BİR VEDANIN ARDINDAN!.. Hilmi ÇAKIR

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 21.12.2015

 
 
Kimse, ne zaman, nerede, ne şekilde veda edeceğini bilme şansına sahip değildir. Vadenin zamanı yoktur. Veda, daha yapacak birçok işinizin olduğu zamanda da gelebilir. Belki de; tam bir of çekip, hayatın keyfini çıkartacağınız bir zamanda da kapınızı çalabilir. Veda, kesindir ama, onun zamanını ancak ve ancak Tanrı bilir. Biz, kullarına sadece boyun eğmek, çaresizce bir birimize sarılıp, üzülmek ve ağlamaktan başka bir şey gelmez elimizden. Çaresizlik ve keşkeler… Şöyle olamasaydı!, böyle olmazdı! gibi beyhude serzenişler!...

Çocuklukta başlayan,koşma ve koşarken düşme-kalkma aslında yaşamın bir
provasıdır. Ondan sonraki yaşamımızda, hep koşma ve düşmeler hiç eksilmeden
devam eder. Hep bir şeylere ulaşmak için, mücadele!...Başarmak, kazanmak,
ulaşmak, mutlu olmak, mutlu etmek, sevmek, sevilmek, korumak-kollamak,
evlilik, çocuk/lar, eğitim süreçleri, gelecek kaygısı, hastalıklar,
çevrenin sıkıntı ve problemleri, akrabaların sorunları, işle ilgili bir yığın sorun, kompleksler, dedikodular, kıskançlıklar,hep başkalarının dert ve sıkıntıları!... Bir de bakmışsınız ki, mesleğinizin sonuna gelivermişsiniz. İçinde bulunduğunuz ve en güzel zamanlarınızı feda ettiğiniz sistem, sizi bir anda çarkın dışına çıkarıvermiş. Birden, mesleğin merdivenlerini çıkarken, çok zaman ayıramadığınız, kırıp döktüğünüz ailenizle, baş başa kalı-vermişsiniz. Ondan sonra, emeklilik
süreci ve başka sıkıntılar!…Vedaya doğru yolculuk kesintisiz devam eder gider!..
 
*Yıllar önceydi, bir gazete başlığının hemen altında, şu başlığı her gün
okurdum. “Her sabah, dünya yeniden kurulur, her sabah taze bir başlangıçtır!.” Ne kadar anlamlı bir cümle olduğunu, yaşadıkça öğrendim.
Evet, vade dolduysa veda kaçınılmazdır. Dünya, gerçekten her sabah bir
pazar gibi kuruluyor, akşam toplanıyor. Dökülen dökülüyor, ölen ölüyor,
kalan sağlar, ertesi gün pazarı yeniden kuruyor.Dün hiç yaşanmamış gibi!..
Bir yandan gidenlerin yerini dolduran yeni doğumlar. Böyle bir süreç
kesintisiz devam ediyor. Acısıyla, tatlısıyla devam eden bir yolculuk!..*
 
*Ateş düştüğü yeri yaktığı için, uzaktan gelen duman ve is kokularından pek
etkilenmeden yaşam devam ederken; hiç ummadığınız yer ve zamanda, birden
ocağınıza ateş düşüveriyor. O zaman, çevrenizden ateşi söndürmek için
yardım umuyorsunuz. Kimin ocağına ateş düştüyse, o yakın çevresinden en
doğal şekilde, yardım bekleyecektir. İnsanların, dara düştükleri zaman bu
zamandır. O gün, yanında olacaksınız, eğer dost iseniz. İyi gün dostluğu,
faydacı ilişkiler, günümüzde çok yaygınlaşmış durumda. Yerken içerken,
gülerken iyi ama, bir de madalyonun öbür yüzü var!... İşte o zaman, gerçek
dostların ortaya çıkıyor. Belki, hiç ummadığınız kişiler sizi hüsrana
uğratırken, hiç beklemediğiniz insanlardan da, dostluk görebiliyorsunuz.*
 
*Büyük-şehirlerde**, kurulmuş köy ve kasaba dernekleri, bu veda işini çok
iyi yapıyor. Bu konuda adeta uzmanlık kazanmışlar. Yöre insanına, her türlü
iletişim vasıtasını kullanarak ulaşıyorlar. Hani, bu konuda, bizim bir
ata sözümüz var ya “Acı haber, tez ulaşır!” Uzak- yakın, o toprağın insanı
işini gücünü bırakıp, son görev için sanki yarış yapıyorlar. Sosyal
sorumluluk yaklaşımı içinde, çok olumlu bir görev anlayışı ile, acıyı
paylaşıyorlar. Bu insani yaklaşım, gerçek yaşamda, insan ilişkilerini daha
sıcak hale getirip, dayanışmayı güçlendiriyor. Bu
insanlar, Büyük-şehirlerin acımasız çarkları içinde, kendi adet-gelenek
ve kültürlerinin devamlılığını bu şekilde sağlayabiliyorlar. *
 
*Yukarıdaki örnek de olduğu gibi, meslek odaları, okul dernekleri gibi,
dayanışma maksatlı kurulan bu organizasyonlar da, bu veda görevlerinde
aktif rol almalıdır. Bir çelenkle, geçiştirilecek bir faaliyetten öte
geçilmelidir. Teknolojik her türlü iletişim vasıtası, kullanılarak üyelere
ulaşılmalı ve görev dağılımı yapılarak, örgütlü toplumun dayanışması
hissettirilmeli, özellikle son görevde,
hiçbir fedakarlıktan kaçınılmamalıdır.Veda da yapılanlar, geride kalanlara,
moral ve dayanışma ruhunun perçinlenmesi açısından, hayati önemde olduğuna
inanıyorum.*
 
*Hayat merdivenlerinin; bir çıkışı olduğu gibi, bir de inişi olduğunu, hiç ama hiç akıldan çıkartılmamalıdır. İnsan, tek gelir, tek gider. Arkada hep birilerini bırakarak. Yaşamı paylaştığı; eş, dost, arkadaş ve çocuklarına veda ederek. Geride, birçok hayal ve umutları ile, vade dolduğunda, ne bir dakika erken, ne de bir dakika geç!... Giderken, geride kalanlar, VEFA diye bir kelimenin, yaşamın içinde olduğunu unutmadan, dünya  işlerinden, bir nebze sıyrılarak, kendine de, er ya da geç bir gün sıranın  geleceğini hesap etmelidir. Son yolculukta, hayatta aynı yolda yürüdükleri ile, birlikte oldukları ile,son görevde, yanında olmalarından daha doğal bir şey olamaz. Bu gerçek, öncelikli bir insanlık borcudur. İnsanı insan yapan, en önemli özelliklerden biri de vefadır. Ömrümüzün kalan kısmında, vefalı dostlarımızın artmasını, ikinci baharda, yaprak dökümünün başladığı bugünlerde, her gidenin, bizlerin dualarına ihtiyacı olduğunu ve son görevde, bu duaları fazlası ile hak ettiklerini düşünüyorum. Hakkımız bin kere helal olsun!... Mekanları cennet olsun!... Mevla’m kabirlerinde nur ışığını eksik etmez inşallah!..*
 
*Hilmi ÇAKIR*
 
*17.12.2015*

Tarih: 21.12.2015 Okunma: 802

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?