Dini manada, tabi olunan dini yolun, tamamını veya bir kısmını reddeden, yani dinden çıkan bir kişi olduğu halde, kendini gizleyen kişiye münafık denir. Kısaca inançsız olup inançlı görülene münafık denir. Resulullah’ın nasıl zor bir mücadele yaptığına örnek olarak, Medine’deki münafıkların kendilerine has camileri olduğunu söyleyebiliriz.
Orta çağda kiliselerin , kanuni bir uygulama olarak kullandıkları aforoz etme, yani kilisenin zararlı gördüğü kimseleri kiliseden, cemaatten kovma,dışlama (tecrit) etme uygulaması vardı. Böyle bir ceza basite alınmasın. Kişi yapayalnız kalacak, en yakınları bile, kilisenin korkusundan, kendisi ile temas kuramayacak, ölümüne kadar sürünerek yalnız yaşayacak. Bunlar orta çağın münafıklarıdır.
Orta çağdaki bu münafık diyerek dışlayan, aforoz eden sistemin bugün bazı dini (Müslüman!) cemaatlerde uygulandığı söylense kimse inanmaz. Yakınlarının (oğlu, kızı gibi) başlarına gelenlerden başka kimsenin haberi olmuyor. Cemaatin başı olan mürşit (efendi), cemaatin çıkarına zıt gördüğü kimseye münafık (hain, ajan) diyerek saf harici etmekle kalmaz, şeytandan uzak durmak gibi kimsenin onunla konuşmaması emri ile aforozu uygular. Dinden çıkma korkusu ile bu emir aynen uygulanır. Karısı ve çocukları kişiyi terk etmiştir. Bir topluluğa karşı tek bir kişinin ne kendini anlatma, ne savunma yapma, ne gördüklerini söyleme şansı asla yoktur. Cemaatin dışındaki insanlar ise böyle birine güvenmez ki dinlesin.
Mürşit aptal değildir. Aforozu uygulamasa ne cemaatin ne kendinin kalmayacağını bilir.
Aslında mürşit efendinin münafık, münafık denilenin, cemaatin iç yüzünü görmeye başlayan, zavallı bir vatandaş olduğunu, kime anlatmaya gücünüz yeterse buyurun anlatın.