ANTİKAPİTALİST MÜSLÜMANLARA KUR'AN TEMELİNDE REDDİYE...9...

Özgür DENİZ - 23.01.2016

KIYAMET SURESİ 20. ve 25. AYETLER TEMELİNDE İZAHLAR

 

İnsan çok acelecidir. Bir şey hemen olsun ister ya da yaptığı şeyin karşılığını anında bekler. Bilakis, her şeyden hemen vazgeçer. Ki, filhakika, çoğu insanlarda, hakikat davasında, bu yönde kaybetmekte değil midirler? İnsan nefsidir, yaptığının illa bir karşılığı olsun ister. Eğer yaptığının karşılığı yoksa, yaptığını yapmaktan cayar. Ha, bu meyanda adalet çok müstesna bir yere sahiptir bu mevzuda, bu yüzden bu durumu ayrı tutmak iktiza eder. Haddizatında yapılan her şeyin bir karşılığı olacak diye bir şey yoktur, hele o karşılığın hemen olması icap eder diye bir şey hiç yoktur. Misal; Rabbimizin bize verdiği bir nimet olan akıl tavassutu ile okumaya gayret ediyoruz ve okumalarımızdan sonra yaptığımız tetkikler, analizler, tefekkürler, tahkikler neticesinde elde ettiklerimizi yazıya döküyoruz ve yayınlama imkânı bulduğumuz zaman yayınlamaya çalışıyoruz naçizane. Peki, bundan bir beklentimiz var mıdır? Elbette yoktur. Peki, böyle bir eylemi beklentilerle yapıp, yapmamak, davaya ihanet midir? Kuşkusuz. Çünkü bazı şeyler, münhasıran dünyaya matuf olarak yapılmaz. Bir ödülü varsa bile bazı şeylerin, o ödül illa bu dünyada olacak diye bir şey yoktur. Ki, yaptığımız eylem, yaşamamız içindir zaten. Bir de milletimiz, ümmetimiz yani milletlerimiz, devletimiz, devletlerimiz, vatanımız, vatanlarımız ve tek bir dinimiz içindir. Binaenaleyh, yaptığımız böyle bir eylemden karşılık beklemek ya da karşılık için böyle bir eylem yapmak, züldür. Biz kutsal şişeyi doludur, insanlık denizine atarız, açan açar, açmayana eyvallah deriz, çünkü hürriyete inanırız. Hayatta bazı eylemlerin dar-ı dünyada karşılığı yoktur, karşılık dar-ı bekaya bırakılmıştır. Dar-ı bekada kimi yüzler gülecek, kimi yüzler sararıp solacaktır. O gün insançocukları anlayacaklardır, demek ki, her şeyin bir hesabı varmış, defterler tutuluyormuş. Ama fayda etmeyecektir. Nedamet gözyaşları işe yaramayacaktır. Burası da toplumsal boyutta sonsuz önemlidir. Zira kaybettiğimiz en önemli noktalardan biri de burasıdır. Keşke samimi, dürüst, ciddiyetli, namuslu olabilsek ve keşke aklımızı kullanabilsek! Keşke, Hakk’a, Halk’a, Hakikat’e, Hakkaniyet’e ihanet etmesek.

 

KIYAMET SURESİ 26. ve 35. AYETLER TEMELİNDE İZAHLAR

 

İnsançocukları çok darda kaldıkları ya da çok büyük bir tehlikeyle baş başa kaldıkları vakit Allah demeye başlarlar ama her şey süt liman hale gelince hemen eskiye dönerler. Can bedenden ayrılacağı vakit, ebedi firakın geldiği fark edilir. Her şey alt üst olur. Beden coğrafyasında ki, her merkezde bir keşmekeş yaşanır. İşte o an, her şeyin bittiği ve hiç inanılmayan yere dönüşün olduğu anlaşılır. İş bitmiştir, son demde ki her şey boştur, anlamsızdır artık. Burada en keskin misal, Firavun’dur. Hayatın bitiş noktasında yaptıkların, söylediklerin hiçbir işe yaramayacaktır. Çünkü her şeyin bir zamanı vardır. Meyvenin zamanı geçtiğinde, çürümeye yüz tutar. Gençlikte yapacaklarını, yaşlılıkta asla yapamazsın. Bugünün işini yarına bıraktığın vakit, çakılır kalırsın, darmadağın olursun. Kutsal eylemlerin yani amellerin bile en güzeli, az da olsa zamanında yapılanı değil midir? Yani ayet nettir, sarihtir, beliğdir, muhkemdir bendenize göre. Şiddetli bir uyarı ve hatırlatma vardır. Ve bu herkes için geçerlidir, asla tefrik etme yoktur, ki Allah emirlerini ve nehiylerini bildirirken kulları arasında tefrik yapmaz. Bazıları yaptığını söylese de, ayeti tahrif ve tahrip etmeye tevessül etseler de, hakikat farklıdır. Mezkur ayetler de eşitlik hangi anlamdadır acaba? Bu sorum ciddiyetli ve samimi bir sorudur, hakikaten merak ediyorum. Hani şu bazı tipler vardır, erkek kadın eşittir gibisinden saçmalarlar, ara yerde cirit atarlar, şayet onların dillendirdikleri gibi bir şeyse, bu muhal ender muhaldir. Çünkü kadın ve erkek fıtrat olarak farklıdır ve ikisi arasında mutlak eşitlik kabil değildir. Bunu zoraki becermeye çalışmak, yaratılışta ki dengeyi ve ölçüyü, alt üst etmek demektir. Ki, Yüce Allah’ta böyle bir şeyi kastetmez. Zira bu tür alıkların ifade ettikleri manada, kadın ile erkek zaten eşit olamazlar. Ha, kul insan olarak zaten eşittirler. Ne kadın erkektir ne de erkek kadın olacak değildir. İkisi de kendi yerlerinde muteberdir, kıymetlidir, değerlidir, vazifelidir, ikisi de fıtri olarak muayyen bir yaratılış üzerindedirler. Ki, haddizatında, bu minvalde ki söylemler asla samimi söylemler değildir. Arka planında namussuz tezgâhlar vardır. Tahrif ve tahrif gayreti vardır, tagayyürata uğratma niyeti vardır. Toplumsal dengeyi yerle yeksan etme tuzağı vardır. Aptal da, alıkta değiliz elhamdülillahirabbülalemin.

