SAYIN CUMHURBAŞKANIM, SAYIN BAŞBAKANIM, SAYIN MİLLİ EĞİTİM BAKANIM!
İlk evvelinde, zat-ı alilerinize, saygılarımı arz ederim. Zat-ı alilerinize naçizane bir önerim vardır. İnşaAllah, bendenizin naçizane önerimi, haddini ve hududunu aşmak olarak telakki etmezsiniz. Ki, yapmazsınız da tüm ruhumla, kalbimle ve aklımla inanıyorum buna. Zira, zımni ya da açık, böyle bir niyeti taşımam. Önerim, ruhumda ki derin ıstırabı biraz olsun dindirebilmek ve zihnimin göklerinde sessiz çalan senfoniyi dışa yansıtabilmek içindir. Olayı, öz ve kısa olarak izah ve izhar edeceğim. Zat-ı alilerinizin de malumunuz olduğu üzere Milli Eğitim sistemimiz de bazı arızalar vardır ve bunlar normaldir. Elbette o arzılar zaman içerisinde telafi olunacaktır ve olunmakta zorundadır. Muallim, mektep, talebe ekseninde bu arızalar mutlaka bir an önce giderilmelidir. Zat-ı alilerinizde bilirler ki, bizim medeniyetimiz, kalem ve kelam medeniyetidir ve bu sebeple, muallim, mektep ve talebe eksenlidir. Teşhisler, teptiler yapılmalı ve isticalen tedaviye geçilmelidir. Fakat bendenizin derdim küçük bir noktaya temasta bulunmaktır. Zat-ı alileriniz de çok iyi bilirsiniz ki, üstat Nurettin TOPÇU beyefendi bu toprakların nadirattan, nadide, mümtaz ve seçkin bir münevveridir. Kalitesi, çapı, derinliği, soyluluğu, asaleti tartışılamaz. Haysiyetli, hissiyatlı, hassasiyetli ve mesuliyet sahibi bir vatan evladıdır. Hayatını, bu millete, yekpare ümmete, vatana ve devlete vakfetmiştir. Muhteşem eserler bırakmıştır miras olarak bizlere. Bu eserlerden birisi de ‘’Türkiye’nin Maarif Davası’’ isimli eseridir. Ki, her fikir adamı, her münevver de isterler ki, eserleri anlamsızlığa mahkûm olmasın, kendileri için yazdığı ve bıraktığı eserleri, kendileri için yazdıklarının hayatlarına bir anlam katsın, varlık âleminde bir iz bıraksın, unutulmaya terkedilmesin. Zira fikir adamları eserleriyle yaşarlar. Eserler unutulursa, münevverlerin ruhları muazzep olur. Hatta eserler unutulmamış olsalar bile, eğer hayata anlam eklemiyorlarsa yine aynı şey olur. Yükte hafif pahada ağır bir eserdir mezkûr eser. Bendeniz bu eseri, harf harf, kelime kelime, cümle cümle, paragraf paragraf 5 (beş) defa okudum. Derinlemesine tetkik ve tahlil ettim. Bu kıymetli eserin, Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin, ilkokulundan üniversitesine kadar okutulmasında bir sakınca olmadığına tüm kalbimle, aklımla ve ruhumla inanıyorum. Ki, böyle bir şeyi ifade etmekte haddizatında yanlıştır, münevverimize zımni saygısızlıktır, ama etmiş olalım, daha iyi idrak edilmesi adına. Zira münevverimizin şahsiyeti bellidir. Zat-ı alileriniz de bilirsiniz ki, Milli Eğitim sistemimizin bir felsefesi yoktur. Arızaların kahir ekseriyeti de buradan sadır olmaktadır. Milli mevhumunun mahiyetinin de kuru olmasının en büyük sebebi de budur. Maalesef geçmiş zamanlarda eğitim sistemimizin içerisine sızmış olan bazı şahıslar, Bener Cordan isimli zevatlar gibi, sistemimizi felce uğratmışlar, istikametinden saptırmışlar ve bizim aleyhimize işleyecek şekilde dizayn etmişlerdir. Şimdi bu kadim hatayı düzeltme, telafi etme zamanıdır. Binaenaleyh, bendeniz, Milli Eğitim Sistemimizin fikirsel anlamda felsefi altyapısını mahut eserin teşkil etmesini ve eğitim sistemimizin bu eser istikametinde yeniden tanzim ve dizayn edilmesini naçizane öneriyorum. Tabi şurayı da es geçmiyorum, ki haddim de değil, hatta böyle bir şeyi düşünmem bile, şöyle ki; elbette varlık âleminin ve varlık âlemine dair her şeyin mutlak altyapısı Kur’an’dır ama bendeniz burada beşeri düzlemde izahat yapmaya ve fikir serdetmeye çalışıyorum. Bahusus Eğitim Fakültelerimizde mezkur eser bir başucu eseri ve ders kitabı olarak okutulmalıdır kesinlikle. Eğitim