aldı mı? İlk görüntülere bakacak olursak, pek anlamışa benzemiyorlar. Eğer, partilerin teşkilatlarından,Anadolu’dan ciddi tepki ve istifalar gelmez ise, koltuklar sıcak. Genel merkezlerde ciddi bir değişimin yaşanmayacağı aşikar. Önümüzdeki günler, çok sıcak gündemlere gebe gibi görünüyor.
Toplumda, geniş bir halk kitlesi çalışmadan, üretmeden, devletin değişik isimler altında yaptığı yardımlarla, yaşamını sürdürmeyi ilke edinmiştir. Yani, yuvada, annesinin dışarıdan getireceği gıdaları bekleyen, kuş yavrularının ağzı açık beklediği gibi…. Yardımlar kesilirse, hayatın devam etmesi mümkün görülmüyor. Bu düzen, ne kadar devam ettirilir bilemem ama, gerçek bu!...Bu insanların bir kısmı,yardıma ihtiyacı olmadığı halde, alışkanlık haline getirdikleri bir gerçektir. Nasıl ki, ölmüş eşinden, aldığı maaş kesilmesin diye nikahsız yaşayan birçok insan bu toplumda aramızda yaşamaktadırlar. Bunlarla konuştuğun zaman, mangalda kül bırakmazlar. Hatta, dinden imandan size ders bile verebilirler, işte böyle bir toplumda yaşıyoruz, maalesef…
Yarın daha aydınlık, daha parlak olmayacak. Kimsenin elinde sihirli değnek yok. Bu durum umutsuzluğa değil ama gerçekleri görmemiz açısından bilinmelidir. Dört kişiden biri, TOKİ’ye veya bir başka inşaat şirketine, bankaya konut borcu var. Bankalar konut zengini olmuş durumda. Birçok konuta, bankalar ödenmemiş borçlar nedeniyle el koymuş durumda. Kredi kartları, dönen çekler, senetler, geciktirilen zamlar vs. toplumun genel görüntüsü bu. Çok aydınlık bir tablo görülmüyor,kısa vadede. Onun için kurulacak hükümetin işi oldukça zor ve çetin. Kısacası, umutlarımızı yeşertelim ama, mucize beklemeyelim. O kelime peygamberlere mahsus. Bizim yüzümüz; ancak ve ancak sabırla, inançla, azimle, sen ben demeden, şucu-bucu olmadan, birbirimize sarılıp çalışarak gülebilir. Bunun dışında Rahmetli Levent KIRCA mezardan çıksa güldüremez bizi. Yeni bir peygamberde gelmeyeceğine göre!
Hilmi ÇAKIR
6.11.2015