 

 

TELEVİZYON, FELAKETE; KİTAP, SAADETE ULAŞTIRIR

 

Televizyon denilen pespaye makineden fışkıran ve birer lağımdan ibaret olan filmleri, dizileri, şovları bugün izlersiniz ama yarına kalmaz unutursunuz. Hayatınızdan çaldıkları, beyninizde ve kalbinizde yarattığı tahribatları, tahrifatları ve tagayyüratları cabası. Buna mukabil kitaptan öğrendiklerinizi son nefesinize kadar unutmazsınız. Hayatınıza kattığı artılar, beyninizde ve kalbinizde yarattığı olumlu tahavvülatlar, tekâmüller cabası. Televizyon denilen süfli ve sefil makine sizi cehenneme, kitap denilen ulvi varlık ise sizi cennete ulaştırır. Şöyle ki; televizyonda izledikleriniz, psikolojinizi, sosyolojinizi, hayata tutunma direncinizi alt üst eder, ahlakınızı mahveder, başarı yolunda aşılmaz handikaplar ortaya çıkarır ve böyle bir durum sizi nereye götürür? Kitapta okuduklarınız ise psikolojinizi, sosyolojinizi olumlu yönde etkiler, başarı yolunda aşılmaz handikaplara karşı direncinizi artırır ve size yol gösterir ve böyle bir durum sizi nereye götürür? Televizyon denilen süfliyat dağıtan makine, sokakta ki sıradan yığınların eğlencesidir. Kitap ise, asil ve soylu ruhların yoldaşıdır. Tercih ve seçim sizin! Başarı kolay gelmiyor ve başarıya ulaşmak durduğun yerde yanlış tercihler, seçimler yaparak olmuyor. Ömür, özen ister!

 

Okudukça insanlaşırız. Beşeri yönümüz terakki kaydeder, tekâmül eder ve insan-ı kâmil olmaya doğru evriliriz. Adalet, ahlak, merhamet, şefkat, sadakat, vefa, edep, paylaşma vb. ulvi duygularımız gelişir. Bilincimiz dirilir ve biz diriliriz. Okumak, bizi kuşatan yapay ve doğal zindanlardan kurtulmayı tevlit eder.

 

Eğer temel sağlam değilse, insanda, toplumda, binada, devlette ve her şeyde çok çabuk yıkılır gider. Bu yüzden temel sağlam atılmalı. Tohum ne ise filiz odur, filiz ne ise fidan odur, fidan ne ise ağaç odur, ağaç ne ise meyvesi de ona göre olacaktır. Her şey ya yalanlar üzerine kurulur ya da hakikatler üzerine. Öz önemlidir. Her çocuk bir özdür ve her çocukta Medine gizlidir. Çocuklar özen ister!

Tarih: 23.01.2016 Okunma: 750

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Halk Ozanı Karamanlı Nevzat

20.09.2015 - 13:46

Şiire ek dizeler: Dağdaki eşkıyalar gelip şehre oturdu,
Bize oy vermeyince sabrımızı bitirdi.
Kafamız kızdı buna kan gövdeyi götürdü,
Efelik de taslarız, gereğinde kiperiz*,
Onlar boşa konuşur, biz mükemmel yaparız.

Doğruyu söyleyenin yaftasını asarız,
Yalancı ilan eder, kısmetini keseriz.
Basın bize basarsa, biz de onu basarız;
Yalakaya mülayim, muhalife çaparız*,
Onlar boşa konuşur, biz mükemmel yaparız.

Halk Ozanı Karamanlı Nevzat

20.09.2015 - 13:46

Şiire ek dizeler: Dağdaki eşkıyalar gelip şehre oturdu,
Bize oy vermeyince sabrımızı bitirdi.
Kafamız kızdı buna kan gövdeyi götürdü,
Efelik de taslarız, gereğinde kiperiz*,
Onlar boşa konuşur, biz mükemmel yaparız.

Doğruyu söyleyenin yaftasını asarız,
Yalancı ilan eder, kısmetini keseriz.
Basın bize basarsa, biz de onu basarız;
Yalakaya mülayim, muhalife çaparız*,
Onlar boşa konuşur, biz mükemmel yaparız.