Bu dünyada herkese yer var.
Döviz füze, ekonomi tayyare!
Dolar-avro, yanlarına altını da alıp uçuşa geçtiler…
Dolar 2,82’den 2,92’ye, avro 3,04’ten 3,10’a, altın 97’den 101 TL’ye fırladı..
Füze oldular… Ekonomiyi vuruyorlar…
Füze başını kaldırmış…
Dikine dikine uçuyor… Gözü yükseklerde…
Ekonomi tayyare!
Yatay da olsa, “istikrar” içinde uçayım istiyor…
Ne mümkün!
Füze her gün biyerlerinden vuruyor!
En çok da borsa kanadından vuruyor… 84 binden, 75 bine düştü. Borsa kanadı yaralı, yalpalıyor… Tayyareyi sallıyor…
Füze sadece borsa kanadına vursa iyi… Füzenin -isterseniz bu füzenin Rus uçağını vuran füze olduğunu da hayal edebilirsiniz- tayyarede vurmadığı alan yok gibi:
Turizm sektörünü,
Beyaz etten meyve-sebzeye gıda, tekstil, yapı malzemeleri ihracatını,
Akaryakıt fiyatları başta olmak üzere, hemen her tüketim maddesini,
İstihdamı,
Ulaştırmayı,
Rusya’daki, başta inşaat, giyim, lokanta gibi pek çok yatırım ve projeyi…
Ve daha kim bilir nereleri?
Füze vurdukça, tayyarede seyahat edenlerin yürekleri ağzına geliyor…
Moraller gittikçe bozuluyor!
Tayyarede kriz büyük!
x x x
“ENSEYİ KARARTMASAK” MI?
Güngör Uras Usta, “Biz ne krizler gördük…” başlığıyla moral veriyor! (Milliyet, 26/11)
Lâkin yazının başlığıyla, “Moralimizi bozmayalım” diye biten son cümlesinden başka “moral” veren tarafına rastlamak imkânsız!
Üstat, “iyimserlik” aşılayan bir yazı yazmak istemiş ama iyimserlik makalenin içeriğine nüfuz edememiş!
Anlayın artık, işin vahametini!
x x x
İNSANLAR SİYASETE NEDEN GİRER?
Hangi siyasetçiye sorsanız size “Bu işi hizmet için, hizmet aşkıyla yaptığını” söyleyecektir!
“Siyaset Bilimi”nde “hizmet” diye bir teşvik unsur yok!
Bilim başka şeyler söylüyor.
Lafı uzatmadan, kitaptan aynen alacak olursak;
“Bireyi Siyasete Yönelten Temel Faktörler
… İki temel gerçeklik öne çıkmaktadır. Biri ‘İnsanların daha çok iktidar’ peşinde koştukları,
Diğeri ise ‘insanların kişisel menfaat kaygısı ile hareket ettikleri’ gerçeğidir.” (AÜ, Siyaset Bilimi, S.93)
Siz hiç, siyasete, "iktidar peşinde koştuğum ve kişisel menfaat kaygılarım için" girdim diyene rastladınız mı?
Rastlayamazsınız!
Ama olay budur.
Siyasetçileri daha iyi tanımak ve anlamak açısından konuyu biraz daha genişletelim ve derinleştirelim. Siyaset Bilimi’ne göre; “siyasetin temellendirdiği insan tabiatının genel özellikleri” şu başlıklar altında toplanıyor:
1. Varlığını koruma ve güvenlik içinde yaşama ihtiyacı
2. Daha iyi yaşama arzusu
3. Hürriyet içinde yaşama arzusu
4. İktidar arzusu
5. Zıt duygulara sahip olma
İlk dört konu zaten anlaşılıyor. Lâkin 5’nci maddeyi açıklamak lâzım. Kitaptan aktaralım:
“İnsanda güvenlik içinde hayatını sürdürme ve daha iyi yaşama eğilimi ve arzusu olduğu gibi bunun zıddı niteliğindeki macera peşinde koşma, akıl almaz riskler yüklenme, yeni şeyler arama gibi eğilimler de vardır. Belirsizliğin ve tehlikenin ifadesi olan macera peşinde koşmak, akıl almaz çılgınlıklar yapmak, bir takım siyasal eylemlerin gerisindeki temel eğilim olabilmektedir. Güvenliğin açıkça ihlali olan savaşın arzulanması ve savaş için kitlelerin harekete geçmesi mümkündür. … İnsan tabiatındaki macera ve hırs eğilimine verilebilecek en iyi örnek İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasında birinci derecede rol oynayan ve tüm Avrupa’yı ateşe atan Hitler ile Mussolini, daha yakın zamanda ülkelerini ateşe veren (Sırp) Miloseviç ile Irak lideri Saddam Hüseyin gibi siyasal liderlerdir. Bunların macera arzuları ve ihtirasları insanlığa çok pahalıya mal olmuştur. Bu kişilerin eylem ve kararlarının temelinde kişiliklerindeki macera ve ihtiras eğiliminin olduğu açıktır.” (S. 95)
Demek ki neymiş?
Siyasetçilerin, “macera peşinde koşmak, akıl almaz çılgınlıklar yapmak” gibi eğilimleri olabilirmiş!
Bir “çılgınlığı” ne engelleyebilir?
Kararı tek kişiye bırakmamak!
Kararı daima çoğunluk almalı… Millet iradesinin temsilcisi olan “Meclis”ler gibi!