Fakültelerimizde mesleki altyapılarını oluşturmaya matuf eğitim-öğretim talim eden muallim adaylarımıza hassaten hatmettirilmeli ve hazmettirilmelidir mahut eser. Devletimize ve milletimize, eğitim yönünde büyük terakki kaydettirecek bir eserdir bu, eğer layığı ile baz alınır ve üzerinde derin çalışmalar yapılırsa. Yeter ki doğru anlayalım ve anladıklarımızı doğru uygulayalım. Bendenizin ki, küçük bir öneriden ibarettir. Bu öneriyi dikkate alıp, icraata yöneltecek olan makamlar zat-ı alilerinizin makamlarıdır. Ama tüm aklımla, kalbimle ve ruhumla istirham ediyorum ki, inşaAllah bu konuda çalışmalar yaptırırsınız. Çünkü burada ferdi ve nefsi bir durum söz konusu değildir. Söz konusu olan, devlet, vatan, millet ve ümmettir. Gerisi teferruattır, angaryadır. Ayrıca birkaç küçük şeyler daha söylemek istiyorum yüksek müsaadelerinizle. Nadide, mümtaz, seçkin ve mümeyyiz vasıf sahibi üstatlarımız Mehmet Akif Ersoy’un, Nurettin Topçu’nun, Cemil Meriç’in, Necip Fazıl’ın külliyatları muhakkak ama muhakkak üniversitelerimizde hatta liselerimizde ve hatta ortaokullarımızda ders kitabı olarak okutulmalıdır. Bahusus Eğitim Fakültelerimizde. Keza Psikoloji, Felsefe, Sosyoloji bölümlerimizde de kesinlikle okutulmalıdır. Hakeza sair bölümlerimizde de ekstra ders kitabı mahiyetinde okutulabilir ve okutulmalılardır da. Çünkü hiçbir bölüm fikirden uzak kalamaz, kalmamalıdır. Bugün bizim sorunlarımızdan birisi de meslek sahibi olmak ya da olmamak değildir. Meslek sahibi olanların yahut olmayanların, fikirden yana nakıs ve mahrum olmalarıdır.
Birkaç küçük meseleye daha değinmek istiyorum efendim yine yüksek müsaadelerinizle. Malumunuzdur ki, Öğretmenler Günü mahiyetiyle kutlanan bir gün vardır ama muallimlerimizin durumu da malumunuzdur. Bir medeniyet varisleri olarak bunu sizlerin gönüllerinize ve akıllarınıza sunuyorum efendim. Zira bu meseleyi en üst düzeyde idrak edecek olanların sizler olduğunuzu telakki ediyorum. Çünkü Mutlak Öğretmenin (sav) ümmeti, ilk emri OKU olan bir kitabın yani hayatı, insanı, varlığı, evreni yeniden yepyeni bir şekilde kuran Kur’an’ın talebelerisiniz. Diyeceğim odur ki, mutlaka ama mutlaka, Allah aşkı ve rızası için muallimlerimizi düşünmenizi, onların hayatlarını bir an gözlerinizin önüne getirmenizi istirham ediyorum. Eğer muallimlerimiz huzur içinde olmazlarsa, huzur içinde olabilecek ne vardır? Onlar, insanlığın fenerleridirler. Onlar, karanlığı parçalayacak meleklerdir. Onlar, cehalet ateşini söndürecek rahmettirler. Bir devletin ve milletin, yücelip, yükselmesi, sizlerde çok iyi bilirsiniz ve takdir edersiniz ki, muallimlerimizin omuzlarındadır. Binaenaleyh, onların yaşam standartları konusunda lütfen çalışmalar yaptırmanızı, hakikatlerle muvacehe etmenizi ve onları toplumsal düzeyde layık oldukları yere yükseltmenizi zat-ı alilerinizden tüm ruhumla, aklımla ve kalbimle istirham ediyorum. Yine en üst düzeyde, artık bu topraklarda, cebi dolu kodamanlara verilen değer, gösterilen saygı, kalbi ve beyni dolu olanlara hasredilmelidir ve bu durum nesillerimize hissettirilmelidir ki, nesillerimizi kitabı sevmeye ve okumaya yönlendirebilelim. Zira okuyun diyoruz ama okuyana kıymet vermiyoruz. Binaenaleyh, kitapsızlık kültür olmaktan çıkmalı, kitaplılık kültürel bir kod haline gelmelidir. Bu da ancak ve ancak, okuyana verilecek değerle ve bunun toplumsal düzeyde hissettirilmesiyle kabil-i mümkündür.
Söylenecek çok şey vardır elbette ama hem aklımıza gelmiyor, aklımıza gelse bile zaman olmuyor, hem de mevzuyu uzatmak istemiyorum. Tekrar zat-ı alilerinize saygılarımı arz ederim efendim! Yüreğimin derin sesini duyacağınıza, zihnimin sessiz senfonisini duyumsayacağınıza tüm ruhumla, kalbimle ve aklımla inanıyorum inşaAllah.